Kasım 1979
Cadılar Bayramından Sonraki Gün, Büyük İhtimalle Yağmurlu
Sabah saat altı civarınca birisinin ısrarcı bir şekilde kapıya tıklatmasıyla uyandı.
"Hm?" Lily zar zor gözlerini araladığında kafasını James'in göğsünden kaldırdı, dirseğinden destek alarak yatakta doğruldu ve birkaç saniye boyunca hemen karşısında olan ve James'in birkaç gün önce yeniden yerleştirdiği aynada kendine baktı.
Berbat görünüyordu.
Bırakın yürümeyi; ayakta durabileceğinden ya da bacaklarını kapalı tutabileceğinden emin değildi ama yine de beyaz geceliğini ve açık mavi sabahlığını bulup üstüne geçirdi, sonra da sessiz adımlarla alt kata indi. Esneye esneye dış kapının önüne geldiğindeyse derin bir nefes alarak ağzını şapırdattı ve hızla kapıyı açtı.
Rüya görüp görmediğini bilmiyordu.
"Ah, Lillian, Lily Potter..."
Henriette Crawley, gözlerinde yaşlarla Lily'nin boynuna sarıldığı zaman Lily de kollarını Henriette'nin narin bedenine sardı ve onu içeri doğru yönlendirdi.
"Hey, bebeğim, kim geldi..." James yüzüne tuhaf bir ifade yerleştirdi. "Ah –lütfen içeri buyurun, lütfen efendim, evet." Dikkatlice bavulları içeri taşıdı ve Lily ise pusetinde mışıl mışıl uyumakta olan, her şeyden bihaber yedi aylık Anna Maria'yı kucağına aldı ve onu evvelsi gün komşudan ödünç aldığı, etrafında çok güzel bir pembe cibinlik olan beyaz beşiğe dikkatlice yatırdı.
Anna Maria çok huzurlu görünüyordu.
Bir kapı kapanma sesi duyuldu ve Harold Crawley, başını eğerek iki yana salladı. Sanki bir günde tüm dünyası yok olmuş gibi görünüyordu yaşlı adam.
"Georgina, o..."
Lily, hayatında ilk defa büyükbabasına gerçekten sarıldı.
*
"Çok teşekkür ederim, Lily."
"Önemli değil, Henrik. Akrabalar bu günler içindir." Lily hüzünle gülümsedi ve Henriette'nin elini tuttu. "Hadi, çayından içebilirsin."
"Sence kimler yaptı," diye mırıldandı Hiltraud. "Lizzie'nin ve Mr Crawley'nin bir ara masonlardan falan konuştuğunu hatırlıyorum da, sadece aklım almıyor işte."
"Hadi bunları sonra konuşalım!" dedi Lily ve masaya güzel bir elmalı turta koydu. "Benim özel elmalı turta tarifim. Yemezseniz çok üzülürüm. Kayınvalidemden bile güzel yaparım. James bir oturuşta hepsini bitirir."
Hiltraud gülümsedi ve "Aşçımız Angelina senin ona öğrettiğin bir turta tarifini en değerli konuklarımıza hazırlamıştı," dedi, "Savunma Bakanı oldukça memnun kalmıştı."
Lily bir süre boyunca gözlerini kırpamadı.
"Dilinizi nasıl geliştirdiniz?" diye sordu Lily aylardır aklını kemiren soruyu elmalı turtalar yenildikten sonra, çayları tazelerken. "Neredeyse bir yerli kadar akıcı konuşuyorsunuz, ciddiyim."
"Asıl köklü olan aile Crawley değil, McKinnon ailesidir," dedi Henriette kıkırdayarak. "Lord Crawley, Lady Georgina ile –bir McKinnon'la– evlendiğinde tüm aile üyelerinin İngilizce öğrenmesi birazcık da zorunlu bir hâle gelmişti; Lord Crawley aslen Londralıydı. Ama mesela, sanırım Lady Georgina'nın babası... Bunları Hilda daha iyi bilir aslına bakarsan."
"McKinnon Sr. tek kelime İngilizce bilmiyordu," dedi Hiltraud.
Lily dudaklarını birbirine bastırdı ve çayını karıştırmaya devam etti. "Herkesi tanımayı öyle bir isterdim ki; babamı, onun ailesini, sizleri, Featherstoneları ve Whitehill'leri... Ama şimdi herkes ya uzaklarda, ya da sonsuza dek gitmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
Fiksi PenggemarLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...