Koray yemek masasına oturmuş başlamak için Dilay'ı bekliyordu. Birkaç saniye arayla baktığı saati her geçen saniye biraz daha sinirlendiriyordu onu. Dilay geldiği an;
"Tam iki dakika geç kaldınız hanımefendi" dedi, otoriter bir ifadeyle.
"Kusura bakmayın, yeni planı uygulamak biraz zamanımı aldı" dedi, alaycı ve öfkeli.
"Bir daha olmasın" dedi servisin yapılması için işaret verirken.
"Olursa ne olur? Bana ceza mı verirsiniz yoksa?" dedi Dilay, Koray'ın işine bu kadar karışması fazlasıyla öfkelendirmişti onu.
"Gerekirse evet" dedi, Koray umursamaz tavrıyla ve devam etti "bu akşam dışarıya çıkacağız hazırlıklı olun"
"Size afiyet olsun" dedi, Dilay masadan kalkmak için.
"Henüz yemeğimiz bitmedi" diyerek kalkmasına izin vermedi Koray.
"Sabır Dilay, sabır" diyerek derin bir nefes alıp yavaşça saldı Dilay.
Yemek sessizlik içinde ama soğuk savaşla sona ermişti. Dilay, masadan izin isteyip kalktığında;
"Saat dokuzda çıkacağız" dedi, saatine bakıp "yani yaklaşık kırk dakikanız var hazırlanmak için" dedi ve odasına çıktı.
Dilay odasına gitmiş yatağına uzanmıştı 'ne diye hazırlanacaksam, sanki bunlar giysi değil mi' diye söylendi. Çıkmadan beş dakika önce tişörtünü değiştirse yeterdi, duş almaya bile gerek görmemişti.
Saatine baktı, ne çabuk geçmişti dakikalar, Koray Beyin yanında da aynı hızla geçseydi ya! 'kalk kızım kalk' diyerek kalktı ve tişörtünü değiştirip çıktı evden. Bahçede adamlarına birkaç talimat verdikten sonra geçti köşke...
Koray, Dilay'ın köşke doğru geldiğini görünce aşağıya indi karşılamak üzere. Biliyordu Dilay'ın yine böyle giyinip geleceğine, bir kere ant içmişti ya hayatı zehir edeceğine ya da Dilay'dan yüz bulamayışının acısını fazlasıyla çıkaracağına...
"Hazırlıklar tamamlandı, istediğiniz an çıkabiliriz" dedi, Dilay ayakta bekleyen Koray'a.
Koray'sa tek kelime etmeden Dilay'ın yanına kadar geldi. Gözlerinin içine bakmak istedi ama Dilay bakışlarının yönünü değiştirerek engel oldu.
"Size hazırlanmanızı söylemiştim" dedi ellerini arkasında birleştirmiş, Dilay'ı süzerken.
"Bende gitmeye hazır olduğumuzu söyledim" dedi, terslenerek.
"Bu kılıkla mı?" dedi, ardındaki ellerini serbest bırakıp bir eliyle Dilay'ın tişörtünü ucundan tutup göbeğini açıkta bırakacak şekilde çekti.
"Evet, bu kılıkla... Her zamankinden farklı bir şey değil" dedi, Koray'ın elini iterek.
"Farkındayım ama bundan sonra Koray Demirhan'ın yakın koruması olarak yanında dolaşacaksın"
"Sizinde söylediğiniz gibi korumanız olarak... Yani giysimle ilgili bir sakınca görünmüyor bulunduğum durumla ilgili"
"Bundan sonra ben nasıl istersem öyle giyineceksiniz hanımefendi"
"Yok artık... Giysilerime de karıştırmam" diye bağırdı Dilay.
"Bende bu paçavralarla etrafımda olmanıza izin vermem." itiraz kabul etmeyen bir ses tonuyla ve arkasını döndü "Beni takip edin" dedi, Koray umursamadan.
Yukarı katlardan birine doğru ilerlediler ve Koray kapıyı açıp Dilay'a yol verdi. İçeriye girdikten sonra içerde bekleyen kadına
"Bengü Hanım... Eti sizin kemiği benim, mümkün olduğu kadar kadına benzetin" dedi, gözlerini Dilay'a dikerek.
"Bana ellerini sürsünler burayı başlarına yıkarım" diye bağırdı Dilay.
"Bu kadar yabani olma" dedi Dilay'a yaklaşıp "söz dinle biraz" dedikten sonra Bengü'ye dönüp "siz hanımefendiye uygun bir giysi uydurun bu akşamlık, birde ölçülerini alın ve yarına güzel bir gardırop hazır edin" dedi.
Yeniden Dilay'a dönüp ellerini saçlarına uzattı ve atkuyruğu yapılmış saçlarından saç bağını çekip çıkardı "saçlarını bağlamasına da izin vermeyin"
"Ölürüm de giymem o elbiselerden birini" dedi yatağın üstündeki yığına bakarak.
"Tartışmayalım istersen, unuttun mu son söz hep benim" dedi ve başıyla başlamalarına işaret ederek "bir saat içinde makyajı, saçı ve giysisi hazır olacak şekilde ayarlayın kendinizi" dedi ve çıktı odadan.
Dilay odada kendisiyle uğraşırlarken; Koray Dilay'ın saçından ayırdığı saç bağıyla birlikte odasına çıktı. Camın önüne gelip konuk evinin terasına baktı. Önce Dilay'ın sabaha karşı orada duruşu, sonra buzdan bakışları ve öpüşmeleri geldi aklına yeniden... Yüzünde oluşan gülümsemeyle kapadı gözlerini, elindeki saç bağını sıktığının bile farkında olmadan. Neden sonra, saç bağını alıp burnuna götürüp o ıtırlı kokuyu çekti içine ve komodininin çekmecesine özenle yerleştirdi saç bağını...
Koray sonunda Kerim'i aradı buluşmak için...
"İki saate her zamanki yerde buluşalım mı?"
"ooo desene eski Koray oldum gecelere akacağım diye"
"Aynen öyle"
"Koray"
"Efendim"
"Dilay'ı da getirsene"
"Oğlum bırak şu kızın peşini sana göre değil o"
"Bana bak, yoksa kızda gözün mü var, bak açık açık konuş"
"Saçmalama sadece sana gelmez öylesi diye dedim"
"Neyse getiriyor musun onu söyle bari?"
"Getiriyorum ama sen birkaç kız daha bul, güzelce eğlenelim bu gece"
"Olur, ama sonu geçen geceye dönmesin lütfen"
"Dönmez merak etme sen"
Sonunda Dilay hazırlanmıştı ama dışarı çıkmamak için var gücüyle karşı koyuyordu.
"Çek elini... Söyledim sana çıkmayacağım"
"Dilay Hanım lütfen... Eğer işimizden olmamızı istemiyorsanız çıkın... Acıyın bize"
"Lanet olsun" diyerek indi aşağıya, elbisesinin dekoltesini çekiştirerek.
"Teşekkürler, çok teşekkürler" dedi, çalışanlar.
Dilay sinirle aşağıya inip Koray'ın karşısına dikildi, Koray'ın gördüğüyle dili tutulurken, Dilay sinirle tısladı;
"Şimdi mutlu musun ha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETSİZ GELEN
Romanceİki deli fırtına, iki deli ruh, Koray ve Dilay''ın sevdası hiç kolay olmadı. Biri fırtınaydı diğeri kasırga, Biri delice akan nehir diğeri çağlayan. ......... Kalbine davetsizce giren okyanus gözlü kızı seyrediyordu her gece olduğu gibi. Buzd...