XIX.BÖLÜM: "KAÇINILMAZ KARŞILAŞMA"

67.3K 3.2K 483
                                    

"İncinme değil bu, insana olan inancını yitirme. Yaranı evde bırakıp çıkıyorsun sokağa..."

Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya / Şükrü Erbaş

Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya / Şükrü Erbaş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


XIX.BÖLÜM: "KAÇINILMAZ KARŞILAŞMA"

Bütün hikayeler günün sonunda birbirine benzer.

Kirli bir kalple uykuya dalar bazıları, inceliğinden kırk yerinden kırılmış kalbin uğultularına sırt çevirerek...

Merhametsiz bir tebessümle yüzünüze bakar bazıları, sözlerinin ağırlığıyla yamalanmış bir yarayı kanatmaktan gurur duyarcasına...

Günün sonunda eli kalbinde, gözünde yaşlarla dizlerini karnına çekmiş bir şekilde karanlık bir odada kendini hiçe sayanlar da kendisine verilen bu acıyı bir emanet gibi saklarlar.

Lâkin, acıya ihanet edebilirsiniz, terk edebilirsiniz.

Değişim büyük şeylerle gerçekleşmez çoğu zaman; odanızdaki çiçeğin yerini değiştirebilirsiniz mesela, belki de hiç güneş değmemiş yapraklarına şimdi yeni bir yaşam doğacaktır. Bazen sadece bir adımdır, bir bakıştır, bir duruştur...

Ben acıma ihanet etmek istedim ve onu güce çevirdim. Eğer başka bir çareniz yoksa kalbinizi delip geçen kurşunu avuçlarınızın arasında sımsıkı tutmak yerine, sizi yaralayanın avuçlarının arasına bırakın. 

Araf'la, hayır...Timur'la yüzleşecektim.

"Mahkemeye geleceğim," dedim kaçınılmaz bir gerçeğin altında kalırken. Ruhumun derinliklerinde kaybolan hislerim artık bana yabancıydı. O an içimden bir ürperti geçti. Berna yüzünde hüznün temelleri çoktan atılmış bir ifadeyle kafasını salladığında, uzun süredir kıpırdanmadan uyuyan bebeği yumruk yapmış olduğu ellerini yüzüne sürterek gözlerini açtı. Bir denizin yansıması gibiydi. Bebeksi mırıldanmalarla yattığı yerde dönüp meraklı meraklı etrafına bakınarak kalkmaya çalıştığında, Berna kolundan tutarak oturmasına yardımcı oldu. Bebeğin onun koluna asıldığı anda sağ bileğindeki künyesine dikkat kesildim. 'Ege,' yazıyordu. Bu, Akif'in özel olarak tasarlattığı künyeydi. Boğazıma oturan yumruyla gözlerimi oradan çekemedim. 

Benden hayatımı çalmışlardı, benden beni çalmışlardı. Üzerime binen ağırlıkla kafamı nasıl kaldıracağımı bilemediğimden gözlerimi usulca kapatarak başımı yere eğdim. Canımın kıyısında kaybettiğim soluk bir yaşamın izlerini kalbimde taşıyordum. İşte bu yüzden ki canıma batan bu kırıklardan hep kaçıyorum.

Ege annesinin kucağına çıkıp, ardından huysuzlanarak kucağından sıyrıla sıyrıla bacaklarının arasından yere indiğinde halının üzerine oturdu ve hiç durmadan o minik ellerinin içini halıya yaslayarak emeklemeye başladı. Kafamı hafif kaldırdığımda hissetmiş gibi durup o da kafasını kaldırdı. Yuvarlak yüzündeki kırmızı dolgun dudaklarıyla sevimli bir bebekti... Göz göze geldiğimizde meraklı bakışları yüzümde dolaştıktan sonra, bu tarafta olan yönünü yeniden annesine doğru çevirerek hızlı hızlı onun yanına emekledi. Ardından annesinin dizlerine tutunup oradan destek alarak ayaklarının üzerinde durduğunda ayakta dengesi sarsıldı ama Berna düşmesine izin vermeyip hızla onu tutarak kucağına oturttu. Hâlâ onda olan bakışlarımdan olsa gerek ki annesinin göğsüne sinerek alttan alttan bana bakmaya başladı. Kalbim sızladığında elimi yan tarafımda yumruk yaparak ayağa kalktım.

SİLMESİNLER İZLERİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin