Diğer insanlar gider kursa, biz gideriz kampa, neden, neden yani? Niye diğer öğrenciler gibi olamıyoruz. Niye diye bağırasım vardı. Yanımda oturan Araf a bakıp, kesin bu iş onun başının altından çıktığını düşündüm. Belki aklımda cinayet senoryaları geçiyor olabilirdi ama sizin bunu bilmenize gerek yoktu. Yani onu kampta bir çukura atıp sonsuza kadar orada bırakma fikri cazip gelsede aklımda hızlıca silip
"Ne zaman yola çıkacağız peki?" Deyip suratına doğru bakmaya başladım.
"Yarın tam 07:00'de, o zamana kadar her şeyi tamamlamalıyız. Çadır falan var mı sende?" dudağımı büzüp olumsuzca kafamı salladım.
"Yok. Daha önce kampa gitmedim. Yani ailem olmayınca, gitmeyi pek düşünemedim daha doğrusu." Deyip gözlerimi halıya diktim. Ortam sessizleşince Araf sessizliği bozarak
"O zaman ben her şeyi alırım, sen merak etme. Sen sadece kıyafet hazırla üç gün üç gece kalacağız. " yamuk bir gülüş attı.
"Tamam yanımızda birini getirebiliyor muyuz?" Gülüşü solarken
"Dur tahmin edeyim. Ali mi?" Heyecanla kafamı salladım.
"Nasıl bildiniz? Beni çözmek zaman ister ama siz şu kısacık zamanda benim gözlerimi okuyorsunuz. Bu müthiş." O da bana iyice dönüp karşımda durdu.
"Zamana gerek yok. O kahveler bana her şeyi söyler. Gözlerin kahverengi olabilir ama görüyorum, mavi'yi, yeşili, ela'yı saklayamazsın benden renklerini " sözleri üzerine dilim tutulurken hiç bir şey diyemedim sadece ağzımı açıp açıp kapattım. Ayağa kalkıp
"Bir şey söylemene gerek yok. Ali gelebilir, bir kişilik yer daha ayırabilirim. " deyip havalı bir şekilde göz kırparak evden çıktı. Arkasında şapşalca gülümseyen beni bırakarak...
Sabah saat 06:50 :
"Her şey hazır değil mi?" Deyip Aliye baktım. Saatine bakıp
"Hazır hazır. Hadi bin arabaya geç kalacağız yoksa" deyip sürücü koltuğuna geçip oturdu ve benim oturmamı bekledi. Benim oturup emniyet kemerimi taktığımı gördüğünde, gaza basarak okula sürmeye başladı. Uzanarak radyoyu açıp haberleri dinlemeye başladım. Ne de olsa üç gün boyunca medeniyetten uzakta, hiçbir şeyden haberimiz olmayacaktı.
Okula vardığımızda Ali, park yerine Meleğimi park edip bağajdan sırt çantalarını aldı ve yanıma geldi. Hasta olduğum için bana hiçbir şey taşıttırmıyordu. Otobüsün yanına geldiğimizde çantaların hepsini otobüsten sorumlu yardımcıya vererek bağaja koydurttu. Daha sonra yanıma gelirek sırtımdan itikleyip otobüsün içine soktu. Gözlerim boş yer ararken kapının önünde öylece dikiliyorduk. Her yer dolmuştu ama arka dörtlü boştu. Ali'ye elimle arkayı gösterdim ama başka bir yere bakıyordu. Baktığı yere baktığımda Ecem öğretmen tek başına oturuyordu. Sırtına hafifçe vurup
"Hadi git. " deyip küçük sırt çantamın kopçasını sıktım.
"Ya sen?" Gülümseyip
"Bir şey olmaz, hem arkada dörtlü koltuk boş rahat rahat giderim. " kolumu sıvazlayıp
"Teşekkür ederim. "Diyerek Ecem'in yanına koşup oturdu. Kafamı olumsuzca sallayıp güldüm ve arkaya doğru ilerledim. Ali'nin kahkahası Ecem'in de sinirlenmiş sesi gelirken bizim çocukları gördüm. Mert Nur ile birlikte otmuşlardı. Peri ile de Batu oturmuştu. Emre'yi göremeyince
"Emre Nerede? "Deyip önlerindeki boşlukta beklemeye başladım. Mert söze girerek
"Bir işi varmış ama bize de bir şey demedi." Hepsi kendi aralarında konuşurken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE GÖREVDEN #DÜZENLENİYOR 🔫FİNAL🔫
AksiyonDÜZENLENECEK 4.bölüme kadar düzenlendi. 5.bölüme geçtiğinde bağımsız gelebilir Aksiyon #1. 17.04.2017 Mizah #34. 19.12.2017 Unutmak etiketi ile 1. 24.05.2018 Cadı ve canavarın hikayesi: Karanlıkta yaşayan biri için Aydınlık ne kadar yakın olabilir...