Aleyna Temur | Tuğçe Temur

1.3K 100 26
                                    

Sevgili, Aleyna Temur ve Tuğçe Temur. 

1- En kötü anınızı anlatır mısınız?

Kötü anımız, birkaç hafta önce, ben baya bir kötüydüm. 21 Temmuzda hatta. Tuğçe'nin doğum gününde. Ve Tuğçe'yle aramız biri yüzünden açılmıştı. Tartışmıştık. Akşam oldu işte, Kevser, teyzemin kızı. Çoğu kişi onu da tanıyor. Kevser ve Tuğçe baya iyi güzel falan konuşuyorlar gruptan. Bizim 3 kız kardeş diye Whatsapp grubumuz var işte. Oradan. Ben zaten o gün hiç iyi değilim.

Belki de hayatımın en kötü gününü yaşıyordum. Neyse, işte Tuğçe'yle tartıştığımı konu açıldı yine. Sonra ben dayanamadım. Sinirlendiğimde konuşmak istemem ben kimseyle. Çünkü sinirlendiğim zamanlarda ne dediğimi bilmiyorum. Gruptan çıktım. Sonra işte Tuğçe özelden yazdı. Her şey bitti misali. Bir dünya şey söyledi. O bana kırıldı ben ona kırıldım. O orada ağladı ben burada ağladım. Dakikasında da hemen aradım. Barıştık :)

Ama dediğim gibi en kötü anımız oydu. Çünkü büyüdükten sonra ki en büyük tartışmamız olmuştu.

2- En mutlu olduğunuz bir an?

Kötü anlarda bile mutlu olmayı becerebiliyoruz biz. Ama, öyle en mutlu olduğumuz anı hatırlamıyorum.

3- En güzel kutladığınız doğum günü nasıldı?

Küçüktük, Tuğçe'nin doğum günüydü. Kamerayla da çekilmişti hatta. Çok komikti. Sabah başlayıp akşam biten çok büyük bir kutlamaydı. Bazen o CD' yi izliyoruz. Basından sonuna kadar gülüyoruz :)

Öyle komik bir şey olmaz. Bizim tipler çok komik. En en en en en eğlencelisi ve en komiği oydu.

4- Rezil olduğunuz bir anı anlatır mısınız?

Rezil olduğumuz an, benim zaten her anım rezillik. Tuğçe de benim yanımda olduğu zamanlar mutlaka bir rezillik yaşıyor garibim. Ama ben en az rezillik olanı anlatayım. 3 gün önce, babannemgile gidip su dolduracaktık. Onların arıtmaları var. Bizim yoook. :(

Neyse, :)20 tane bidonun 10 tanesini 1, diğer 10 tanesini de 1 bağlayıp çocuk arabasının içine koyduk. Yani, rezil olacağımızı biliyordum aslında ama yanımda Tuğçe olunca utanmam diye düşündüm. Tuğçe'yle birlikte çıktık yola. Ne kadar ara sokakları tercih etsek de burası çok kalabalık bir yer. Millet dışarıda. Parka kekolar birikmiş. Te Allah'ım ya. Yoldan her araba geldiğinde utanıp çocuk arabasını kenara çekip, bu ne ya tövbe yarabbim bakışları atarak bu çocuk arabasının bizim olmadığını göstermeye çalıştık.

Ama ne fayda, araba dibimizde. 4 tane erkeğin, parktan çıkmış yanımızdan geçerken, insaniyet göstermeyip bizim uzaklaşmamızı beklemeden "O neydi lan" diye bağırması bizi deli etti tabi ki. Biz de ona "O neydi gız" demek istedik ama olmadı. Diyemedik. Daha sonra karşı yolda bir bidon gördük. Aman yarabbi dedik, bu bizim değil. Ama yoldan geçen orta yaşlarda bir amca, bidonu yerden alıp hiç üşenmeden karşı yolda olan bize getirdi. Ve o bizim değildi. Ama ne fayda, 20 tane bidon bizdeyken yolda ki bir bidonu da bizim sanmaları çok doğaldı. 

Amcayı bozmamak için, Eyvallah deyip yolumuza hızlı bir şekilde devam ettik. Yol bitmek bilmedi o an. Neyse az ötede ki çöp kovasına attık amcanın verdiği bidonu da. Sonra Allah'a şükür eve vardık. Ama asansöre sığamadık. Bidonları sokamadık. Çünkü bidonları çok tuhaf bağlamışız. Tam o sırada birkaç tane genç oğlan asansöre doğru ilerlemesin mi? Aman Allah'ım. Ben ne yapacağımı şaşırdım. Yok öyle bir şey. Tuğçe kendini asansöre soktu. Beni düşünen yok. Sonradan oğlanlar yaklaşınca panik yaptım. Benim o halimi gören Tuğçe, beni düşünerek kendini çocuk arabasının üstüne attı. Bende çok şükür asansöre sığabildim. Bitti. :)

5- Yere düştüğünüz oldu mu hiç?

Geçen kış, 15 tatilinde yani, Tuğçe'yle birlikte bizim burada ki parka gitmiştik. Tuğçe salıncağa bindi. Bende onu sallayayım dedim. Sonra ben onun önüne geçtim. Önden salladım. Yani yüz yüze sohbet de edebilelim diye. Neyse işte ben bunu hızlı sallayınca bir anda eşarbı açıldı.

Tuğçe tek eliyle eşarbının ucunu tutmaya çalıştı. Diğer eli de zincirdeydi. Salıncak hâlâ hızlıydı tabi ve salıncak dengesini kaybetti o sırada. Yani bildiğiniz yamuklaştı. Tuğçe resmen can çekişmeye başladı :)

Bende ona yardım etmek için salıncağın zincirini tutmaya çalıştım. Ama salıncak hâlâ hızlıydı. Tuğçe o sırada ayağıyla bana bir geçirdi, anlatamam. Eşarbının uçma tehlikesi hâlâ var tabi. Bir de çıkan sert rüzgar sağ olsun. Tuğçe'nin bana ayağı gelip gidip benim karnıma ve böbreğime geldi tabi. Benim hem canım acıyor o sırada, hem Tuğçe'nin can çekişmesine gülüyorum. Aynı zamanda da kurtarmaya çalışıyorum. Neyse işte, salıncak yavaşlamayınca Tuğçe bana son kez daha tekme savurdu yanlışlıkla.

Ama bu kez cidden böbreğime gelmişti. O anki ağrıyla zincirini tuttuğum salıncağı bırakmayı unutmuşum. Salıncağın geriye doğru gitmesiyle bende yere kapaklandım. Tuğçe de öne doğru savrulup düştü. Öyle yani, ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi. :):):)

Yazarlarla RöportajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin