İlyas Yalçıntaş - Sadem
Majeste - Aşk Dediğin
Üç ay sonra...IX.BÖLÜM: "KALP AĞRISINDA KANADI KIRIKTIR BÜTÜN KUŞLARIN"
Bazı adamlar affedilmez.
Bazı adımlar dönülmez.
Çünkü bazı anların boynu bükük kalmalı, bazı duyguların ruhu yanmalı, bazı adamlar geride bırakılmalıdır.
Bıraktım...
Bebeğimden başka bir şey düşünmeyi tam üç ay önce bıraktım. Pek tabi her şeyi unuttum denilebilecek bir seviyede değildi ama yine de bir parça iyiydim. En son İzmir'den geldikten sonra, hiçbir şeye takılmadan bebeğim için yeniden başlayacağımı bir kez daha söylemiştim kendime. Sadece onunla ilgili şeyler düşünüyor, onun geleceğini planlıyordum. Geleceğimiz için, aldığım maaşın büyük bir kısmını açtığım banka hesabına yatırıyordum. Zaten yatılı olarak çalıştığım ve Canan teyzenin anlayışlı biri olması sayesinde çok fazla bir harcamam olmuyordu. Neredeyse her an, bir şekilde bana yardımcı olabilmek için elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Ucundan yakaladığım küçük bir zamanlamayla, nakil tarihini yakalayarak kaydımı buradaki üniversitelerden en uygun olanına aldırmıştım. Bununla beraber her şey o kadar birbirine girmişti ki toparlamam epey zor oldu. Yeni ortam, sınavlar, ev işleri, hamileliğim, dengesiz hormonlarım nedeniyle birbirine giren duygularım... İçinden çıkılmasının güç olmasının yanında beni yıpratan bir süreç olmuştu.
Okuldaki işlerimi yoluna koymayı başarmış sayılsam da hamileliğimle beraber tüm bunları yürütmek için üstün bir çaba harcıyordum. Karnımdaki belirginlikten dolayı üzerime dönen meraklı gözlere karşılık vermiyordum. Olabildiğince kendime dönük biri olup çıkmıştım. Elbette ki mükemmel bir düzen içerisinde ilerlemiyordu. Ama olabildiğince bir düzen içerisinde yürütmeye çabalıyordum. Tüm bunların yanında Canan teyzeyi fizik tedavi görmesi için cesaretlendirmiştim. Böylece her ikimiz de yeni bir hayata başlamanın izlerini gururla taşıyacağımız hikayemizde, elimizden geleni yaptığımızı göğsümüzü gere gere söyleyebilecektik. Kendi nazarımızda çok yoruluyorduk ama buna değiyordu. Çünkü kendi hikayesini kendi başaran bir kadın olmak her şeye değiyordu. Hayatı boyunca kendi hayatımı kazanan biri olduğumdan dolayı bu beni hiç gücendirmedi. Kendi ayaklarımın üzerinde doğrulmak en güzel şeydi. Hayata tutunmak için ihtiyacım olan şey kendimden başkası değildi.
Okulla ev arasında mekik dokuduğum hayatıma sadece Demir sayesinde farklı mekanlar ekleniyordu. Bazı sabahlar, öyle ki kendi isteğiyle sıklaşan bir düzende beni evden alıp fakülteme bırakıyordu. Her ne kadar midemin hassaslığı büyük bir ölçüde azalmış olsa da toplu taşıma araçlarının benim için uygun olmayacağını söyleyerek ders bitiminde almaya da geliyordu. Bu nedendendir ki birbirimizi sık sık görmek aramızdaki sizli bizli ilişkiyi arkadaşlığa taşımıştı. Zaten daha fazlası da olamazdı. Herhangi bir şey olduğunda bana danışıyor, fikrimi alıyordu. Muhabbetlerimiz artmıştı. İki üç günde bir ellerinde birkaç çeşit tatlıyla eve geliyor, gece yarılarına kadar bizimle oturuyordu. Öyle ki eli boş geldiği günlerde ise bizi almaya geldiğini söylüyor ve farklı farklı yerlere götürüyordu. Şu üç ayda öyle çok yer görmüştüm ki yeni hayatıma alışmamı kolaylaştırmıştı. O olmasaydı gerçekten daha da zorlanırdım, bunu biliyordum. En ufak bir şikayetimde beni hemen hastaneye götürüyor ve işim bitene kadar bekliyordu. Ayrıca ilk kez aşerdiğimde, canımın çektiği o böğürtleni bana bulup getirmişti. Yavaş yavaş onu bir arkadaş olarak gördüğümde, ona karşı önyargılarımı kapatmıştım. İyi biriydi, sadece bazen anlamsız gelen gizemli tavırları oluyordu. Kimbilir belki de benim sınırımı aşan bir şeydi, bilemiyordum.