Ocak 1979
"...Başın sağ olsun."
"...İyi bir kadındı o, Lillian, tıpkı senin gibi."
"...Başınız sağ olsun."
"...Ah, hâlâ inanamıyorum göçüp gittiğine."
"...Eğer bir yardıma ihtiyacın olursa sakın aramaktan çekinme Petunia'm, yalnızca bir telefon uzaklığındayım."
"...Annenizi kaybetmiş olabilirsiniz, ama bugün ben de kızımı kaybettim. Tanrı hepimizi kutsasın ve korusun ve bu günahkâr dünyada bizi kötülüklerden sakınsın."
"Âmin. Teşekkür ederiz, Büyükanne Georgina."
Kim oldukları çoğunlukla bilinmeyen ve Almanya'dan gelen birkaç yakın akraba ve aile dostları ayrıldıktan sonra Lily Potter, tedirgince siyah eldivenlerini çekiştirerek gözlerini tekrar mezar taşına eğdi.
Elisabeth I. Evans (1925-1979) - Leonard C. Evans (1923-1973)
Boğazında geçmek bilmeyen bir yumru, midesinde ise acı bir burukluk vardı. Gözkapakları yavaştan ağır gelmeye başlamış gözlerindeki kar taneciklerini sildi. Kar olduğundan emin değildi.
Arkadan sessizce yanına gelen ve Lily'nin kısa bedenini kendininkine yaslayan James, "Petunia ile Vernon şimdi gittiler," diye fısıldadı boynuna doğru.
Lily eğilip mezar taşının önüne asasıyla minik bir çiçek çelengi yarattığında omzunda James'in elini hissetti. Ayağa kalktı, bembeyaz mezarlığa baktı, James'in elini tutarak onun kendisini eve cisimlendirmesine izin verdi.
İçeri anahtarla girdiler ve Lily'nin ilk işi şemsiyesini ve pelerinini girişte duran uzun askıya asmak oldu. James kapıyı kapattıktan sonra bir süreliğine alnını duvara yasladı ve öylece bekledi. Lily sırtını duvara verdi, yavaşça dizlerini kırarak James'in yanına çömeldi.
"Sanki tüm dünya yok olmuş da tek kurtulanlar bizlermişiz gibi hissediyorum."
Lily'yi kucağına aldı ve saçlarını okşamaya başladı, gözlüklerinin arkasında bir şeyler parıldayan James. Kafasının üstüne uzun bir öpücük kondurdu ve ileri geri sallandılar.
Lily oturma odasına geçti ve odanın ortasında duran üç farklı büyüklükte pirinç kazandan çıkan mavimsi iksirin nafile dumanına baktı. Hepsi de annesi için bir tedavi bulma uğrunaydı. Birkaç gün öncesinin yoğun hüznünden yere dökülmüş ufak bir şişeden acı kokular çıkıyordu ve Lily, ansızın bacaklarının hissizleştiğini hissetti. Sayısız şişe, iksir malzemeleri... Hepsi ona artık çok fazla geliyordu.
Noel ağacının altındaki hediyeler hâlâ açılmamıştı.
Lily kolundaki siyah şeridi ve kıyafetlerini çıkarıp onları evlenmeden önce Diagon Yolu'ndan aldıkları Uzay Boşluğu Poşeti'ne kaldırdı ve çöpe atılacaklar arasına ekledi. Aynada kendisine baktığında ise bambaşka bir kadınla karşılaştı. Elmacık kemikleri belirginleşmiş, gözleri pörtlemiş ve zayıflamıştı.
Sıcak, rahatlatıcı bir banyonun ardından James'i görmek üzere mutfağa indi ve bir dolu kadeh şarap içti. Midesindeki ağrının ne zaman geçeceğini veya artık geçip geçmeyeceğini merak ediyordu.
"Şu son bir ay bizim için bir felaket gibi oldu," diye mırıldandı James. Yaslandığı tezgâhtan uzaklaşıp Lily'nin karşısında bulunan sandalyesine oturdu. Kırmızı pötikare işlemeli masa örtüsünün üstünde geçen geceden kalma bir paket yarım balık patates vardı. Lily yüzünü elleri arasına aldı. James tekrar kalktı ve içinde bir şişe su, birkaç şişe bira, kırmızı şarap, bir iki yumurta ve konserveyi bulacağı buzdolabına doğru iki uzun adım attı. Dolapla boş boş bakıştıktan sonra, "Pizza söyleyeyim mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanfictionLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...