Aralık 1979
Lily dudaklarının arasından kanlar akmasına rağmen bir ağız dolusu küfür saydı ve şeytani bir kahkaha attı. "Ah, ne kadar da harika, değil mi?! Vur vurabilirsen, hadi! Kır kemiklerimi, ha, DURMA! Bana daha ne kadar zarar verebilirsin ki, DURMASANA!"
"Dur sen, bekle." Ölüm Yiyen hiçbir karşılık vermeden elindeki yeni bilenmiş keskin bıçağı aldı ve onu yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara Lily'nin bileğinde gezdirdi. "Henüz o beyaz, pahalı kıçlarını ipek üzerinde dinlendiren kötürümlerin icabına bakacağımız günler gelmedi, de gelecek, çok yakın, evet."
Lily elinden geldiği kadar yumruklarını sıktı ve tüm kasları kasılmış yara bere içindeki boynunu geriye atarak çığlık atmamaya çalıştı. Etini yağ gibi kesen bıçağın sesi, pis zemine damlayan sıcacık kanın şıpırtısı ve sessiz inlemeleri o kadar hissiz geliyordu ki Lily artık ölüp ölmediğini ciddi manada sorgulamaya başlamıştı.
"Daha yeni ısınıyoruz," dedi Karkaroff. "Yeni. Çok taze, çok masum, çok güzel..." derken bir yandan da Lily'nin restorandan kalma kıyafetlerini yırtıyordu. "Tam da böyle, tam da bunu istiyorum, kadın. Evet, işte gözlerini böyle dik, baygın baygın bak bana, seni fahişe."
Lily'ye bir kez daha asasını doğrulttuğu zaman Lily, Cruciatus lanetine alıştığını anlamıştı.
Başını iki yana sallayarak alayla güldü.
"NİYE BAĞIRMIYORSUN BE KADIN?!" diye haykırdı Karkaroff. "AĞLA, ZIRLA, MERHAMET DİLENSENE!"
"Senden isteyecek gram merhamet yok bende."
Gözlerini Karkaroff'un gözlerine kilitledi Lily, Ölüm Yiyen bıçağı memelerinin arasında dolaştırırken. "Sağ kalmam gerekiyor," dedi. "Size verilen emir bu değil mi? Çocuğu doğurana kadar aslında bana el bile süremezsiniz, ah hiç merak etme, bunu geleceğe yönelik bir koz olarak elimde tutacağım." Karkaroff'un suratındaki kızgın ifadeye karşılık gözlerini tam da masadaki bıçak takımına ve elindeki asasına dikti. "Ve işte ben de bana düşeni yapıyorum: YAŞAMAK İÇİN YAŞIYORUM!"
"Dilini mi kessem acaba?"
"Çok istiyorsan... tamam."
Karkaroff'un alnında bir kas seyirdi ve tekrar "CRUCIO!" diye bağırdı.
Lily ise tekrar, tekrar güldü...
"KENDİ KANININ İÇİNDE BOĞULACAKSIN SENİ PİÇ KURUSU!"
"Çok güzelsin, çok saf, çok kutsalsın; tıpkı bir Bulanık'ın bedenine sıkışmış bir tanrıça gibi..." Karkaroff'un Lily'nin uzun, ince bacaklarının üst kısımlarında dolaşan büyük, delik deşik elleri Lily'nin derin diş izlerini taşıyordu. "Neyse ki tüm gün boşum."
Lily artık konuşmuyordu.
*
"Bana nasıl başardığını söyle."
"Kibar ol."
"Bana nasıl başardığını söyle dedim, Potter."
"Hayır."
Lucius Malfoy, Lily'nin karın boşluğunu tekmeledi.
"Bana nasıl başardığını söyle dedim, Bulanık!"
"Hayır." Lily sağlam olan gözünü Lucius'a dikti ve "Deliliğin anlamını biliyorsun," diye fısıldadı. "İkimiz de yeterince deliyiz, Malfoy, değil mi? Sence bu olaylara inanmamız için yeter de artmaz mı, ha?" Kahkaha attı. "Belki de delirmek gerçekliğe verilebilecek cidden de en uygun tepkidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanfictionLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...