medya: Marlene McKinnon
Kasım 1980
Sizi kürk kabanınızın içinden tir tir titretecek kadar soğuk, bir üfleyişte şemsiyenizi uçuracak kadar rüzgârlı ve iliklerinize dek ıslanmanıza yol açacak kadar yağmurlu bir gündü, Lily'nin Persephone Delaney'nin cansız bedeninin üstünden atlayıp kızı öldüren Ölüm Yiyen'e gözünü kırpmadan "Avada Kedavra," diye mırıldandığı gün. Julianne Rowle göz alıcı derecedeki parlak yeşil ışığa karşılık onun aynısını gönderdi ve Lily'nin büyüsünün baskın gelmesiyle yere yığıldı. Kadının koyu saçları tamamen kabarmıştı.
"Tamam, geçti, şimdi gidin buradan, hızlı olun, ÇABUK!" Lily restorandaki Muggle'ları süratle dışarı yönlendirirken bir yandan da James'e arkadan saldırmaya çalışacak olan bir Ölüm Yiyen'i taşlaştırdı. "Hadi, çabuk."
Hamile bir kadın ve oğlu çıktıktan sonra Lily kapıları mühürledi ve yeşil, kırmızı ve mavi ışıkların her yerde uçuştuğu bir kaos ortamı içindeki tüm restoranı bir köşede olanları izleyip kahkahalarla gülen Walden Macnair'e gizlice yaklaştı. Macnair, Lily'nin en nefret ettiği Ölüm Yiyenlerden biriydi. Kendisi üst rütbeden bir Asker'di ve şu ana kadar Yoldaşlık ve Seherbazlar ile ne kadar çok karşılaştıysa bile, bir şekilde yakalanmamayı başarmıştı. Macnair, muharebe kızışınca hiç beklemeden oradan tüyen tip olarak bilinirdi –aha, yine cisimlendi.
"Siz onlardan birine Veritaserum vermeyi başarırsanız biz de bunları halledeceğiz," dedi Deligöz Moody, James'le Lily'ye yönelerek. Moody bunu dedikten sonra, Vanessa Black'in, kendini lanetlemek üzere olan Odin Wilkes'ı, solgun yüzünde en ufak bir korku izi bile olmaksızın öbür tarafa yollayıp kendini ölümden koruduğunu gördü ve küfretti. "Vanessa, hayatım..." Elektrik mavisi koca gözü fır fır dönüyordu, ağız dolusu küfretti ve arkasına lanet gönderdi.
"Şimdi ne yapıyoruz? Öylece aralarına dalamayız — burada olacağımızı biliyorlardı, Tanrı bilir daha neler biliyorlardır." James'le sırt sırta verip soluklanmaya çalıştı biraz Lily. Az önce Dolohov'un parlak mor ışınından sağ kalmıştı ama daha önce hiç görmediği bu lanet Lily'de ciddi bir iç kanamaya yol açmıştı, en azından ayakta bile duramayan Lily öyle düşünüyordu.
James Potter güçlü bir kalkan büyüsü kullanarak "Hedefimiz Rabastan Lestrange," dedi. "Onu biliyorum, minik bir bok parçasından başka bir şey değildir. Sen git Veritaserum'u kap, ben onu etkisiz hâle getiririm."
"Ja –James... Ben iyi değilim." Lily bunları söyleyip tamamen güçsüz bir şekilde yere yığıldığı zaman dudaklarının arasından koyu renk, yoğun bir kan sızıyordu. "Dolohov'un laneti."
"Lily?" James, onu kuytu bir köşeye sürükledi ve uzun süre boyunca dayanabilecek bir kalkan büyüsü uyguladıktan sonra Lily'nin saçlarını okşayarak "Dayan, Morstan'ı bulacağım," diye mırıldandı. Kendisine tüm dünyasıymış gibi bakan genç adamı, sanki gitmesini hiç istemiyormuş gibi tutuyordu Lily.
"Hayır, –hayır, ben bir Şifacıyım, özel yollarımız var, asanı ver bana... evet..." Lily bir kez daha saf acıdan inledikten sonra, kendininkinin aksine daha uzun ve birazcık daha esnek olan James'in asasını eline aldı ve nefes nefese onu dikkatli hareketlerle karnına doğrulttuğunda, açık mavi ve göz alıcı bir ışık huzmesi çıktı ve Lily'nin yüzü gözle görülür derecede rahatladı. "Bu lanet bana ilk defa uygulandı, sanki içinden yırtılıyormuşsun, kâğıt gibi. Güçlü bir tılsım iyileştirebilir, aklında bulunsun... Neyse." Kendi asasını düşürdüğü yerden çağırdıktan sonra James ile birlikte Rabastan Lestrange'i aramaya koyuldular. O kadar kısa sürede cisimlenmiş olamazlardı. Lily cebine koyduğu Veritaserum'un hâlâ orada olup olmadığını konrtol etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
FanfictionLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...