"Nasıl basarsın bağrına seni böyle inciteni?"
Soneler, William Shakespeare
XXXIII.BÖLÜM: "MUTSUZ HİKAYELER VE MUTLU İNSANLAR"
Yaşam ansızın gerçekleşiyor. Bazen bir köşeyi dönerken bekliyor bizi felaketimiz, bazen kaçırdığımız bir otobüsün ardından geliyor bizi orada bekleten kaderimiz, bazen dik yokuşlar gerektiriyor yolculuğumuz, bazense bir kapının ardında kalıyor mutluluğumuz. Her şeyin eninde sonunda bir yaşanmışlık kalıyor geriye. Bazılarının altından kalkamıyoruz, bazılarını ise sanki hiç yaşanmamış gibi çabucak unutup yüreğimizin derinlerine gömüyoruz.
Hayatımın son bir yılını felaketim olarak adlandırmam mümkündü. Bu beklenmedik bir şekilde gelişen felaketler silsilesinin altında ezilirken devam etmenin ne kadar zor olduğunu düşünmüştüm. Fakat her gün, her an acılarla geçen bu bir yılım ansız gerçekleşen yaşamın ta kendisiydi. Ama bitmişti. Artık korkunç sonlarla döndüğüm köşeler ve kalbimde binlercesiyle uyumaya çalıştığım gecelerin son bulduğu bir an gelmişti.
Aradan geçen iki hafta kadar sürenin sonunda Akif birçok suçu, özellikle de Demir'i öldürmesi sebebiyle ağır bir şekilde yargılanmış ve ömrünün sonrasını görmeye yetemeyeceği yıllarla cezalandırılmıştı. Aslı da şikayetimle iki gün içerisinde bulunmuş, sicili temiz olduğu ve pişman olduğu için makul bir yılla hapis cezası almıştı. Beraberinde bebeğimi kaçırdıkları zaman henüz prematüre olduğundan bakımı için kullandıkları özel hastane hakkında soruşturma başlatılmıştı. Pek tabi bu süreçte Demir'in ölümü Kâmuran teyze için korkunç bir acı olmuştu. Maalesef oğlunun neler yaptıklarını mahkemede öğrenmiş, bir yandan da daha sindiremediği ölümünün haberiyle üzüntüden yataklara düşmüştü. Bize, daha doğrusu bana olan mahcupluğuna ise diyecek yoktu. Sanki tüm bu yaşananların nedeni kendisiymiş gibi benden kaç kere özür diledi sayamamıştım. Canan teyzeyle onu kaç kere rahatlatmaya çalıştıysak da oğlunun utancını ömrü boyunca kendiyle beraber taşıyacağı kesindi.
Tüm bu kötü şeylerin yanında bazı şeyler de yoluna girmeye başlamıştı. Timur hastaneden eve çıkmıştı ve en önemlisi de kızımızın artık bir kimliği vardı. Bundan sonraki süreçte hayatın karşımıza neler çıkaracağını hiçbirimiz bilemeyiz ama kötü sonların geride kaldığını belli eden mutlu başlangıçlar gerçekleşmeye başlamıştı bile. Araf'ın ettiği ikinci evlilik teklifinin hemen ertesi günü nikah için en erken ancak bir ay sonrasına tarih alabilmiştik.