Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun - Cem Adrian & Hande Mehan
"Mutlu olanlar, hayatlarını kimseye emanet etmeyenlerdir."
Anlamaktan Yoruldum/ Fernando Pessoa
XVI.BÖLÜM: "SANRILAR VE SANRILARDA YARALANANLAR"
Bir şarkı çalındı eski zamanlardan, dudak payı bir intiharın kıyısında kaldım. Reklam panosunun içindeki afişte yer alan yüzüğün, bir zamanlar benim mutlulukla parmağıma takılmasına izin verdiğim yüzük olduğuna emindim. Gökyüzü benim yerime parçalanırken göğü kara bulutlar kapladı, parçalanan göğsünde büyük şimşekler çaktı. Ruhuma cereyan eden hislerin altında kaldım. Afişin en alt kısmında mail adresi ve telefon numarası not düşülmüştü.
İletişim: manolyadanesinlenenler
İletişim:0216545****
O muydu?
Göğün kırılan kanatlarından düşen yağmur taneleri yüzümden aşağı kayarken gözlerim eşiğinde kaldığı acının kalbinde yaralandı. Dudaklarımın arasından sinirli bir gülüş kaçarken, aniden bastıran yağmurdan kaçan insanların aksine öylece dikildim kaldım. Baktıkça yaralandığım reklam panosunun önünde sırılsıklam olana dek bunu sürdürürken usulca arkamı dönüp yolun karşısına geçtim. Kıyafetlerim ve saçlarım sırılsıklam olmuştu, yine de yürümekte acele etmedim. Geçtiğim yolun üzerindeki durakta bulunan reklam panosunun içinde de aynı afişi görünce kaşlarım çatıldı ama durmadan yürümeye devam ettim. İçimdeki öfke yoğunlaşmıştı. Eve gidene kadar her reklam panosunda aynı afişten en az beş altı tane daha gördüğümde, kestirme yolları tercih ederek neredeyse koşarcasına eve gitmiştim. Canımı sıkan şeyler vardı. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtığımda Canan teyzenin bu tarafa geldiğini gördüm.
"Ay sırılsıklam olmuşsun, koş hemen üstünü değiştir, hasta olacaksın," diyerek, bir şey dememe fırsat vermeden ulaşabildiği kolumdan tutarak beni odama doğru döndürmeye çalıştı. Ona itiraz etmeden odama girip temiz kıyafetler hazırladım ve sıcak bir duş almak üzere banyoya ilerledim. Soğuktan mıdır bilmem elim ayağım titriyordu. Banyoya girip ıslak kıyafetlerimi kirli sepetine atıp duşakabine girdim. Bedenim sıcak suyla karşılaştığında ilk bi' irkilmiştim. Hücrelerime kadar hissettiğim sıcaklık, ruhumdaki bütün acıları da silip götürecekmiş gibi geliyordu. Ellerimi fayansa yaslayarak tepemden aşağı akan suyun altında gözlerimi kapattım.
'Esin...adın gibi ilham vericisin.'
'Maalesef. Hastaneye getirildiğinizde, çok kan kaybetmiştiniz ve doğum çoktan başlamıştı.'
'Eve hizmetçi almıyorum, hayatıma eş alıyorum.'
'Maalesef...'
Kapattığım gözlerimi acıyla sıkarken, yere oturmadan, kalçalarımın üzerinde eğilerek kollarımı bacaklarıma sarıp kafamı dizlerime gömdüm. Sıcak su sırtıma akıyordu. Bebeğim... Sessiz ama boğazımı delen bir acıyla ağlarken içimde hiç gömülmeyecek bir cenazenin ağıtı vardı. O benim her şeyimdi, sahip olduğum tek şeyimdi...nasıl, nasıl? Canım gitmişti. Bir anne bunu nasıl kabullenebilirdi? Yüreğinden prangalı bir mahkum gibi hissederken buna yaşamak mı deniyor? Aynı noktaya aktığı için sıcaklığı yara yapana kadar kaldığım sırtımı doğrultarak ayağa kalktığımda, mavi renkteki duş lifimi alarak biraz üzerine duş jeli sıktım ve bolca köpüklü olan lifi vücuduma sürtmeye başladım. Alacaklı gibi, hiç de narin olmayan hareketlerle lifi vücuduma sürterken gözlerimden dökülen yaşlar köpüklere karışıp gidiyordu.