Bölüm 10

1.4K 79 0
                                    


Kerim, Koray'la konuştuktan sonra ilk uçak bir gün sonra sabahtı ve o uçakla dönmüştü İstanbul'a. Hava limanında inip park yerine giderek arabasını aldıktan hemen sonra soluğu holdingde almıştı. Kapının önünde arabadan inip park görevlisine anahtarı havadan atıp elleri cebinde yürüdü kapıya. Kapıdan girmesiyle kapıdaki güzelliği keşfetmesi bir olmuştu.

"Aman Allah'ım... Ben yanlış mı geldim yoksa öldümde cennete hurilerin arasına düştüm de haberim mi yok?" dedi, çapkınca gülümseyerek. Dünyanın en eski zampara taktiğiydi ama birlikte olduğu kadınların hepsinde işe yarıyordu işte.

"Kart zampara" diye mırıldandı Dilay tersçe ve devam etti "isminiz?" diye sordu, ziyaretçi defterine işlemek üzere.

"Sen yenisin galiba, beni tanımadığına göre... Bu holdingdeki bayanların hepsi tanır beni, yakinen" dedi, biraz laubalice.

"Adam gibi cevap verecek misiniz yoksa kapı dışarı mı edeyim sizi?"

"Kerim Boztepe"

"Kimi görmek istiyorsunuz?"

"Koray Demirhan"

"Randevunuz var mı?"

"Yok güzelim ama verirsen hemen sıraya geçebilirim"

"Adres ve telefon lütfen" dedi, Dilay bakışlarıyla cevabını vermişti Kerim'e.

"Afedersiniz bankadan kredi çekmeye gelmedim arkadaşımı ziyaret edeceğim"

"Bakın beyfendi zorluk çıkaracaksanız kapı orada. Ya adam gibi cevaplayın ya da gidin" dedi katiyetle.

........................

Kerim biraz şaşkın biraz kızgın ama daha çok Dilay'ı düşünerek girdi Koray'ın odasına. Dalgındı;

"Hayırdır, uçaktaki hostese mi aşık oldun bu seferde?" dedi Koray dalgayla.

"Koray, ne biçim adamsın sen yahu? Bu kapıdaki sekreteri hala mı tutuyorsun? O kadar söyledim şuraya şöyle güzel bir kız alalım diye"

"Gülce Hanımın nesi varmış? Gayet düzgün bir hanım kendisi, hem öyle kaşı gözü de oynamıyor. Memnunum ben onun çalışmasından"

"Oğlum hiç kafa yok sende. Ben senin yerinde olsam şu aşağıdaki yeni kızı orada kapıda süründüreceğime alırım yanıma. Biraz bakım yapacaksın, saçları açacaksın, şöyle kadın giysileri giydireceksin ki gör bak... Taş taş..." dedi, hayranlıkla.

"Hangi kapıdaki kız?" diye sordu sinirli çıkmıştı sesi.

"Valla az önce binaya girerken kapıda bir afet gördüm, yeni almışsınız işe belli ki. Yoksa bu benim gözümden hayatta kaçmazdı. Aman allahım ya o mavilere ne demeli. Biraz çetin ceviz ama benim kıramadığım ceviz gördün mü bugüne kadar sen? Tamam kabul biraz sert mizaçlı, biraz dövecekmiş gibi bakıyor ama onu ele aldın mı cillop gibi olur yeminle... Vallahi ben senin yerinde olsam..."

"Tamam Kerim... Bakıyorum da kapıdaki afet aklını almış ki sıra benim hatırıma gelemedi bir türlü" dedi, kıskançlık tınısıyla alevler geçti o anda gözlerinin mavisi arasından...

"Harbi ya nerde bizim Zeyna? Bulamadın dimi göndermenin yolunu?"

"Eh pes yani, daha dün bir bugün iki"

"Kapıdaki fıstığa yolla, içeri almasın senin yakın korumayı, beni kapı dışarı edecekti neredeyse"

"Anlamadım"

"Dedim ya oğlum sert ceviz diye... Ama anlarım ben oda benden hoşlandı... Yoksa neden sorsun ki adım, evim, adresim, telefonum..." dedi, gülümseyerek.

"Nasıl yani kapıdaki görevli sana bunları mı sordu?"

"Evet, sarsıldı tabi vahşi cazibem karşısında" dedi, yakasını düzeltirken.

"İşte bu süper" dedi, sertçe bakıp telefonu tuşlayıp "bana Dilay'ı yollayın derhal" dedikten sonra Kerim'e dönüp "bana bak adam gibi dur da şu işi çözelim biran önce" diye uyarıda bulunmayı unutmadı.

"Çözelim tabi de anlamadım aklına bir fikir mi geldi senin?"

"Evet, senin Zeyna'yı yıldıracak bir koz geçti elime ya onu kullanayım istedim"

"Desene sonunda bizim Zeyna'yla tanışacak mıyız? Bana bak çok ürkütücüyse ben almayayım. Sonra bütün gece kabusum olur da uykusuz kalırım mazallah"

Dilay gelen telefonla şaşırmıştı;

"Yine ne var ya? Çattık iyi mi?" dedi ve yukarı çıktı. Kapıyı çalıp girdi içeriye;

"oooo... Beni mi takip ettiniz küçük hanım? Ben gitmeden uğrardım size niye zahmet ettiniz?" dedi, Kerim gülerek sonra Koray'a dönerek "oğlum senin Zeyna'yı beklerken benim afet güvenlikçi geldi iyi mi?" dedi ve yeniden ilgisini Dilay'a yöneltti.

Dilay'sa Kerim'i umursamadan Koray'a:

"Beni istemişsiniz?" dedi, aradaki buzdan duvarlar her geçen saniye biraz daha yükseliyor gibiydi.

"Evet, hangi akla hizmet benim arkadaşımı sorguya tutarsınız siz?"

"Birincisi ben sizin bütün arkadaşlarınızı tanımak zorunda değilim. İkincisi çok değil hatırlatırım başınıza hiçte hoş olmayan şeyler geldi. Belki hala tehdit ediliyorsunuz, belki hala tehlike altındasınız... Nereden bilebilirim...Geleni gideni kontrol etmemek eski çalışanlarınızın eksiğiyse bunun acısını benden çıkarmayın" dedi ve konuştuğu hışımla çıkıp gitti odadan.

"Vay be! Ne hatun ama...Tam bir amazon... Oğlum ben fena takıldım bu kıza haberin olsun" dedi Kerim Dilay'ın ardından bakarken.

"Sevgilin yok mu senin?" dedi, sinirli çıkmıştı sesi.

"Ohoo, dün tatil biterken o da mazi oldu, nerde görülmüş benim uzun süreli birlikteliğim? Ama bu kız beni uğraştıracak gibi" dedi, sözü yeniden Dilay'a getirip Koray'ı delirtmeyi başarmıştı.

"Ne o daha dün Rambo bozması, bıyıklı insan azmanı dediğin kızla bugün çok ilgilenir gibisin?"

"Dur dur dur... Bir dakika... Senin Zeyna bu afet mi? Hayatta inanmam... Ya da inanırım... Oğlum Koray, yemin ederim sen aptalın önde gidenisin"

"Nedenmiş o?"

"Bu kız benim hayatımı kurtaracak yanımdan ayırmam bir saniye olsun... Yakın koruma yaparım kendime, o kadar yakın ki hava sızamazdı aramızdan" dedi şehvetle.

"Kerim!" diye bağırdı ikaz tonuydu bu.

"Koray ben çözümü buldum" dedi, birden ciddileşerek.

"Ciddiyse söyle espiri kaldıracak halde değilim hiç"

"Sen bu kızı direk kov ben talibim derhal işe alırım onu."

"Kerim dedim"

"Aptalsın işte Koray kabul et, Allah'ım arkadaşıma akıl fikir ver... Şu kızı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyor... Neyse bu ondan etkilenmediğini gösterir. O halde ben gönlümce askıntı olabilirim. Bu kızı tavlamadan bana gün yüzü yok"

"Neistiyorsan öyle yap, yeter ki beni rahat bırak" dedi, dedi ama içine oturmuştuKerim'in Dilay hakkındaki düşünceleri. Dilay'ın gözlerinden kanına bulaşanmaviler kıskançlığı da zerk edivermişti damarlarına.

DAVETSİZ GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin