Merhabalar
Dolu dizgin yeni bölümle devam
Keyifli okumalar
Sevgiler :)
......
Dilay rahatlamış ve içi huzurluydu yinede Ekrem Bey olanları duyduğu zaman olacakları düşünmeden edemiyordu. Sonunda beklenen oldu ve çaldı telefonu. Ekrana baktığında istemediği bu konuşmadan kaçamayacağı gerçeğiyle de yüzleşmiş oldu.
"Efendim" diyerek açtı bezgince telefonu.
"Derhal merkeze geliyorsun, itiraz etmeye de kalkma sakın" dedi, Ekrem kızgındı sesi.
"Geliyorum" dedi ve merkeze çevirdi yönünü.
Ekrem Bey'in odasında;
"Ne demek oluyor bu Dilay? Hem kendini, canını hem operasyonu nasıl tehlikeye atarsın?" diye bağırıyordu Ekrem ama Dilay pekte oralı olmuyordu, geleneksel fırçalarından birini atıyordu Ekrem abisi. Dilay her zaman başına buyruk olmuştu ve her seferinde Ekrem Beyden azar işitirdi ama hiçbirini üstüne alınmazdı.
"Ne yani bıraksaydım da öldürseler miydi? Ya da orada bir adamın tutulduğunu ve kaba kuvvet uygulandığını hatta öldürüleceğini bilerek normal hayatıma devam mı etseydim?" dedi, Dilay yüzündeki ölümcül soğuklukla.
"Dilay! Sen bu işi bıraktın, kabul etmesen de bu böyle. Şimdi nasıl vereceksin onca ölünün hesabını?"
"Umurumda bile değil"
"Annen Dilay, anneni ve kardeşini düşün bundan sonra adımlarını atarken" dedi ve Dilay'ın hassas noktasını bilerek dizginledi onu birazcık olsun. Ama ikisi de biliyordu, o adam Dilay'ın babasını Ekrem'in en yakın arkadaşını öldürmüştü. İkisi de Dilay'ı bu adamın peşine düşmekten hiçbir şeyin vazgeçiremeyeceğini biliyordu. Dilay aniden ayaklandı;
"O adam benim babamı öldürdü... Hiç kimse bana neden oraya gittiğimin hesabını soramaz. Buna izin vermem, asla vermem... Asla!" dedi ve çıktı oradan, sahil kenarına gitti. Biraz durup soluklanmaya ihtiyacı vardı. Arabayı ve diğer teçhizatı yarın verecekti ama duramadı, suratındaki ifadeyi silmeden eve gitmemeyi daha mantıklı buldu.
Koray, uzun süre banyoda kalmak istemişti ama bir türlü huzuru bulamamıştı. Rahatlayamıyordu, o gözler aklını tırmaladıkça daha fazla kalamayacağını düşündü. Kafasını suyun içine soktu, sertçe yüzünü ovaladı, yüzüne yediği darbelerin etkisiyle canı yandı yeniden ama gözlerinin önünden silemedi buzdan mavileri. Birkaç gün ailesinin yanında geçirmeyi planlamıştı ama belki de en iyisi yine kendi evine gidip yalnızlığıyla baş başa kalmaktı.
"Hayırdır kara oğlum neden kalktın? Dinlenseydin ya!" diye sordu Melek Hanım.
"İyiyim anne, gidiyorum zaten" dedi ve annesinin şaşkın suratına bakarak geçti salondan.
"Nereye oğlum, hem de bu halde?"
"Evime gidiyorum anne"
"Etme oğlum birkaç gün daha kal hiç değilse, bak aklım sende kalır yoksa"
"Çocuk muyum anne, bir şey olmayacak meraklanma. Üstelik kale gibi ev hangi akıllı oraya girme aptallığını yaparki"
"Annen doğru söylüyor oğlum. En azından ihale sonuçlanana kadar burada kal" diyerek girdi içeri Kudret Bey.
"Peki, baba" dedi, Koray inatlaşmak onları üzmekten başka bir işe yaramayacaktı.
Melek Hanım oğlunun bu cevabıyla derin bir nefes alıp bir parça olsun rahatlamıştı ama sabah erkenden kalkıp işe gitmeyi kafasına koymasına ve gitmesine engel olamamıştı. Yüreği acılı anne aklı oğlunda bakakalmıştı ardından.
Koray, gece evine gidemeyince yeniden odasına döndü. Bütün geceyi gözlerine bulanmış maviliklerden kurtulmaya çalışarak geçirdi ama başaramadı. Bir parça dinlenip huzur bulmak istemişti ancak bunun ne yeri ne de zamanı olduğunu çok iyi biliyordu. Kalkıp hazırlandı ve annesinin tüm itirazlarına rağmen şirkete gitti.
.......
Kudret Bey, oğlunu kurtardıkları için Ekrem Beye hem bir teşekkür etmek hem de Koray'ın kendi evindeki yalnız yaşantısına dönmek istemesi ve aklına koyduğunu yapacağını bildiği Koray için güvenilir korumalar önermesini istiyordu. Eski korumaların varlığı durumu değiştirmemişti işte. Sabah ilk iş Ekrem'in ofisine görüşmeye gitti.
"Günaydın, misafir kabul eder misin?"
"Ooo hoş geldin Kudret"
"Böyle habersiz geldim ama duramadım daha fazla"
"Ne iyi etmişsin, bende seni arayacaktım zaten"
"Hem bir teşekkür edeyim dedim hem de oğluma bunu yapanlar kimmiş öğrenmek istedim"
"Teşekkürlük bir şey yok Kudret. Kimin yaptığına gelince; bırak o işi biz halledelim"
"Ama..."
"Eğer bana güveniyorsan bu işi bana bırak, inan senden çok ben istiyorum o adamların defterini dürmeyi... Onlar benim en yakın arkadaşımı öldürdüler"
"Anladım... Peki... Bana dünyaları geri verdin Ekrem"
"Estağfurullah Kudret, görevimiz"
"Ya benim senden ufak bir ricam daha olacaktı"
"Seni dinliyorum"
"Bizim oğlan hala bu ihaleye girmekte kararlı, damarı tuttu mu durdurabilmem imkânsızdır. Gireceğim dediyse yapar. Ben onun için yakın koruma istiyorum senden, şöyle güvenilir birileri. Gözümüz arkada kalmasın artık"
"Hımm... Senin oğlunu kurtaran adamımız... Babasına verdiği bir söz yüzünden buradan ayrılmak zorunda kalmıştı ve şu sıralar iş arıyordu. Sanırım bu iş için biçilmiş kaftan. Koray'ı tek başına çıkardı o cehennemden"
"Sen ciddi misin? Desene hem yetenekli hem de güvenilir... İş onundur"
"Bak işte buna sevindim"
"Gerçekten sağol be Ekrem, bu iyiliğin ödenmez. Sen bana oğlumu, canımı verdin karşılığı olamaz ama ne yapabilirim senin için?"
"Bu iş meselesi vardı aklımı kurcalayan bir tek artık içim rahat. Hem aklımda onda kalmayacak, öz evladım gibidir"
"Gözün arkada kalmasın, anlaştık" dedi ve kalkıp "ben seni daha fazla tutmayayım sizin işleriniz bekletmeye gelmez bilirim" dedi gülümseyerek. Elini uzatıp tokalaştı "peki şu civan delikanlıyla ne zaman tanışacağız?" diye sordu Kudret Bey.
"Dilay" dedi, Ekrem açıklama yapmak ister gibi.
"Ne?"
"Koray'ı kurtaran adamımın adı Dilay, o bir kadın"
"Peki, tanışmak için sabırsızlanıyorum" dedi, içine düştüğü şaşkınlık çok büyüktü.
"Yalnız bir sorunumuz var"
"???"
"Kızımız biraz asi ve dik başlı, yani işi kabul edeceğinden emin değilim... Benim tavsiye ettiğimi söylemezsen... Çok gururludur, kabul etmez"
"Sen merak etme ben ikna ederim onu... Sen onu nasıl bulacağımı söyle yeter" dedi ve oğlu iyileşene kadar şirkete oğlunu vekâleten gitti. Gerçi oğlu işe gitse de şu ihale bitene kadar onu yalnız bırakmaya hiç niyeti yoktu. Şirkete gider gitmez ilk iş Dilay'la ilgili bilgi toplanmasını istedi. Bu kızı ikna etmek için hakkında bulunabilecek ne varsa öğrenmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETSİZ GELEN
Romanceİki deli fırtına, iki deli ruh, Koray ve Dilay''ın sevdası hiç kolay olmadı. Biri fırtınaydı diğeri kasırga, Biri delice akan nehir diğeri çağlayan. ......... Kalbine davetsizce giren okyanus gözlü kızı seyrediyordu her gece olduğu gibi. Buzd...