Manga - Dursun Zaman
"...acıtan emanetim, zarif yankım, insan bazen ölür."
Çekilme Suları / Şükrü Erbaş
X.BÖLÜM: "ACININ SANCISI"Sevgi, Araf'ın yüreğiydi, gülümseyişiydi; o gitti, sevgi tamahkâr bir canavara dönüştü.
Demir'in sözleri bir kalp ağrısı bıraktı. Tüm bedenim buz tuttu, uyuştu. Bir adamı sevmenin cezasını ezber ede ede kırıklarından topladığım kalbimin damarlarına uzanan sancısı, tüm uzuvlarımı saracak kadar vefasızlaştı. Bu değildi, böyle değildi. Sevmek bu kadar değildi. Yaşadığım ihanetin öfkesini tuttuğum kalbimde yeşeren herhangi bir şey yoktu, olamazdı.
Ben artık bir oğlumu sevebilirdim. Bir de onun için her şeyi....
Parmak uçlarım henüz onun avucunun içine yeni temas etmişken elimi hızla kendime çektim. Bir rüzgar uğultusu kulaklarımı sardı, ağıtları ağzımı yaktı. Gözlerime tutulmuş gözlerine bu çıkmazı vaat edecek tek bir bakış bile emanet etmemiştim. Şimdi bana böyle bir umutla bakıyor oluşunu umursamadan kaşlarımı çattım. Anlamlandırmaya çalıştığım sırada hızla oturduğu yerde dikleşti.
"Hayır hayır, bak dinle. Sadece bil diye söyledim. Kahretsin," diyerek elini ensesine götürüp ovalamaya başladı. "Hayır, özür dilerim." Ona düz bir ifadeyle bakmayı sürdürdüğümde hızla yerinden kalkarak yanıma gelip, dizlerini kırarak dizimin dibinde diz çöktü. "Özür dilerim. Benimle konuşmayı bırakmayacaksın değil mi?" Şaşkınlıktan sessiz kaldığımda, neredeyse yalvarırcasına devam etti. "Sana hislerimi söyledim diye benimle görüşmeyi kesmeyeceksin değil mi, ha? Gerçekten özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim..." dediği sırada diğer masalardaki insanların buraya dönen bakışlarını hissettiğimde, utanarak kafamı eğdim ve ağzımın içinde konuştum.
"Lütfen kalkar mısın, insanlar buraya bakıyor."
"Hiçbiri umurumda değil. Lütfen bir şey söyle." Bunun böyle olmadığını anlayınca sandalyemi geriye itip ayağa kalktıktan sonra çantamı da alarak çıkışa doğru ilerledim. "Esin," diyerek peşimden geldiğini hissettiğim adımları beni kapının önünde yakalamayı başarmıştı. Bu sırada hesabı ödediğini düşünüyordum. Dışarıda önümü keserek karşıma geçti. "Esin, bir şey söyle?" Gözlerimi karanlıkta dolaştırdıktan sonra gergin bir nefes vererek yüzüne baktım.
"Demir, ben sana karşı herhangi bir şey hissetmiyorum," dedim oldukça net bir şekilde.
"Hiç önemli değil," dedi hızlı hızlı. Bir yandan ensesini ovalıyor, arada durup ensesindeki saçlarına asılıp çekiştirerek yüz ifadelerimi yakalamaya çalışıyordu. "Gerçekten önemli değil. Senden bir karşılık beklemiyorum, zaten bunun için itiraf ettim. Sana karşı olan hislerimin iyi niyetli olduğuna emin olabilirsin. Ama lütfen iletişimimizi kesme." Öyle ki tüm bunları neredeyse yalvarırcasına söylemişti. Sanki olumsuz bir şey söylesem ayaklarıma kapanacak gibi bir hâli vardı.