Majeste - Aşk Dediğin
"Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim."
Aylak Adam - Yusuf Atılgan
XXVI.BÖLÜM: "MEVSİMİ HİCAZ GERÇEĞİN SONBAHARI"
Kaçtığımız insanlara dönüşüyoruz.
Dönüştüğümüz insanları ise sevmiyoruz.
Kelimelerin ucundaki uçurumda dikilen bir hissin sırtına değen fırtına onu boşluğa iterken yalpalanan bir duygunun boğazına geç kalınmışlığın nasırlı elleri sarıldı. Ruhu enkaz bir anın altında kalan kuru bir geçmiş değildi. Herkesin gözleri birbirinde dolaşırken kuruyan dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Sizi şimdi görmemeli." Doğruluk payı can yakıcı olan kelimelerin bıraktığı his Araf'ın bakmaktan korktuğum irislerine vururken bakışları yüzümdeydi.
"Haklı," dedi Berna dikildiği köşeden. "Yoksa her şey boşa gider." Araf bir hışımla yanımdan kalkarak sinirle ellerini iki yana açarken çoktan çatılmış kaşlarıyla öfkeyle soludu.
"Ne yani, öylece elini kolunu sallayarak çıkıp gitmesine izin vermemi mi bekliyorsunuz?"
"Oğlum bir dur hele, celallenme."
"Sakin falan olamam," dediğinde zil bir kez daha çaldı. Akın işaret parmağını dudağına bastıra bastıra "Şişştt," diyerek Araf'ın koluna girip onu en yakın olan benim odama doğru sürüklediğinde, Araf'ın onun elinden sıyrılarak sert adımlarla odaya girerek kapıyı çarpışışını izledim. Onun ardından herkes bir bir gözden kaybolurken Canan teyzeyle ben kalmıştık. Canan teyze bana elini sallayarak tekerlekli sandalyesiyle kapıya doğru ilerleyerek kulpu indirdiğinde küçük bir nefes bıraktım. Telaşlı ve huzursuzdum. Demir endişeli bir ifadeyle içeri daldığında koşturarak yanıma gelişini bekledim. Hızlı bir şekilde yanıma otururken beni baştan aşağı süzerek elini koluma koydu.
"Canan teyze haber verince nasıl aklım çıktı haberin var mı? Neden hastanedeyken haber vermediniz? Nasıl oldu bu?" Gözlerim koluma koyduğu eline düşerken bir matem yeli tenime değip geçti. Fazlasıyla ilgili bir tavırla kurduğu cümleler zamanla iç içe geçerken düşmeden önce son gördüğüm kişinin o olduğunu biliyordum. O da kendine güvenerek kurduğu cümleleri duygulara yedire yedire kullanmasını biliyordu.
"Hatırlamıyorum," diye mırıldanırken duygularını ölçmek adına dikkatle gözlerine bakıyordum. Bu kelimeyi bizzat ağzımdan duymak onu rahatlatmış gibi az önceki gözlerinden taşan endişesi hafifledi, hatta yüzündeki bazı mimiklerden tebessüm eder gibi olduğunu hissettim.
"Hiç mi?" Yüzümü inceliyordu. "Yani nerede düştüğünü falan da mı bilmiyorsun?"
"Bilmiyorum," dedim. Onunla korkunç bir saklambaç oynuyorduk. Başını hafifçe salladı. Ya o beni sobeleyecekti ya da ben onu sobeleyecektim.