Merhabalar
Bu bölüm biraz kısa oldu biliyorum ama bir sonraki bölümle birleştirseydim aşırı uzun bir bölüm olacaktı. Telafiyi bir sonraki bölümde yapacağımdan emin olabilirsiniz.Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen.
keyifli okumalar
seviliyorsunuz:)
.......................
Koray hiç böyle değildi aslında ama son zamanlarda herkes ondan çekinir olmuştu. Tamam, zor bir adamdı ama hiç bu kadar ileri gitmemişti şimdiye kadar. Ayşe Hanım, Koray'ın emektarı ve köşkün ilk çalışanıydı. O eve Koray yurt dışından dönüp de kendi evine çıkma kararı aldıktan sonra annesinin isteğiyle onunla birlikte gelmişti. Melek Hanım gözüm sen orada olursan arkada kalmaz demişti. Hep saygı görmüştü aslında patronundan. Yurt dışından geldiği günlerde de çok kötü olduğunu hatırlıyordu ama hiç bu kadar ileri gitmemişti. Derdini de anlıyordu, daha Dilay'ın eve ilk geldiği gün ki hareketleri yaptıkları... Ve bu hale geldiğine göre dermanı da, ilacı da sadece ve sadece Dilay'dı.
"Allah razı olsun kızım senden. Koray benim oğlum gibidir elimde büyüdü sayılır. Sense onun defalarca hayatını kurtardın. Bunca zaman bir teşekkür edemedim sana" dedi biraz da çekinerek. Aslında hem Dilay'ın Koray'la ilgili düşüncelerini öğrenmek istiyor hem de işleri daha da berbat bir hale getirmekten korkuyordu. Dilay'ı bugüne kadar hep uzaktan gözlemlemiş ve hep çelikten bir kişiliğe şahit olmuştu.
"Rica ederim Ayşe Hanım, görevim" dedi kibarca, Dilay'ın yüzünde oluşan o sıcak tebessümü gördükten sonra biraz daha cesaretlenip söylemeye karar verdi;
"Bak güzel kızım, belki haddim değil söyleyeceklerim"
"Estağfurullah"
"Benim hiç çocuğum olmadı. Hem dedim ya Koray da elimde büyüdü... Bu yüzden onu kendi evladım gibi severim, bilirim de biraz serttir, gücü sever, zaman zaman fütursuzlaşır... Ama ben kefilim o son zamanlarda ve dün gece gördüğüm gibi biri asla olmadı... Bir derdi var, ben bilmem ne olduğunu ama bir derdi var kızım... Ve görürüm ki senden bekler yardımı" dedi ve "masa hazırlanınca ben haber ederim sana" diye yineleyerek Dilay'a söz hakkı tanımadan ayrıldı yanından.
Koray aşağıdan Dilay'ın sesini duyduğu anda sonun geldiğini bildiği halde elinden geldiğince geciktirmek için aşağı geç inmeye kararlıydı. Kendince Dilay'ın gidiş vaktini uzatıyordu, bu zaman zarfında Dilay düşünecekti ve vazgeçecekti... 'Fukara avuntusu' diye söylendi kendi kendine. Gidiyordu işte ve elinden hiçbir şey gelmiyordu, çaresizce beklemekten başka. Sonunda hazırlanıp inmişti, hiçbir şey yokmuş gibi yine o eski soğuk Koray formuna bürünmüştü. Başka türlü Dilay'ın karşısına nasıl çıkardı, bilmiyordu zira.
Dilay, Ayşe Hanım gittikten sonra söylediklerini düşündü. Diğer insanlara karşı hep anlattığı gibi bir Koray görmüştü belki ama kendi karşısında son derece değişkendi Koray. Ne yapacağı, nasıl davranacağını kestiremiyordu bir türlü. Az sonra karşı karşıya, göz göze düştüklerinde neler olacaktı en ufak bir fikri de yoktu. Bahçeye kahvaltı masasına oturdu, Koray'ın gazetesinin kendinden önce okunmasından hoşlanmadığını bile bile alıp gazeteye göz atmaya başladı.
Koray elinden gelen en soğukkanlı formuna bürünerek indi aşağıya, kendince nasıl davranacağına dair karar almıştı ama her basamakta daha çok heyecanlanıyordu. Nasıl sabredecekti Dilay'ı vazgeçirmemek adına bilmiyordu ya da onun karşısında nasıl böyle çelik gibi kalacaktı onu da bilmiyordu. Söz konusu Dilayken sorularının hiçbirine cevap bulamıyordu ki...
