Şubat 1979
Heatrow'den Köln Havalimanı'na olan iki saatlik uçak yolculuğu sorunsuz geçmişti. Aslında cisimleneceklerdi fakat ikisi de Köln hakkında, cisimlenecek kadar bilgi sahibi değillerdi. Servis tek kelimeyle mükemmeldi ve Lily, hayatında üçüncü kez uçağa binmişti. James ise uçak kalkana kadar her şeyin yerli yerinde olduğunu söyleyip durmuştu.
Kalkana kadar...
Sonrası ikisi için de bir felaketti.
Lily kusmuş, James ise küçük bir çocuk gibi çığlık atmıştı. Sonra Lily'nin aklına o sabah tüm koşuşturmanın arasında günlük ilaçlarını almadığı gelmişti, ama nafile. İkisi sağ olsun, uçaktaki seksen yolcu da bundan nasibini almıştı.
Bambaşka bir ülke, bambaşka bir hayat... diye düşündü Lily. Köklerim işte tam da buraya dayanıyor.
İnsanlar İngilizce biliyor, ama konuşmuyorlardı. Bu davranış Lily'ye Alison'u hatırlattı.
"25 Euros, Frau."
"Danke." Lily, St Mary ilkokulundayken Almanca dersi yerine Latinceyi seçmişti. Sonuç: Uyuyan Bir Ejderhayı Asla Gıdıklama.
Taksiden indiler ve ellerinde üç bavul –ikisi James'in, Mr Collins'in verdiği adresteki eve doğru yaklaşmaya başladılar.
"Sence hoş karşılanır mıyız?" diye sordu James tedirginlikle.
"Bilmiyorum." Lily geleceklerini haber vermemişti.
Crawley Malikânesi, ya da taksicinin dediği gibi Crawlie Schloss, dış cepheden göründüğü açıdan 18. yüzyıl sonu bir mimariye sahipti. Soluk lacivert üçgen çatıları ve beyaz renk dış cephesi; büyük ve geniş pencerelerle yemyeşil, içinde çeşit çeşit meyve ağaçları bulunan bahçesi Lily'ye çok tanıdık geliyordu. Üç büyük bina vardı; ortadaki hatırı sayılır derecede daha büyüktü ve ikinci katında geniş bir balkon bulunuyordu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Köln, Nazi askerlerin en çok desteklendiği; hatta Nazilere katılanların şölenler içinde uğurlandığı kentlerin belki de en ünlüsüydü. Almanya'nın en büyük ikinci katedraline ev sahipliği yapan Köln Katedrali ise oradaki herkes için büyük bir tarihi mirastı. 1942 yılında neredeyse tamamı atılan bombalardan yok olmuş Köln'deyse belki de en sağlam kalan bina, Köln Katedrali'ydi.
Bodrum katlarında Yahudileri saklayan Crawley ailesi ise Tanrı'ya şükür, çok ciddi bir hasar almamıştı ve ölümün kıyısına geldikleri anladıkları an, kentte evsiz ve yaralı insanlara ellerinden geldiğince yardım etmişlerdi. Malikânedeki aşçılar gönüllü olarak her gün üç öğün yemek dağıtmış; evin gelini Hiltraud Crawley sayısız kıyafet dikip onları yetim kalmış çocuklara bağışlamış; Harold ve Georgina Crawley de evlerini en ciddi yaralılara açıp kendi çaplarında bir klinik yürütmeye başlamışlardı. Ailedeki şifacılık ve terzilik merakı da işte tam buradan geliyordu. Bu şekilde insanların sonsuz merhametlerini kazanan Crawley ailesi Köln'de en saygın ailelerden biri hâline gelmişti.
Herkesin sırları vardır.
Ancak geçmişini ve içinde büyüdüğü lüks yaşamı tamamen arkasında bırakıp düşman bir askerle evlenmeye kaçan Elisabeth; Petunia ve Lily doğduğunda onları bu hayattan uzak tutacağına dair kendine yemin etmişti. Yani Lily Potter, birkaç gün içinde olacağı durum ve karşılaşacağı manzaralar karşısında vereceği tepki hakkında tamamen haklı olacaktı.
Lily derin bir nefes aldı ve James'in elini tuttu. "Beni bırakma. Sakın. Asla bırakma."
"Sonuna dek seninleyim," dedi James.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
Fiksi PenggemarLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...