Temmuz 1979
"Sen yengemi tedavisinden zor yolla alıkoyup ardından da götsuratlı Concordia Malfoy'a selam söylemesini mi istedin?"
"Bu soruyu duymamış gibi davranacağım."
"Kapa çeneni, Patiayak."
"O kadın senin yengen miydi?"
"Bu soruyu duymamış gibi davranacağım."
Celestine içeri girdiği ilk anda sorduğu bu garip mi garip soru, James ve Lily'yi salondan girişe getirmişti. James memnun görünmüyordu.
"Merhaba, Potter."
Bu, Celestine hayatını kurtardıktan sonra James'in duyduğu ilk sözdü ve James bunu daha dünmüş gibi hatırlıyordu.
"Sana bir daha buraya gelmemeni söylediğimi hatırlıyorum," dedi James sinirli bir sesle. Celestine'in beyaz suratında herhangi bir değişim olmadı. Genç kız ağır, içinde şangırdayan şişeler barındıran püsküllü çantasını portmantoya koyup hiçbir şey olmamış gibi salona ilerledi.
"Beyaz Çikolatalı Latte Kremalı Kaymakbirası var mı? Ekstra büyük boy." diye sordu Celestine. "Uzun bir yoldan geliyorum, ah evet, tabii ki biliyorsunuz. Uzun boylu olan Potter için birini öldürdüm ve İz gizleme tılsımlarıyla çevrelenmiş kaçak bir hayat sürüyorum da, rica ederim, hiç önemli değil."
"Bir Ölüm Yiyen ne zamandan beri evimize elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor?" dedi Lily kısık bir sesle. Hâlâ kapı eşiğindeki şoku atlatamamıştı. "Ciddiyim."
"Ablamın da sana selamı var, Lillian!" diye bağırdı Celestine salonda kendine güzel bir yer bulduktan sonra. "En kısa zamanda seni göreceğini söyledi."
"Cehennemde buluşuruz. Beni son anda ekmez umarım?" Lily Celestine'i tersleyerek mutfağa doğru yürümeye başladı ve James'i masanın başına oturmuş, çikolata yerden buldu.
"Bana da var mı?" James'in yediği karamelli çikolatadan bir parça aşırıp masada onun karşısına oturdu ve elini tuttu. "İyi misin?"
"Normalde bunu benim sormam gerekiyordu."
"Evet, olağanüstü hâldeyiz, unuttun mu?" Lily gülümseyerek James'in elini dudaklarına götürdü ve James'in parmaklarının ucuna nazik bir öpücük kondurup "Beni dinle," dedi sessizce. "Sana sormam gereken birkaç soru var, ama önce bir iyi, bir de kötü haber vereceğim. Önce hangisini vereyim?"
James omuz silkti ve "Fark etmez," dedi. Lily'yi kucağına aldı ve Lily bacaklarını James'in belinden aşağı sarkıttı. "Şimdinin iyi haberleri birkaç yıl öncesinin felaketi olduğu için bende herhangi bir etki yaratmaz. Paslanmaz bir zırhım ve kırılmaz kemiklerim vardır, Evans."
Lily kıkırdayarak "Ah, peki," dedi. "McGonagall bize bir haftalık izin verdi."
James'in gözleri aralandı ve "Ne?" diye tısladı. "Lily, bizim işimiz bu, yani, anlarsın, 'dünyayı kurtarma' işinden bahsediyorum..."
"Daha sözümü bitirmedim," dedi Lily sabırla. "Morstan doğum iznine ayrıldı, Hogwarts yaz tatilinde ve bu yüzden Dumbledore ile McGonagall daha çok devrede olacaklar, yani bir düşünsene James!" Lily'nin gözleri parıldıyordu. "Bir hafta boyunca ne istersek yapabiliriz, ne istersek! Mungo'da sorun çıkmaz. Eğer istersen şu merakla beklediğin Quidditch derbisine gideriz ya da dünyanın öbür ucuna uçup kutup ayılarını görürüz ya da Cava adalarına gideriz veya istersen Persephone'nin yeni doğmuş ikizlerini görmeye İrlanda'ya gidebiliriz, yeter ki sen iste!"
"Ah, Lily, sensiz ne yapardım ben..." James Lily'yi iyice belinden çekip dudakları arasındaki mesafeyi kapattığı zaman Lily gülümsedi ve öpücüğü fazla derinleştirmeden kısa süre sonra ayrıldı. "Sen muhteşemsin, harikasın Lily..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Era 2 - Düşüş Zamanı
Hayran KurguLily Evans kendini hep oldukça şanslı bir kız olarak görmüştü. Canından çok sevdiği arkadaşları, mükemmel bir nişanlısı ve (bundan pek emin olmasa bile) onu seven bir ailesi vardı. Kim dahasını isterdi ki? Ama refahları uzun sürmeyecekti. Gölgelerd...