Dilay, elindeki gazeteyi okumak için kendini zorluyor ama gözleri ister istemez Koray'ın geleceği yöne kayıyordu. Ne yapacak, ne tepki verecek merak etmeden, fikir yürütmeden duramıyordu. Tüm yolların çıkmaza düştüğü bir yoldu sanki onunki. Ve sonuna geliyorlardı yolun... Ya son olacaktı ya da yeni bir başlangıç. Belki de sonun başlangıcıydı kim bilir?
Koray, salona inip Dilay'ın bahçede olduğunu öğrenince daha fazla beklemeden bahçeye doğru yöneldi. Dilay görüş açısına girdiğinde kendisini fark edip elindeki gazeteyi kenara bıraktı. Her zamanki gibi mesafeli ve soğuk duruşu vardı üstünde. Koray ister istemez bunu değiştirebilmek için feda edemeyeceği hiçbir şey olmadığını düşündü.
İlk karşılaşmaları tutuk kalmıştı ikisi de. Ufak ufak sesler çıkarıyor, biri diğeri lafa başlasın diye bekliyor ama bir türlü beceremiyorlardı. Ancak Dilay kararlıydı, en ufak bir adım atmamaya;
"Günaydın" dedi sonunda Koray.
"Günaydın, kahvaltı gecikmiş bugün biraz" dedi, demişti demesine Dilay ama kendine kızamadan da edemedi. 'Zaten gideceksin sana ne ki kahvaltının gecikip gecikmediğinden' .'Üstelik sen vaktinde masada olduktan sonra ne zaman hazır olduğunun ne önemi varki'. Diye az önce saçmaladığını kendi kendine kanıtlamaya çalışıyordu.
Bilmediği şeyse Koray'ın Dilay'ın bu sözlerinden sonra onun gitmeyeceğinden emin olduğuydu.
Koray Dilay'ın gözlerini görmek için başını kaldırıp baktı ama Dilay ona bakmıyordu . Gözlerinin içine bakmak istemişti birden ve aşkını görsün istemişti .Madem dillendiremiyordu en azından gözlerinden okusun istemişti. Mutluluğunu da, aşkını da, bunların yanında pişmanlığını ve sözlere dökemediği özrünü de.
Koray eline gazeteyi alırken yanıtladı Dilay'ı
"Biliyorum Ayşe hanım söylemişti."
Sonrasında hiçbir şey konuşmadılar bir süre ikisi de bir şey yemiyordu Dilay tabağındakilerle oynarken Koray gazeteye bakmayı tercih etti . Dilay'ın Koray'ın bu tavrı da gözünden kaçmamıştı . Çünkü Koray daha önce defalarca gazetelerin kendinden önce okunmasını istemediğini söylemesine rağmen Dilay bu defa ona inat ondan önce açmış ve okumuştu üstelik Koray bunu gördüğü halde ağzını açıp tek kelime etmemişti. Dilay bu değişimin nedenini neye yoracağını bilemedi yada bilmek istemedi.
Koray'ın masadan kalkmak için hareketlendiğini gördüğünde ise onunda Koray'ında birşey yemediği gözünden kaçmadı Dilay'ın ve içsesi önce beynine hükmetti sonra diline
"Kahvaltı etmeden mi gideceksin?"
"Canım istemiyor"
"Sen bilirsin""Ben kapıya haber vereyim arabayı hazır etsinler o zaman"
" Gerek yok .Bütün gün evde çalışacağım şirkettekileride buraya çağırdım"
"Tamam, ben güvenliği yeniden düzenleyeceğim""Peki, ama bahçenin bu tarafına koruma girmemesi konusunda fikrim değişmedihala" dedi, biraz espriyle karışık söylemiş ama ciddi düşüncesini belirtmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETSİZ GELEN
Romanceİki deli fırtına, iki deli ruh, Koray ve Dilay''ın sevdası hiç kolay olmadı. Biri fırtınaydı diğeri kasırga, Biri delice akan nehir diğeri çağlayan. ......... Kalbine davetsizce giren okyanus gözlü kızı seyrediyordu her gece olduğu gibi. Buzd...