Zaten yeterince çirkin olan Kraliçe Victoria'nın evlerinin bir sokak ötesinde bulunan daha da çirkin bir heykelinin önüne cisimlendi.
Buraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Öylesine yorgun, öylesine bitkin ve açtı ki üç blok yürüyebilip yürüyemeyebileceğini bile tahmin edemiyordu. Etrafına bakınarak cisimlendiğini görmesi olası herhangi birini aradı –yoktu.
Üstü başı pisti ve eteğinin kuyruğundan birisi kopmuş, çamura batmıştı ve yürürken zaman zaman ikisinden birinin topuğu kırılmış olan ayakkabılarına takılıyordu. Lily petrol mavisi elbisesinden sarkan tül parçasını cart diye yırttı ve sol topuğunu kopardı.
Ufukta belli belirsiz kendini gösteren hafif pembemsi gökyüzü, akşamüstü olduğunun habercisiydi. Bir sokak öteden gelen tiz bir miyavlama ve ardından çöp tenekelerinin devrilme sesini duyduğunda ise elinde olmadan, ya da keskin kasım soğuğundan dolayı titredi. Bu gidişle hasta olması kaçınılmazdı.
"Sonunda, Lily, hayatım, canım benim..."
James Lily'yi kapı eşiğinde gördüğü zaman onu hızla kendine çekti ve kokusunu içine çeke sıkıca sarıldı. Lily kollarını James'in ona daima korumacı gelen vücuduna doladı ve kendini James'e bıraktı. "Seni seviyorum, James."
İçeri geçtiklerinde Sirius, Remus ve Peter'ı gördü Lily. Odasına çıkıp giysilerini değiştirdi, sonra ise yine aşağı indi.
"Çatalak, saldırıdan sonra bölgeye teftişe gelen Seherbaz ve Şifacı ekibi tarafından hastaneye kaldırılanların arasındaydı," diye devam etti Remus Lily az biraz konuştuktan sonra. "Ölümcül yaraları vardı. Ama seni bulamamıştık. Seherbazlar her ne kadar aramaya çalışsa da veya bir ipucu bulsalar bile hiçbir sonuca ulaşamamışlar, nasıl oldu bilmiyorum tabii."
"Malfoy Malikânesi'nde oldukça sıkı güvenlik önlemleri vardı," dedi Sirius. "Neredeyse içeri sızacaktık ama son anda, her nasıl fark ettilerse karşılık verdiler. Dört ayak parmağımı onlara borçluyum."
"Peki, sen ne yaptın?" diye sordu Peter sorusunu Lily'ye yönelterek. "Patiayak, Honoria Addison'ın iki Ölüm Yiyen eşliğinde kapıdan çıkarıldığını gördüğünü söylemişti bize, o kız ne yapıyordu orada?"
Lily James'in omzundaki kafasını yavaşça Peter'a döndürerek "Sonra konuşsak olur mu?" diye sordu mırıldanarak. "Bilmiyorum, oradayken hiçbir şeyim yoktu neredeyse ama şu anda öyle yorgun hissediyorum ki neredeyse şuracıkta bayılacağım. Çok açım, günlerdir doğru düzgün bir şey yemedim."
"Sana bir şeyler hazırlamamızı ister misin?" diye sordu James sessizce Lily'nin saçlarını okşarken. "Kılkuyruk sana hemen güzel, sıcacık bir balık patates ısıtırır."
"Teşekkür ederim, Peter." Lily genç adamın elini kavradı, Peter mutfağa ilerledi.
"Karpuz da var, Patiayak gelirken karpuz almış."
"Karpuz mu?" Lily gözlerini kırpıştırarak kıkırdadı. "Bu mevsimde karpuzu nereden buldun Sirius?"
Sirius atkuyruğu yaptığı siyah saçlarını sallayacak bir şekilde arkasına yaslandı ve "Delaney manyağı sağ olsun," dedi neşeyle.
"Walter mı? Ne alakası var ki?"
Lily dışında odadakilerin hepsi kıkırdadığında Lily, "Yo, cidden," diye ekledi. "Kasım ayı. On dokuz kasım. İngiltere. Soğuk. Londra. Yağmur."
Remus, "Çatalak'ın hastanede yattığı odanın hemen yanında Persephone de tedavi görüyordu. Tahlillerinde kan değerleri düzensiz çıkmış ve sonrasında ise hamile olabileceğinden şüphe etmişler." Omuz silkerek gülümsedi. "Haklı çıktılar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanfictionLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...