19*Geçmişten Kaçmak*

212 23 15
                                    

Koşmak ya da uzaklaşmak Izaya'nın kalbindeki acıyı geçirmiyordu. Yıllarca kaçtığı üstünü örtüp toprağa gömdüğü gerçekler yine yüzeye çıkmıştı. Odaya girip arkasından kapıyı kapattığında yere çökmüştü. Son zamanlarda ne ayakta duracak bir damla gücü ne de savaşacak cesareti kalmıştı. Yavaş yavaş ölmekte olan cesetten farksız bedenini yalanlarla süslediği içindi belkide. Artık daha fazla şaşırmak istemiyordu. Daha ne kadar kötü olacak dediği zaman yeni bir felaketi doğuruyordu. Izaya gözünden istemsizce akan tuzlu suya dokunmadı. Teninde iz bırakmasına izin verirken telefonundan küçük çaplı bir araştırma yapmaya başlamıştı.

Kısa sürede Akina Morrison'ın Shizuo'nun bahsettiği kişi olduğunu bulmuştu. Liseyi Shizuo ile okumuş ve birkaç fotoğrafını görmüştü. O zamanlar Izaya Kanadada yaşıyordu.
Blanchardla tanıştığı zaman yaklaşık on beş yaşındaydı ilk aşkın bu denli güçlü ve bağlayıcı olduğundan haberi yoktu genç çocuğun. Beyaz hayalleriyle kılıç ustası Blanchard'dan ders almıştı. Kısa sürede ondan iyi olurken ilişkileri ve yakınlıkları kontrol edilemez derecede artmıştı.
Izaya'nın ailesi masum dünyayı tanımadığını düşündükleri  çocuklarındaki değişimi hissetmişlerdi. Onun beyaz hayalleri griye çalarken buna seyirci kalamazlardı. Babası Izaya'nın sevgilisini öğrenip oğlunu bundan ceza yöntemleriyle vazgeçirmeye çalışınca Izaya arkasına bir kere bile bakmadan Blanchardla kaçmıştı.
Kaderindeki o şeffaf yolu kendisi örerken bi çıkmaza sürdüğünün farkında olamamıştı. Gittiği üniversitede zekasıyla iyi bi bölümde okurken tesadüfen Akina Morrisonla tanımıştı. Kısa sürede iyi arkadaş olmuştu.

*Izaya Akina Morrison'un Ikebukuroda lise okuduğunu öğrendiği şimdide herşeyin çok daha berrak göründüğünü anlamıştı.*

Akina ile Izaya bu iyi arkadaşlıklarını Blancharda da bahsetmişlerdi. Müzik grubu kurmak gibi uç hayallei vardı.
Izaya Blanchardın içmesi için verdiği şeylerin ağır uyuşturucular olduğunu fark edemeyecek kadar aşıktı.
Bedeninden faydalandığını anlayamayacak kadar da iyi niyetliydi.

Izaya'nın anıları Akina ve Blanchard'ı birlikte yakaladığı güne gitmişti.
Ne hayallerle doldurup taşıdığı evlerinde onları yakalayınca kendi hakimiyetini kaybedip bağırmaya başladığını Blanchardın ona sert tekmeler atıp susturmaya çalıştığını heryeri morarana kadar yediği dayakları unutamamıştı. O lanet günde Blanchard kapıdan çıktığında
Izaya arkasından bakamayacak kadar çok halsizleşmiş ve kan kaybetmişti.
Ona hediye olarak aldığı bıçağı sinirli adam Izaya'nın koluna saplamıştı.
Izaya ona gitmek istesede kanayan zavallı bir kolla dur diyemeyecek kadar çaresizdi.

Ayağa kalktığı zaman kalbinde duyguya dair herhangi bir heyecan hissedemez olmuştu. Sadece kan pompalamaya yarayan sıradan bir kalbi olmuştu ogün.

Zekasına güvenip sırıtarak yürürken ilk  aşkı Blanchard'ın aslında sinir hastası, tek dostu Akina'nın sürtük olduğunu öğrenmişti.

Beyaza çalan hayaller artık siyah,

Izaya onların yerini bulduğunda kaçaklar Kanada çıkışında ucuz bi restoranda yemek yiyorlardı.
Onlara uzaktan el salladıktan sonra bombayı arabalarının altına yerleştirmişti. Dört yola geldikleri anda patlayacaklar ve dünyadan silineceklerdi.

Blanchard Akinaya sarılıp onu arabaya bindirmişti. Sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırmış ve yola çıkmışlardı.

Izaya onun arkasından son kez el salladı. Insanlara veda ediyordu. Masum haline ve aşka dair her türlü hisse de...

Bombayı dört yolda patlattığı zaman arkasından bıraktığı enkaza gülümsemişti. Ve Izaya Orihara o gün katil olmuştu. Gecelerce sarıldığı o
öptüğü dövmelerini okşadığı saatlerce izlediği adam artık nefes almıyordu.

