"Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında..."
Kürk Mantolu Madonna/ Sabahattin Ali
XX.BÖLÜM: "SINIRA ERİŞEN SIRLAR"
Akın, şimdi tam karşımdaydı.
Elinden uçup giden kağıtla koşar adımlarla arabanın etrafını dolanıp ne ara karşıma geldiğini anlayamadığım saniyelerde, şok içerisinde kalmış gibi beni baştan aşağı süzdü. Bakışlarında donuklaşan şeyin varlığıyla elini korkakça kaldırıp koluma uzattığında, ne yapacağını bilememişçesine kısa bir süre eli öylece havada asılı kaldı ve hemen sonra koluma dokundurdu.
"Gerçeksin." Emin olmak ister gibi kollarımı tutarken yüzündeki donukluk eridi, yüzünde gamzesini ortaya seren bir gülüş peyda oldu. "Esin...buradasın, gerçeksin." Sadece boş bir ifadeyle yüzüne bakarken bir ses duyuldu.
"Yettim abla! Ulan sapık, sen ne elliyorsun benim ablama ha," diyerek elindeki sopayı Akın'ın kafasına indiren Hayati Bey'le Akın döne döne yere düşüp, boylu boyunca kaldırıma serildi. Gözlerim korkuyla büyüdüğünde hızla Akın'ın kafasının olduğu tarafta eğilerek ellerimi yanaklarına koydum.
"Akın!"
"Anaa," dedi Hayati Bey. "Bir de bu sapığı tanıyor musunuz? Yazıklar olsun böylelerine, tüh, dünyanın geldiği hâle bak." Çıldırmamak için onu umursamadan Akın'a odaklandım.
"Akın! Beni duyuyor musun?" Göz kapaklarında hafif bir hareketlilik oldu ama açılmadı. Ağzından mırıltılar dökülürken bir kez daha adıyla seslenerek onu kendine getirmeye çalıştım. "Akın!"
"Çiçekler kadınsa, kadın babamdır." Söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "İki kere iki cosinüstür. Sinüs, virüstür."
"Oo, kafa gitmiş bu sapığın abla. Tam isabet ettirmişim. Soyu kurusun böylelerinin." Kafamı kaldırarak ters ters baktım.
"Sopayla kafasına vurduğun için kafası gitmiş olabilir mi? Zaten öyle çok aklı da yoktu ya," deyip kaşlarımı çattım. "Hem sapık demeyi keser misin, sapık falan değil."
"Ne?" dedi şaşırarak. "Katil mi yoksa?"
"Of Hayati," dedim Akın'a bakarak. "Neden kafasına vurdun ki, en azından koluna falan vursaydın."
"Hastaneye götürelim mi abla?" dedi başımda dikilirken.
"Yok hastane olmaz," derken düşünceyle başımı kaldırdığım esnada, biraz önce çıktığım Berna'nın evi gözüme çarptı. Hayati'ye baktım. "Yardım eder misin?" Hayati hızla elini ağzına kapattı.
"Yok abla ben öpemem."
"Ne öpmesi?" dedim çıldırmama ramak kala. "Eve kadar taşımama yardım eder misin?" Bir elini göğsüne yaslayıp diğer elini kaldırırken gözleri kapanmıştı. Kutsal bir görev yerine getirecek gibiydi.