forty eight

3K 284 28
                                    

Seslerin başımın ağrısından kaynaklanan yankılanmalar olduğunu sanarken şaşkın gözlerle etrafa bakıyordum.

Tribünlerin en önünde Eun ve Sang ellerinde çantaları ile bana bakarak bağırıyordu.

"Evet biraz geç oldu ama buradayız!!"

"Bitir şu işi vokal çocuk, arkandayız!!"

Onların arkasında, daha sağ tarafta abim, annem ve babam.

"Kendine gel Junior Jeon! Sen benim kardeşimsin!!"

Yine onların hizasında ama sahada koç.

"Verdiğin sözü unutmuş gibisin Jeon Jungkook!!"

Ve onun sağ tarafında elinde sımsıkı şekilde kalın ipini tutmuş, en az takım kadar zor durumdaki Cho Hee.

"Saldır Jungkook-ah! Yapabilirsin!"

Bunu ayarlamışlar mıydı?

Sanmıyorum.

Önemli de değil.

Bu beklenmedik zamandaki cümlelerin hepsi kendime gelmemi sağlamıştı.

Umutsuzluğun derinliğinde boğulup her şeyi boşvermek üzereyken yakalanmış ve kurtarılmıştım. Onlara bir teşekkür borçluyum.

Toparlanmamla birlikte iki adım önümde elinde topla potaya ilerleyen çocuğun üzerine atıldım ve topu kaptığım gibi Min Youn'a yolladım.

"Fırlat!"

İlerlemesine izin vermemeliydim. Üçlük olmalıydı.

Youn bunu anladı mı bilmiyorum ama bağırışım üzerine topu olduğu yerde zıplayarak fırlattı.

Top potaya doğru ilerlerken ben de aynısını yapıyordum. Bir atış daha gerekliydi.

Hala yapabilirim.



Top deliksiz şekilde girmişti. Potanın altında hazır bekleyen dev çocuğa fırsat vermeden önüne geçtim. O inatla kolunu uzatarak topumu yakalama cüretine girdi. Sorun şu ki, yakaladı.

Ama gitmesine izin veremezdim.


Bu sefer olmaz.


Bacaklarıma abanarak arkasından koştum ve hırçınca kollarımı topa doladım.

İlerlemeye çalışıyor lakin benim bırakmamam üzerine hareket edemiyordu.


Daha fazla uzatamam.


Parmaklarımla topun her kenarına ulaştım ve tüm gücümle çektim. Çalmıştım.

Yeniden potaya dönerek koştum.

Ağrım hızımla orantılı olarak artmıştı. Ama problem değil. Sadece son iki dakika. Dayanabilirim.

Üç adım ilerledim ve kollarımı ayarlayarak topu fırlattım. Ayaklarım yere değdiğinde sendelemiştim.

Top potaya doğru ilerledi.


Kaç dakika kalmıştı?

Bir?

Belki saniyelere düşmüştü.

Belkide daha potaya ulaşamadan düdük çalacaktı.


Top ilerliyor.
Potanın üzerinde dönüyor.
Yanlış ayarlama ile atmış olmalıyım.
Kahretsin.
İkinci turunu yaptı.


Düşecek mi, içeriye?


Gözkapaklarımın kontrolünü kaybetmiştim. Kızışan tezahürat seslerini duymuyordum bile.

Görüntüm yeniden kaybolmadan önce, top ikinci turunu bitirmesine dört santim kala, düştü, içeriye.

Bunu gördükten sonra yavaşça gülümsedim ve kendimi zorlamayı keserek rahatça boşluğa bıraktım.

Bilincim tamamiyle kapanmadan önce duymak istediğim şeye de kavuşmuştum.

Düdük sesi.

.
.
.
.

Başardım.









sorun değil ; jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin