Haziran 1979
Görüşü karanlıktı.
"Beni duydun mu?"
Üzerinde açık mavi tülden incecik bir gecelik bulunan Lily Potter çıplak ayaklarıyla ormanın soğuk ve tozlu zemininde karanlığa doğru koşmaya devam etti.
Asla arkana bakma. Asa beyaz ışığa gitme. Arkana bakma.
"Bana bak."
Karanlık koştukça ve kurtulmaya çalıştıkça onu içine çekiyordu. Lily gözlerini kırpıştırdı ve bunun da o ahmakça rüyalarından biri olmasını umdu. Bundan kurtulabilirdi.
Buz gibiydi ve etrafında, sanki uzanıp da cehennemden çıkmaya çalışan onlarca, yüzlerce, on binlerce karanlık, çıplak ağaç vardı, Lily ürperdi ve koşmaya devam ettikçe ayaklarındaki yaraların daha da acımaya başladığını fark etti.
"Benden kaçamazsın."
Lily her ne kadar ağlamamaya uğraşsa bile boğazındaki o tanıdık yumru ve kalbinin yarıştaymış gibi atması bu durumu pek de kolaylaştırmıyordu. Genç kadın karanlık hisli ve içini ürperten soğuk bir rüzgâr estiğinde yerdeki kocaman bir çalıya takılıp yüz üstü toprağa çakıldı.
"Sen karanlıksın, Lillian. Kendinden kaçamazsın."
Dudakları titriyordu ve bembeyaz vücudu yara bere içindeydi. Titremeye başladı, kollarını vücuduna sarıp cenin pozisyonunda kıvrıldı, ama... gözlerini açtığında yapayalnızdı. Tıpkı her zaman olduğu gibi...
"Bana bak!"
Karşısında karanlıktan başka hiçbir şey yoktu.
Ve birdenbire aynalar diyarına düşmüştü. Damalı bir zemin ve kan kırmızı duvarlar; hatta gerçek kan bile olabilirdi. Tavan siyahtı ve yere birkaç damla kan damlıyordu ama tepede hiçbir şey yoktu.
Dört bir yanı aynalarla çevriliydi. Upuzun, eskimiş, paslı ve büyük, çeşit çeşit, yüzlerce aynalar, Lily korkmuş bir şekilde geriye çekildi ve bir camın kırılması gibi bir ses duyduğunda irkildi. Döndü, döndü ve döndü ve yüzünü yavaş yavaş dehşete düşmüş bir ifade istila etti.
Aynalar.
Işıldayan damalı zemindeki cam kırıkları ayaklarına batmaya devam ediyordu ve Lily, saçlarını çekiştirmeye başladı. Dört bir yanını sarmış ve ona kendi yansımasından bir hapishane oluşturmuş aynalarda ise, tek bir kişinin yüzlerce yansıması vardı.
"BANA BAK!"
Lily çığlık atıp bir aynayı konuşan aynaya fırlattığında görüntü, devasa odada adım atacak yer bırakmayan diğer aynalara yansıdı.
"Ben senim, Lillian! Kendinden kaçamazsın. Her ne kadar bunu olabildiğince derine gömmeye çalışsan bile daima orada olduğumu ve asla, ASLA ayrılmayacağımı biliyorsun! Bana bak ve kendi eserini gör!"
Sen karanlıksın, Lillian.
Koyu sarı saçlı, kan kırmızı dudaklı ve yüzünde siyah bir maske bulunan kadının parmağını kararlı bir şekilde bir şaklatmasıyla aşırı derecede tiz bir ses Lily'nin kulaklarını tırmalamaya başladı.
Kendinden kaçamazsın.
"BANA BAK!"
"Hayır..."
Aynadaki kadının saçları yavaş yavaş kırmızının koyu bir tonuna büründü ve güneşin öptüğü teni beyazladı, Lily tırnaklarıyla kareli zemini tırmalayarak çığlık atmaya devam etti ve yere birkaç damla kan daha damladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
Fiksi PenggemarLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...