9*Bıçak*

232 28 17
                                    

Izaya yatın durmasıyla birlikte odaya dönmüştü. Insanlarla uğraşmaktan yorulmuştu ve kendi yalnızlığına çekilip yorgunluğu geçene kadar dinlenmek istiyordu. Düşünceli adam Kapıyı açtığında karşısındaki kendi kıyafetlerini koklayan Chikageyi görmeyi beklemiyordu.

I-"Ne halt ettiğini sanıyorsun !"

Chikage utancından yerin dibine girmek isterken kızaran yüzünü yere eğip

-"Hiçbişey...Öhö yapmıyordum"

Izaya yalan söylediği çok belli olan oda arkadaşına yaklaştı. Herkeste kendinden bir parça görmek merhamet seviyesini istemsizce yükseltiyordu. Bu duruma içinden nefretle karşı çıkarken Chikageye öylece baktı.

Izaya çarşafları kırışmış yatağın kenarına Chikage'nin yanına oturmuştu. Ne söylemesi gerektiğini kafasında toparladıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

I-"Bana karşı bir ilgin mi var Chikage"

C-"Izaya bu...Tamamen yanlış anlaşılma"

I-"Sadece cevap ver"

C-"O kadar belli mi oluyor ?"

I-"Belli olup olmaması önemli değil burda önemli olan şu ki sen bana bişeyler hissediyorsan..."

C-"Hiç şansım yok değil mi  ?"

I-"Yok. Bende ne senin ne başkasının  duygularına karşılık verebilecek bir kalp bulunuyor. Bu yüzden şimdiden vazgeç ki aramız bozulmasın"

Izaya Chikage'nin konuşmasına izin vermeden odanın en ucundaki çantasının yanına gitti. İçinden cüzdanını ve ceketini alarak hızla odadan çıktı.

"Daha fazla orada kalamam" diye söylenirken yattan inen diğer insanların arasına karışarak kendini Avusturalya'nın gizemlerle bilinmezliklerle dolu limanına bıraktı.

Şehrin hiç bilmediği sokaklarına dalıp
beğendiğine girip zevkine uyan hediyelik eşyaları alıyordu. Ilk girdiği  dükkan oldukça sade olmasına rağmen ilginç eşyalarla doluydu. Ama Izaya'nın ilgisini çeken küçük bir çocuk heykeliydi. Melekler kadar masum görünen çocuğun yüzü parlıyordu.
Hayatın gerçeklerini bilseydi öyle gülümsemezdi. Her insanın içinde öyle masum bir çocuk yatıyordu ve onunda çok güzel bir gülümsemesi vardı.
Ama insanlar bunu hayatlarıyla katlederken nelerini kaybettiklerini farketmiyordu. Izaya küçük çocuğun heykelini alırken bu gülümsemeyi ölümsüzleştiren sanatçıya kalbinden geçen samimi bir teşekkür etmeden geçemedi.

"Bir zamanlar bende öyle gülüyordum. Taki o hayatın bana yaşattığı en büyük tehlikeyle karşılaşana kadar"

Izaya sokakta yürümeye devam ederken ikinci gördüğü dükkanın siyah tabelası dikkatini çekmişti. Bu tabelaları eskiden çok görürdü. Bu dükkanlara eskiden de oldukça çok girerdi. Geçmişten gelen küçük bir alışkanlıktı belkide...

Izaya o dükkana girdiğininde oranın kılıç ustasıyla yani sahibiyle karşılaşmıştı. Adamın alnında büyük bir yara izi vardı. Içeriye gelen tek ışık dışarının vurduğu güneşti. Kılıç ustası yüzüne sevecen bir gülümseme takmıştı.

-"Söyle bakalım genç adam hangi tür silah vermemi istersin "

I-"En güzel bıçaklarınıza bakmak isterim"

Kılıç ustası gülümseyip onayladıktan sonra Izayaya oturması için mekandaki eski dönemden kalma  koltukları işaret etmişti. Iki bardağı Izaya'nın önüne koyduktan sonra yanına geçip oturmuştu.

I-"Bana bıçaklarınızı göstermeyecek misiniz ?"

-"Göstereceğim öncelikle karakterini ve davranışlarını incelemeliyim senin için en uygun bıçagı kendim bulmak isterim"

Izaya gülümseyip onayladıktan sonra adamla uzun bir sohbete girmişti.
öğlen sıcağı dağılıp akşam serinliği çıkarken telefonunu almadığı için bi anlık pişman olsada onu merak edecek kimsenin olmayışının verdiği duyguyla bu düşünceyi kafasından silip atmıştı. Sonuçta döndüğü yerde kimse onu beklemeyecekti.

Adam viskileri toplayıp kaldırırken kendiside saatin nasıl geçtiğini fark edememişti. Ama Izaya ile renkli sohbetinden sonra onun için en uygun bıçağı seçebilmişti.
Gelen müşterilerinin yüzüne birkaç dakika bakarak bile hangi silahın ona yakışacağını tahmin edebiliyordu.
Bu işe yıllarını verdiğinden olsa gerekti. Kılıç ustası masadan kalkıp Izayaya

-"Bıçağını getirmenin vakti geldi iki dakika seni bekleteceğim" demişti.

Izaya başıyla onaylarken yeni gelecek bıçağını merak etmeden edemedi.

Kılıç ustası siyah kutuda taşıdığı bıçağı Izaya'nın önünde koymuştu.
Kutu son derece parlak ve içerisinde ne olduğunu merak ettirecek cinsten bir gösterişe sahipti.

-"Gördüğün gibi burada birçok kılıç ve bıçak mevcut ben senin soğuk karakterine kötücül gülümsemene rağmen gerçek kişiliğini saklayan haline bu bıçağı yakıştırdım.
En keskin ölüm silahı diyebilirim.
Göz alıcı keskinliği kör ederken koyu  siyahın bile parlayabileceğini gösteriyor. Bunu eski bir arkadaşım tasarlayıp bana göndermişti.
Bende bunu sana satmaya karar verdim"

Izaya gülümseyerek kutuyu açtığında kazınmış baş harfli imzaya gözü takılmıştı. Vücudundaki kan beynine çekilirken eli titreyerek bıçağı avucuna aldı.

I-"Bu mümkün mü? "

Izaya kısık ve titrek çıkan sesini umursamadan kılıç ustasına bıçağa biçtiği fiyatı ödedi.

Paradan çok,bu bıçakla yıllar sonra burda karşılaştığı için şaşkındı.
Hayat bu kadar tesadüfleri nasıl barındırabilirdi ki...

"Geçmiş peşimi bırakmıyor ne kaçmama izin veriyor ne de yakalamaya arada kaldığım bu sıkışmış yerde daha ne kadar savaşabileceğimi bilmiyorum"

Izaya'nın elleri ve bacakları durmaksızın titrerken dükkandan çıkmıştı. Hava kararmaya ve gece Avusturalyaya çökmeye başlamıştı. Adımlarını hızlandırıp yata doğru dönerken gözlerinden akan yaşları durduramıyordu. Yata vardığında gözlerini silip kendini toplayabilmişti.
Izaya tam odasına doğru döndüğü sırada kolunu tutan elle yerine sabitlenmişti.

-"Biraz konuşalım mı ?"

Izaya duyduğu tiz sesle yerine sabitlenirken bu sesin sahibinin onla ne konuşacağını merak ediyordu.
Sarışın kadının onu sürüklemesine izin vermişti. Kendi bilinciyle hareket etmiyordu sanki. Elindeki kutuyu sıkıca tuttuğunu bile fark edememişti.

"Benim karanlığımdan bir işaret bir ipucu, olanlar için bu bıçak... Geçmişte ortaya çıkmış ve şimdi beni yeniden buldu. Kalbimi iyileşemeyecek kadar çok biçti."

Sarışın kadın Izayayı yatın arka kısmına getirmişti. O kısımda kimse olmayacağı için yalnız konuşabilirim diye geçirdi içinden.
Varona Izayaya soğuk bakışlarından birini atarak konuşmaya başlamıştı.

V-"Bazı bilgiler aldım seninle ilgili Izaya ve bunların doğruluğunu teyit etmek istiyorum"

Izaya başıyla onaylarken kahkaha atmamak için  duruyordu.
Köşeye sıkışmış olabilirdi birçok yönden ama kendini kuşlar kadar özgür hissediyordu.

I-"Sormana gerek yok çünkü herşeyi ben yaptım"

Izaya kendisine yaklaşan sesleri duyduğunda, köşeyi dönüp yanına gelen Shinrayı görmüştü. Göz altları morarmış omuzları çökmüş olsa bile gözlerindeki pırıltı ve canlılık  hala yerindeydi.
Shinra'nın yanına doğru yürümeye başlamış ve Varonayı arkasında bırakmıştı.

Neden ? (Shizaya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin