Emre Aydın- Geceler Kara Tren
Seksendört - Ölürüm Hasretinle
III.BÖLÜM: "ATEŞE DÜŞEN HATIRALAR VE İZLERİN KÜLLERİ"
Sevgiler de bıçaklanır.
Güveninden yaralanır yarım kalır, acı hatıralarından tamamlanır.
En sevdiği yanından yaralananların hikayesinde, bütün izlerin ateşleri bir bir söner ve hatıralar küle döner.
Biri hep gider.
Biri, bir şekilde, hep ama hep gider.
Geride kalansa, ondan geriye kalan yanıyla hayatına devam eder.
Sırtımda ihanetin bekçiliğini yapan sevgiden bir bıçak, ellerimde izi başkasına bulaşmış bir hatıra ve dudaklarımda onun adı asılı...
Senin ihanetin benim yüreğimden intihar edişin, sevgilim.
Gök hiç bu kadar merhametsiz olmadı semanın koynunda. Zaman hiç bu kadar batmadı ruhuma. Canımın acısını alıyor dediğin yüzüm, şimdi canının acısıyla sızlıyor. Kalbimin atışları tekinsiz sokaklarda kaybolurken, yerimden milim dahi kıpırdayamamanın acizliğiyle gidişini izledim. Sen o kadınla o şirketten içeri girerken ben hayatımın bir uçurumdan aşağıya yuvarlanışını bekledim. Tüm hücrelerimde hissettiğim acı kalbime öyle bir oturdu ki, içimde sana dair her ne varsa bir kuru yaprak misali sallandı ve oradan oraya belirsizlikle yalpalandı. Ben kayboldum, bulunmayı istemeyecek kadar hem de...
Kafamı iki yana sallayarak yolu kontrol etmeden caddeye fırlıyordum ki, bir fren sesi kulaklarımda yankılandı. Neredeyse dibimde, zar zor durduğu belli olan arabanın sahibi açık olan camdan elini çıkarıp öfkeyle bağırdı.
"Dikkat etsene be kadın!"
Birkaç saniye boş bakışlarla öylece durdum ve ardından hızla koşmaya başlayarak karşıya geçtim. Ayaklarım bir an bile yavaşlamadı, koştum koştum ve sonunda şirketin önünde geldiğimde önüme bariyer gibi dikilen güvenliklere çarptım. Kollarımdan tutarlarken beni, yine yeniden durdurmayı başarmışlardı. Bakışlarım bu iki adamın omuzlarının arasından, arkada kalan şirketin devasa cam kapısından içeriye kaydığında, bir anda kendimi savaşacak kadar güçlü hissetmedim. Koştuğum yol uçuruma çıkmıştı, bir anda öylece yenildim sanki.
Adamların kollarımı tutan ellerinden sıyrılarak geri çekilirken direnmemem onları da şaşırtmıştı. Durdum, sustum...ben kayboldum.Ruhumda zikzaklar çizen duygularım, tek bir yere odaklanmıştı. Galiba canım yanıyordu. Dudaklarım aralanıyor ama kelimeler çıkmıyordu ağzımdan. Bedenimi gerisin geri çekerek iki adamdan uzaklaşırken, gözlerimdeki yaşlar yuvalarından taşarak yüzüme doğru kaymaya başladığında boğazıma bir yumru oturdu. Ellerim titriyordu, ayak bileklerim ise bedenimin hamallığını yapamayacak kadar güçsüz bir hâle gelmişti. İnandığım adamla, gözlerimle gördüklerimin arasında ince bir ip üstündeydim ve bir bıçak...ihanet, o ipi kesmişti.