Gece bittiğinde eve dönüş sessizlik içinde olmuştu. Koray, alkolün etkisiyle ardına yaslanmış, Dilay'a dikmiş gözlerini öylece bakıyordu. Dilay'sa Koray yokmuş gibi davranıyordu.
Köşke vardıklarında Dilay kapıyı açıp direk evine gitmek istedi. Koray, Dilay'ın kolundan tutup yürümesine engel olmak istedi ama sarhoşluğu sayesinde zorlandı.
"Dilay"
"Ne var?"
"Konuşalım"
"Size iyi geceler"
"Dilay!" diyerek yükseltti sesini.
"..."
"Köşkte seni bekliyorum... Hemen"
"Ne söyleyeceksen burada söyle çünkü köşke gelmiyorum" dedi Dilay, Köşkün ön tarafına vardıklarında.
"Ben..."
"Özür dileyeceksiniz sanırım Koray Bey" diye söylendi sıktığı dişleri arasından.
"Hayır, yaptıklarımdan pişman değilim" dedi, ayakta durmakta zorlanıyordu.
"O zaman bende yapacaklarımdan mesul değilim" dedi ve Koray'ı tüm gücüyle ardındaki havuza itti.
Dilay gülerek baktı ve evine gitmek için geri dönüp yürümeye başladı. Her ne kadar Koray'ın bunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyor olsa da hiç çırpınmıyor olması gözünden kaçmamıştı. Dayanamayıp geri döndü ve Koray'ın hareketsizce suyun üstünde durduğunu gördü.
"Boşa numara yapma da çık çabuk" diye söylendi ama hiçbir karşılık göremeyince "baş belası" diyerek çıkardı ayakkabılarını ve atladı havuza.
Koray'ı havuzdan çıkarıp kenara sırtüstü uzanmasını sağladı. Kalbi, nabzı atıyordu, kulağını burnuna yanaştırdı ama duymakta güçlük çekiyordu. Çok düşünmeden suni teneffüs yapmak için Koray'ın dudaklarını bulmuştu. Bulmuştu bulmasına da; iyilik yapayım derken gafil avlanmıştı. Biranda Koray'ın elleri tarafından sarılmış ve öpülmeye başlanmıştı. Kendini geri çekmek istemiş ama Koray'ın kıskacından kurtulamamıştı. Yetmemiş biranda ani bir hamleyle Koray'ın tüm ağırlığını üstünde hissetmişti.
"Yeter, kalk üstümden" dedi Dilay sinirle Koray'ı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyor ama başaramıyordu.
"Delirtiyorsun beni Dilay" diyerek soluyordu.
"Bırak beni yoksa avazım çıktığı kadar bağırır seni rezil ederim"
"Umurumda değil"
"Sen dua et sarhoşsun yoksa bunun acısını çok fena ödetirdim sana" dedi Koray'ın vücudundaki en münasip bölgeye diziyle vurduktan sonra Koray kenarda kıvranırken "sana iyilik yaramıyor anladım. Bundan sonra bana yaklaşırken iki kere düşünürsün" dedi ve odasına gitti.
Dilay evine girer girmez sinirle çıktı odasına. Üstündekileri çıkarmadan önce terasa çıkıp havuzun olduğu tarafa baktı, Koray kalkmış oturmuştu. Yönü Dilay'ın odasına dönük, dizlerini kendine çekmiş kollarını dizleri etrafında kenetlemiş, gözünü bile kırpmadan bakıyordu.
Soğuk su bedenini ürperterek geçerken her saniye kendisiyle çelişiyordu Dilay. Sadece babasının katillerini bulma sevdası mıydı onu Koray'a karşı durduran. Bir başkası olsaydı kendisine dokunmaya cesaret eden, neler yapardı ona kim bilir? Peki, neden bu adam bu kadar kaba olmasına rağmen hak ettiğini vermiyordu ona, neden o sözleşmeye bağlı kalmaya devam ediyordu. Ucunda ölüm yoktu ya istese bir kalemde elinin tersiyle iterdi o sözleşmeyi. Her bir teklife hayır diyebilir, zorlanmaya karşı koyabilirdi pekâlâ. Ve uzaktan uzağa takip edip yine katillere ulaşabilirdi. Bu adamın kendisini takıntı haline getirdiği bu kadar aşikârken neden hala sessiz kalıyordu.
Koray ayakta durmakta zorlanacak kadar sarhoştu ama havuza düşünce soğuk su onu az da olsa kendine getirmişti. Zorlanarak odasına gitmiş, üstündeki ıslak giysileri çıkarıp olduğu gibi yatağa atmıştı kendisini. Aklında sadece Dilay vardı, onun varlığını hatırlatacak, kokusunu taşıyan tek varlığını; Dilay'ın saç bağını alıp elinde oynamaya başladı.
Dilay bulanmaya başlayan aklını durultmaya çalışırken; Koray elindeki saç bağını koklayıp Dilay'ı düşünürken olmuştu sabah. Koray çok fazla dayanamayıp sızmıştı neden sonra, Dilay'sa gözünü bile kırpmamıştı.
Koray genelde dakik ve randevularına sadık biriydi. Sabahları hep erken kalkar ve aynı saatte kahvaltısını yapardı. Sabah kalkamayınca evin çalışanları telaşlanmışlar ve o esnada Dilay kahvaltıya gelmişti.
"Dilay Hanım, Koray Bey hiç böyle yapmazdı" dedi emektar kadın korkuyla.
"Baktınız mı, hasta falan olmasın?" diye sordu Dilay ilgili görünmeye çalışıyordu.
"Koray Bey odasına bu şekilde girmemizden hoşlanmaz. Yani zaten erkencidir kızar sabahları girilmesine" dedi ürkekçe.
"Tamam, ben bakarım" diyerek ayaklandı.
"Size de kızmasın" diyerek durdurmak istedi kadın.
"Meraklanmayın siz" dedi ve "ateş olsa cürmü kadar yer yakar" diye söylenerek Koray'ın odasına gelip iki kez kapıyı çaldı "Koray Bey" diye seslenerek ama ses alamayınca çok düşünmeden kapıyı açıp girdi içeriye.
Koray'ın hala uyuyor olmasına şaşırmamıştı. Yatağın kenarına gidip oturdu. Koray'ın gece sızdığı her halinden belliydi, üstünü çıkardığı gibi yatağa girmiş, incecik bir pikeye dolanmıştı. Sol elini sıkıca yumruk yapmış, kenarından Dilay'ın saç bağı taşmıştı. Dilay, Koray'ın eline uzanıp açtı ve saç bağını aldı. Koray'ın onu saçlarından aldığı günü hatırlayıp kenara bıraktı.
Bu adamın yaşadığı neydi böyle? Kendisine saplantılı bir şekilde bağlanacak kadar kötüydü durumu. Peki, kendi düşünceleri? Bu adama sadece babasının katillerine ulaşmak adına mı katlanıp ses çıkarmıyordu? Ne hissediyordu ona karşı? Kin, nefret, sevgi, acıma, görev bilinci, hırs...
"Koray" diye seslendi oturduğu yerde, 'Bey' demek gelmemişti içinden.
"..."
Koray'dan ses gelmeyince bakışlarını ona çevirip elini uzattı tereddüt etse de omzuna dokundu;
"Koray, kalk hadi. İşe geç kalacaksın" derken açtı Koray gözlerini. Yüzünde yorgunluğun, akşamdan kalmışlığın ve büyük bir baş ağrısının izleriyle...
"Dilay?" dedi çatallaşmış sesiyle, şaşırmıştı.
"Günaydın" derken kalkmak istedi Dilay ama Koray kolundan tutup geri çekti;
"Gitme... Yani hemen gitme, isteklerim var senden" dedi, Dilay'ın geri adım attığını görünce elini Dilay'ın kolundan eline doğru kaydırıp "otur lütfen" dedi ve uzandığı yerden doğrulmaya çalıştı.
Dilay itiraz etmedi ve yeniden oturdu yatağın kenarına, yüzünde talimatları bekleyen birinin sahip olduğu soru dolu bakışlarla;
"Sizi dinliyorum"
"Gülce Hanımı arayıp bugünkü bütün randevularımı iptal etmesini söyle lütfen, bugün şirkette herhangi bir şey çekebileceğimi sanmıyorum"
"Tabi" dedi kalkıp gitmek istedi "başka bir emriniz?" dedi sırtı dönüktü.
"Emir değil... Sadece rica" dedi Koray yumuşacık sesiyle ve Dilay ardına döndüğü an göz göze geldiler. Koray bir şeyler söylemek istedi "başım, başım çok ağrıyor. Alkolü fazla kaçırmışım herhalde" dedi elini şakağına götürüp ovuştururken.
O>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETSİZ GELEN
Romanceİki deli fırtına, iki deli ruh, Koray ve Dilay''ın sevdası hiç kolay olmadı. Biri fırtınaydı diğeri kasırga, Biri delice akan nehir diğeri çağlayan. ......... Kalbine davetsizce giren okyanus gözlü kızı seyrediyordu her gece olduğu gibi. Buzd...