medya: Laurelia Ripper
"Anne, bak, iyi olacağı konusunda emin olmam gerekiyor."
Gözlüklü kadın ellerini beline koydu ve parmağıyla dış kapıyı gösterdi. "Çık."
"Anne." Yüzünden oldukça kötü günler geçirdiği şıp gibi okunan James Potter, "lütfen," diye mırıldandı. "Ona iyi bak."
"Tamam, tamam."
James gözlerini son anda kararını değiştirmiş gibi Euphemia'ya dikti ve elini alnına dayadı. "Eğer en ufak bir şey dahi olursa bana hemen haber ver, Konuşan Patronus yaratmayı biliyorsun..."
"Endişelenme, iyi olacağız..."
"İlaçlarını sabah ve akşam saat tam dokuzda alması gerekiyor, aç karnına, ardından ılık su içsin..."
"James, ben bir şifacıyım..."
"Psikolog," diye düzeltti. "Her neyse. Çayda veya kahvede şeker sevmez, yeşil fıstığa alerjisi var, çorbasını içerken küçük kaşık kullanır, sarımsak, peynir ve mantardan nefret eder ve günde en az sekiz saat uyuması gerekiyormuş..."
"Tamam, biz hallederiz oğlum, sen işine bak artık!" Euphemia üstünde çiçek desenleri olan önlüğünü bağladı ve eline oklavayı aldı. "Ne zaman döneceksiniz?"
James gözlüğünü çıkarıp sulanmış gözlerini temizledi. "Bilmiyorum; belki üç saat sonra, belki de üç gün sonra; Dumbledore'a bağlı –ah neredeyse unutuyordum, Lily'yi aynalardan uzak tut."
Euphemia gözlerini kısarak "Tamam, yeter artık," diye tısladı. "Şimdi dışarı çık, dünyayı falan kurtar, ben onunla ilgilenirim."
"Ama anne, o Lily..."
"Biliyorum, onu çok seviyorsun. Bunu altıncı sınıfta söylediğinde de anlamıştım." Euphemia yüzünde hüzünlü bir ifadeyle yavaşça James'e yaklaşıp onun yanağını okşadı. "Ama sen hâlâ benim minik, savaşçı bebeğimsin. Bunu biliyorsun, değil mi? Merak etme, James. Emin ol, onu kendi kızımmış gibi seviyorum..." Derin bir nefes aldı. "Hadi bakalım, marş..."
"Elisabeth sana ne demişti, anne?" diye sordu James kısık bir sesle. "Hani o, anlarsın. O olaydan önce, düğünde konuşuyordunuz."
Euphemia Potter, uzun bir süre boyunca cevap vermedi ve oğlunun kırılmış gözlerine baktı.
"Elisabeth benden son bir şey istedi," diyerek gözlerini kaçırdı Euphemia.
"Bunu biliyorum, sadece senden duymak istiyorum."
"James –bak, ben... Ben işin bu kadar ciddileşeceğini bilemezdim, tamam mı?"
"O zaman bilmeliydin!" diye bağırdı James. "Böyle olacağını tahmin etmeliydin, ne zamandı, ölümünden üç ay önce falan mı?! Üç aylık süre içinde ne mucizeler yaratıldı, anne! Bir kurtuluş yolu bulabilirdik!"
"Sen bana akciğer kanserinden üç ay içinde öleceğini mi söylediğini sanıyorsun, James?" diye haykırdı. "Kadın o illeti on yıldır çekiyordu; on yıl! Bunun geleceğini herhâlde tahmin ediyordu. Ve elbette ki herhangi bir annenin yapacağını yaptı; Lily'nin onu kurtarmak her şeyi deneyeceğini biliyordu, ama kurtulamazdı ve Elisabeth bunu biliyordu. İşte bunun için bana bir söz verdirtti ve bana sorarsan da iyi ki de yapmış, dediği gibi, kanser..."
James parmağını kaldırarak Euphemia'yı susturdu ve başını diğer yana çevirerek yumruklarını sıktı.
"Ben senin annenim, James," diye fısıldadı Euphemia. "Seni senden bile iyi tanıyorum. Ve bu gözlerinden okunan duygu ne, biliyor musun? Suçluluk." Geri çekildi. "Eğer bensırf doğru olanı yaptığım ve zavallı kızın daha da çok incinmesini önlediğim için Lily'nin güvende olmadığını söylüyorsan, şimdi gözlerimin içine bak ve konuş..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanfictionLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...