Mayıs 1980
Süratli motosiklet keskin dönemeci karanlıkta öyle hızlı aldı ki onları takip eden araçtaki iki polis memuru bile "YUH!" diye bağırdı. Komiser Fisher, motosikletin arka oturağında oturan çocuğun tekerleklerinin altına doğru uçmuş olması gerektiğini düşünerek geniş ayağını frene bastırdı; ancak araç, dönüşü üstündeki her iki biniciyi de havaya fırlatmadan tamamlamış ve kırmızı stop lambalarının yanıp sönüşüyle, dar yan sokaklardan birinde kaybolmuştu.
"Şimdi kıstırdık onları!" diye haykırdı polis memuru Anderson heyecanla. "Çıkmaz sokak!"
Direksiyona sertçe asılıp gaza basan Fisher da dar yola girip takibe devam ederken arabanın yanlarındaki boyanın yarısını sıyırdı.
Çeyrek saatlik bir kovalamacanın ardından motordakiler, far ışığında sabit olarak oturdular. İki binici, yükselen tuğla duvar ile parlak gözlü ve o anda kükreyen bir vahşi hayvan gibi üstlerine gelen polis arabası arasında kapana kısılmıştı.
Arabanın kapılarıyla geçidin duvarları arasında öylesine küçük bir alan vardı ki Fisher ve Anderson araçtan güçlükle çıkabildi. Serserilere doğru yengeç misali zorlukla ilerlemek gururlarını incitti. Fisher şişko göbeğini duvar boyunca sürüklerken gömleğinin düğmeleri söküldü, en sonunda da dikiz aynalarından bir tanesini sırtıyla kırdı.
Mavi ışığın altında durumun tadını çıkarırmışçasına oturup sırıtan gençlere, "İnin motordan!" diye bağırdı.
Söyleneni yaptılar. Nihayet dikiz aynasını kırıp kendini kurtaran Fisher çocukları inceledi. Ergenlik çağının sonunda gibi görünüyorlardı. Motoru sürenin uzun siyah saçları vardı, onun bu küstah görünümü nahoş bir şekilde kızının gitar çalan aylak erkek arkadaşını anımsattı. Diğer oğlanın da aynı şekilde siyah ancak kısa ve tüm yönlere doğru dağılmış saçları, gözlüğü ve geniş bir sırıtışı vardı. İkisi de –hiç şüphesiz– gürültücü, zevksiz bir rock grubunun amblemi olan büyük altın rengi bir kuşla süslü olan tişört giyinmişlerdi.
"Kaskınız yok!" diye bağırdı Fisher, bir kasksız kafadan öteki kasksız kafayı işaret ederek. "Hız limitini fazlasıyla aştınız!" (Aslında kaydedilen hız, Fisher'ın bir motosikletin gidebileceğini sandığından çok daha büyük bir miktardı.) "Polisin sizi ikaz etmesine rağmen durmadınız!"
"Kalıp sohbet etmeyi çok isterdik," dedi gözlüklü oğlan. "Biz sadece..."
"Hiiiç bilmişlik taslama –ikinizin de başı büyük belada!" diye hırladı Anderson. "İsimler?"
"İsimler?" diye tekrarladı uzun saçlı sürücü. "Ee -şey, bakalım... Wilberforce var... Bathsheba... Elvendork..."
"Üstelik üniseks!" dedi gözlüklü oğlan, "ismin güzel bir yanı daha."
"Ah, bizim isimlerimizi mi kastettin?" diye sordu öteki, Memur Anderson sinirle patlamadan. "Baştan söyleseydin ya? Bu James Potter ve ben de Sirius Black."
"Birazdan işler senin için cidden, aynı soyadın gibi kapkara olacak, seni küçük arsız..."
Ama ne James ne de Sirius aldırış ediyorlardı. Avcı köpekleri gibi ansızın dikkat kesilmişlerdi; Fisher'la Anderson'ın arkasına, polis arabasının tepesinin üstünden sokağın karanlık ağzına doğru gözlerini dikmiş bakıyorlardı. Ardından senkronize hareketlerle, ikisi de arka ceplerine uzandılar.
Bir kalp atışı süresinde iki polis memuru da silahların kendilerine doğrultulmuş olduğunu sandı, ancak bir saniye sonra motosikletlilerin çektikleri şeyin sadece...
"Baget, öyle mi?" dedi Anderson kahkaha atarak. "Bir çift şakacısınız, değil mi? Neyse, yine de sizleri tutukluyorum..."
Ama Anderson neden tutukladığını söyleyemedi. James ve Sirius anlaşılmayan bir şeyler bağırdı ve farların ışıkları oynadı.
Polisler kendi etraflarında döndü ve geriye sendelediler. Üç adam sokaktan yukarı doğru, süpürgelerin üstünde uçuyorlardı –gerçekten uçuyorlardı –ve aynı zamanda polis arabası da arka tekerlekleri üzerinde havaya kalkmıştı.
Fisher'ın dizlerinin bağı çözüldü ve sert bir şekilde yere oturdu, Anderson ise Fisher'ın bacaklarına takılıp onun üstüne düştü, –PAT! –BUM! –ÇATIRT– süpürgedeki adamların bir tarafı havaya kalkmış olan arabaya çarptıklarını ve –görünüşe göre baygın olarak– yere düştüklerini duydular. Kırık süpürge parçaları da etraflarında takırdadı.
Motorsiklet tekrar canlandı. Fisher, ağzı açık kalmış bir şekilde iki delikanlıya tekrar dönüp bakmak için gücünü topladı.
"Çok teşekkürler!" diye bağırdı Sirius motorun hırlamasını bastıracak bir şekilde. "Size borçluyuz!"
"Evet, kesinlikle çok memnun olduk," dedi James. "Ve unutmayın: Elvendork! Hem de üniseks!"
Yeri yerinden oynatan bir çarpışma sesiyle Fisher ve Anderson korkuyla kollarını birbirlerine doladılar, arabaları tekrar yere düşmüştü. Kalkma sırası ise şimdi motosikletteydi. Polislerin inanamayan gözleri önünde motor havalandı: motorun stop lambaları arkalarından kaybolmakta olan bir yakut gibi göz kırparken, James ve Sirius gecenin karanlığında gözden uzaklaştı.
Y/N: Rowling'in yazdığı bu bölümün çevirisi bana aittir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanficLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...