Kanadada daha fazla duramayacağını anlayıp evini ateşe vermesi bir saatini Ikebukuroya gitmesiyse bir gününü almıştı. Shizuoyla tanışmasıysa bir hayatını etkileyecekti.

Izaya onu gördüğü anda karşısında Blanchardı gördüğünü sanıp onu öldürmeye kalkmış ve bu kavgaları çığ misali büyümüştü.

Izaya gülümseyerek eskilerden uzaklaştığı zaman arkasına yaslandığı kapı hafifçe tıklatılmıştı.

Kapı koluna uzanıp ayağa kalkarak kapıyı açmıştı. Karşısındaki sarışın adam mahçup ve meraklı ifadelerle Izayaya bakıyordu.
Izaya sarışın geçsin diye kenara çekilmiş ve duvara yaslanıp ayakta zorlukla durmayı başarmıştı.

Shizuo iki yataktan birinin kenarına oturup yere bakmaya başlamıştı.
Izaya karşısındaki yatağa geçip oturduğunda titreyen bedenini saklamayı başarmıştı.

S-"Neden öyle birden gittin Izaya söylesene ? Bir anda sana ne oldu ?"

I-"..."

S-"Izaya bak seni nasıl anlatsam yakınlaşmaya çalıştıkça daha çok uzağa giden bir kapı gibisin. Rüyamda hep böyle bi kapı görüyorum Neyse yani tam aramız iyi oluyor sonra sana bişey oluyor biranda bana öfkeyle doluyorsun ve ne yaptığımı anlayamıyorum. Neden benden bu kadar nefret ettiğini bir türlü kavrayamıyorum."

I-"Senden nefret etmiyorum Shizu-chan ben kendimden nefret ediyorum"

Izaya yatağa devrilirken titreyen ellerini kaldıramıyordu. Shizuo endişeyle gözlerini açtığında güneş  gözlüğünü bi kenara atmış ve Izaya'nın yanına oturmuştu. Eli hemen onum kızaran anlına gitmişti.

S-"Çok ateşin var"

I-"Olabilir"

S-"Bişey yapmalıyız"

I-"Gerek yok"

Shizuo Izaya'nın yanan alnında elini gezdirdikten sonra onu yatağa girmesi için zorlamıştı. Izaya mızmızlansa da Shizuoya dayanamamış ve örtünün altına girmiş gözlerini dünyaya kapamıştı.

Shizuo çabucak  ıslak bir bez hazırlamış ve ateş düşürücü ilaç ve suyuyla Izaya'nın yanına dönmüştü.
Küçükken annesi hep böyle yapardı.

Izayayı yataktan kaldırıp gözlerini açtırdı.

S-"Ilacı iç"

I-"Ilaç olduğunu nerden bileceğim ?"

S-"Ateş düşürücü işte pire"

Izaya elindeki hapa bakarken gözlerini devirdi.

I-"Eski bir alışkanlık sadece" dedikten sonra ilacı içmişti.
Yatağa geri devrilmiş ve sarışında Izaya'nın üstünü örtmüştü.
Islak bezi anlına koyup beklemeye başlamıştı.

Kapı gecenin ilerleyen saatlerinde açıldığında Kadota sırtında taşıdığı Shinrayla içeriye gitmişti.

S-"Neler oldu ?"

K-"Shinra fazla içmiş defalarca kustu ardından yatta yürüyüş yaptık geldik"

S-"Iyi yapmışsın Kadota bu pire de hastalandı ona bebek bakıcılığı yapıyorum."

Shizuo Izaya'nın alnındaki bezi değiştirip kenara oturmuştu.
Kadota da Shinrayı boş olan diğer yatağa yatırmış ve Shizuo'nun yanına gelmişti.

K-"Yarın sabah Hindistan da oluruz"

S-"Biliyorum"

K-"Izaya'nın nesi var? "

S-"Onu anlamıyorum ama yarına herşeyin iyi olacağını umut ediyorum"

K-"Varona'nın teklifine nasıl bi cevap vermeyi düşünüyorsun ?"

S-"Akinadan sonra kimseyi sevmedim ve böyle olması iyi Varonayı reddedeceğim"

K-"Sıradan bir lise aşkı"

S-"Kimse onun yerini dolduramazsa sıradan olmuyor. Doldursaydı hatırlamaya gerek kalmazdı."

Shizuo odadan çıkarken arkadaşları Izaya ve Shizuoya son kez bakmış ve kapıda bekleyen Chikageyle göz göze gelmişti.
Chikage sarışına gülümseyip yanından geçerken omuz atmıştı.
Shizuo burnundan solusada öfkesini yutup odasına dönmüştü.

Kadota Shinraya son kez bakıp iyi olduğunu kontrol ettikten sonra odadan çıkmıştı kendi bile ne zaman bu kadar sorumluluk alabildiğini kavrayabilmiş değildi.

Neden ? (Shizaya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin