34. Veda

282 25 28
                                    

Asrın'dan

Çalan telefonum nedeniyle Ebru'dam ayrılıp telefonu açıp konuşmaya başladım. Karşı taraftaki sekreter yarın ve yarından sonra yapılacak olan toplantı hakkında konuşurken Armi'nin "Ebru" diye attığı acı dolu çığlık sesiyle arkamı döndüm. Gözleri donuk halde dizlerinin üzerinde bana bakarken bir anda yere doğru düşmesiyle hızla yanına koşup başını tuttum.

"Ebru. Yalvarırım aç gözünü, Ebru ne olur, Ebru.."

Her konuşmada sesimin gittikçe yükselmesi lazımken kelimeler boğazımı tıkıyordu. Sesimdeki güçsüz ve titreyen tonu ben bile zor duyarken Ebru nasıl duyabilirdiki.

"Açılın."

Özden yanıma gelip Ebru'nun gözlerini tek tek açarak kontrol ettikten sonra bana döndü.

"Asrın sakince Ebru'yu arabaya taşımalıyız anladın mı, hemen hastaneye gitmemiz lazım."

Kafamı onaylar şekilde sallayıp Güzelimi kucağıma aldım. Hızla arabanın yanına yaklaştık. Arkada Armi, Özden ve kulaklarına yatırdığım Ebru vardı. Mert arabanın anahtarını alıp kötü olduğumu söyledikten sonra şoför koltuğuna geçmiş bende yan koltukta yerimi almıştım.
Arkada oturan Özden cebinden telefonunu çıkarıp bir yeri aradıktan sonra konuşmaya başladı.

"Bahadır hastanın ailesi ikna oldu mu? Zaman yok Ebru kriz geçirdi hastaneye geliyoruz ritim düzensiz tansiyonda aynı şekilde, hemen yoğun bakımı hazırlayın birazdan ordayız."

Kafamı arka tarafa çevirip Özden'in konuşması bitene kadar bekledim, telefonu kapatıp bana döndüğünde açıklama yapmaya başladı.

"Kalp Cerrahıyım. Ebru 1.5 yıldır hastam sol tarafında oluşan ağrı sebebiyle gelmiş sonrasında kalp yetmezliği tanısı koymuştum. Son 5 aydır durumu daha da kritik bir hâl almıştı, şimdide göründüğü gibi ilaçlar artık bir işe yaramıyor kalp nakli şart."

Önüme dönüp söylenenleri sindirmeye çalıştım. Hangi hastaneye gideceğimizi söyledikten sonra derin bir sessizlik oluştu arabada. Kalp nakli demişti, manavda kasapta satılan birşey değildiki bu kanlı canlı insan kalbi arıyorduk. Hastanenin önüne gelmemizle bizi bekleyen birileri olduğunu anladım. Arabadan inip Ebru'yu sedyeye yatırdıktan sonra Özden ve Bahadır dediği adamın tıbbi terimler eşliğinde konuşarak yoğun bakım odasına girmelerini öylece koşar adım takip etmiştim. Biz kapının önünde kalmış onlarsa Sevdiğim Kadının hayatını kurtarmak için çabalamak üzere içerde kalmıştı. Duvara alnımı dayayıp akan gözyaşlarımi kimse görmesin diye saklamak zorunda kalmıştım. Omzumu sıkan elin sahibi ise açık açık ağlıyordu. Karşımda duran Mert'e sıkıca sarılıp hıçkırıklarımi saklama gereği duymadan ağlamaya devam ettim. Üstünü örttüğünüz birinin cenazesine katılmadan, anlayamayız hayatı diye söz okumuştum. Ben anladım nasıl nir duygu olduğunu Allah'ım ne olur onu bana bağışla ne olur.

"Mert, Ebru'ya birşey olursa benim üzerime toprak atmadan Sevdiğim kadına dokumalarına izin vermem."

"Olmayacak abi Yengem sana dayanmış bunca zaman, bir hastalığa yenilecek değil ya."

"Asrın."

Adımın seslenilmesiyle arkamı döndüm. Kimseye birşey söylemeden gelmiştik şimdi ise herkes karşımda benden açıklama bekleyen bakışları ile öylece duruyordu. Derin bir nefes alıp elimden geldiğinde anlatmaya çalıştım.

"Durum ciddi. Ebru.. kalp hastası. İlâçlar artık işe yaramıyormuş, bu yüzden kalp naklî yapılması gerekiyor."

Herkes duyduklarıyla şoka girmiş, Emine babaanne ise olduğu yerde sendeleyip eşinin yardımıyla sandalyeye oturmuştu.

BALONCUKLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin