Vega - Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı
II.BÖLÜM: "SİNESİNDE BİR LEKE"
Gökkubbenin kör karanlığa soyunduğu geceler, sanrılarını göğsümün orta yerine bıraktığında ağır ağır söken şafak görkemli bir yalana doğmak üzereydi. Ortasında kalakaldım; kimsesizce ve hissizce. Öyle karanlıktı ki yönümü bulamadım, kayboldum sandım. Geceden sabaha kadar içime uzanan bu yolculukta ağıdını yüreğimde taşıyacağım bir kaybediş usul usul kaderin çizgisinden çıkarken, uyku bir kez olsun bile yanıma uğramadı. Pencere önünde sokaklara onun ismini fısıldadığımda, kalbim onu ağırlarken bir an için tereddütte kaldı. Kaç kere telefona sarılıp da vazgeçtiğimi bilmiyordum. Evden ayrılmasının üzerinden saatler geçerken, odanın içini dolduran tik tak sesleri kulaklarımda geçmez bir hasar bırakmıştı sanki.
Ansızın izlenme hissine kapılarak geceden kalma bakışlarımı sokakta gezdirdiğimde hiçbir şey göremedim, fakat huzursuz olmuştum. Bir siluet izlerini bırakmak istercesine gölgesini sokak lambasının altına düşürdüğünde, uykusuzluktan küçülen gözlerimi sonuna kadar açarak korkuyla pencere önünde geriye doğru bir adım attım. Tüylerim diken diken olmuştu, dizlerim ise titriyordu. Siluetin gölgesi kıpırdanmadan duruyordu. Gölgenin boyu uzundu, bu da siluet her kimse sokak lambasından uzakta durduğunu gösteriyordu. Yutkunmakta zorlanırken pencereden biraz daha uzaklaşıyordum ki gölgede kıpırdanma oldu, sanki benimle oynuyordu. Varlığını ve yerini bile isteye belli eder gibi bir hâli vardı. Biraz sonra gölge yavaş yavaş silinirken siluet ansızın kayboldu.
Saatlerdir üzerinde dikilmekten acıyan ayak tabanlarımı telaşla sürüyerek pencereyi kapattım ve perdeleri sonuna kadar çekerek odanın ortasında doğru ilerledim. Korkudan kalbim deli gibi atıyordu, elimi göğsüme yaslayarak derin derin nefes aldım. Çatılan kaşlarımla yeniden arkamı dönüp perdenin kenarından usulca dışarıya göz attığımda kimse görünmüyordu. Uykusuzluktan hayal görüp görmediğimi düşünürken dilim damağım kurumuştu. Su almak için odadan çıkarak aşağı indim ve mutfağa girdim. Üzerimde garip bir huzursuzluk vardı. Araf'la zaten her zaman dip dibe değildik, ayrı kaldığımız çok fazla gün vardı fakat bugün bana aramızdaki mesafeleri hissettiren şey çok başkaydı.
Dolaptan aldığım bardağa tezgahın üzerindeki cam sürahiden su doldururken, aniden kalbimin sıkıntıyla kasılmasıyla iki büklüm olduğumda bardak elimden kayıp giderek zeminde tuzla buz oldu. İçindeki su ayaklarıma ve bacaklarıma sıçrarken, elimin birini granit mutfak tezgahına yaslayarak güç aldım ve diğer elimi de kalbime bastırarak sıkışan nefesimi oradan kurtarmaya çalıştım. Kaburgalarıma bir mezar kazılmıştı da, birini diri diri oraya gömüyorlardı sanki. Acıdan kapanmış gözlerimi istemsizce sıkarken göğsümdeki ağrı amansızca çoğalarak büyüdü, büyürken yüreğimi de söküp götürdü. Kapıldığım kötü hisler zihnime kurularak beni daha da huzursuz ederken, zar zor gözlerimi aralamayı başarıp nefes almaya çalıştım.