Bölüm 107

6.6K 594 93
                                    

Atlas, duyduğu cümle ile ayağa kalktı. Yarı tanrıların olduğu evrene gitmek için Kaos'un izin vermesi gerekiyordu. Bu kural hepsi, titanlar ve tanrıların tamamı için geçerliydi. Onun izni olmadan da geçilebilirdi. Yani büyük ihtimalle.. 

Tabii ki de bunu hiçbiri denememişti. Sonuçta labirentin kat muhafızları olan kişiler, aynı zamanda o evrenin muhafızlarıydı ki, izin almadan geçen kişilerin sonu çok kötü olacağı barizdi. Atlas, ayağa kalktığında kendisini izleyen varisin gözlerine bakmadan, elindeki mızrağı havada çevirip yere sapladı. Yıldız enerjisini tamamıyla elindeki mızrağa aktarmaya başladı. Gittikçe uzayan bu sürede mızrağı sanki güneşmiş gibi parlamaya başladı. Sanki ışıktanmış gibi olduğu sıradaysa, Atlas'ın o sağlam görünüşü yaşlanan bir kişiye dönüşmüş gibiydi. Zayıf ve çelimsiz.. Sanki şuan bir çocuk bile onu tek darbede öldürebilirmiş gibi gözüküyordu. Yarı tanrıların evrenine gitmek, işte bu yüzden tehlikeliydi. Tüm gücünü geçit açmaya harcadığından çok fazla savunmasız oluyordun. Fakat Atlas, bu halsizliğine rağmen Akira'nın hayatında ilk ve son kez duyacağı kelimeleri söylemeye başladı.

''Ben, Titanların Savaş Generali Atlas.. Efendi Kaos'un emriyle yarı tanrıların özel olarak yerleştirildiği ve 9 katmandan oluşan evrene, varis Akira'yı taşımak için görevlendirildim. 9 katmanın komutanları, ruh gücümü alın ve varisi yarı tanrıların boyutuna taşıyın!''

Whosh..

Atlas bunları söylediği anda bir anda sanki dünya karanlığa boğulmuş gibi onu ve Akira'yı kaplayan bir karanlık çevreledi. Karanlığın dışında gökyüzünde hayvanlar uçmaya devam etseler de, Akira ve Atlas'ın çevrelediği karanlığın içinde her şey donmuştu. Güneş ışınları küçük birer ok gibi gözükürken, binlerce toz tanesi göz önünde sergileniyordu. Akira, etrafını incelerken yalnız olmadıklarını fark etti. Saliseler önce sadece Atlas ve kendisi buradayken, şimdi iki kişi daha eklenmişti. Birisinin gözleri güneş gibi parlarken, diğerinin bir gözünde yama vardı. Yamalı olan kişinin sağ gözü ise tamamen masmaviydi ki, bu hem güzel hemde ürkütücü bir izlenim veriyordu. Lav gibi olan gözlü kişi ise kel ve koyu renkli bir deriye sahipti. Ne saçı ne de sakalı vardı. Fakat vücudunun oldukça zinde olduğu, kol kaslarından anlaşılıyordu. Nedense sadece beline bir bez bağlamıştı. Fakat Akira bu görüntüye gülememişti. Adamın göğüs ve karın kasları, kendisinin asla sahip olamayacağı kadar şişkindi. Yaklaşık 5 metrelik boyları ile Akira onların nasıl bir anda, ona fark ettirmeden ortaya çıktıklarını anlayamamıştı. Yamalı olan kişi, kelin aksine tam bir zırh giymişti. Fakat omzunda iki tane basit kuzgun bulunurken, elindeki mızrak keskin ucundan bembeyaz ışık saçıyordu. İkili aşağıya baktıklarında onlara dehşetle bakan Akira ve Atlas'ı gördüklerinde boyları sanki isteyerek gitgide küçülmeye başladı. 

Yamalı, Akira'yı boş vererek Atlas'a doğru bakıp konuşmaya başladı.

''Sonunda alem atlamayı başarmışsın. Senin gibi bir aptalın, nasıl alem atladığına şaşırıyorum.''

Adamın sesinden büyük bir kibir akıyordu. Atlas ise ona bakarken gözlerini yere çevirmiş, bu söylenenlere karşı sesini bile çıkarmıyordu. Sanki tek bir kelime bile söylese anında ölecekmiş gibi davranıyordu ki, bu Akira'nın gözünden kaçmamıştı.

''Buraya gelmenizdeki amaç, beni yarı tanrıların olduğu evrene götürmek. İşinizi yapın.''

Ustasının kanatları altında yetiştiğinden dolayı, karşısındaki kişi ister güçlü isterse güçsüz olsun onlara emir vermeye alışmıştı. Bu kişilerin ustasının emri altında olduğunu düşündüğü için kendisinin de böyle emir verebileceğini düşünmüştü. Fakat daha ne olduğunu anlayamadan, yamalı bir anda onun boynunu kavrayarak havaya kaldırdı.

''Efendimin varisi olman umurumda değil, seni küçük böcek. Ben sadece efendi Kaos'tan emir alırım. Senin gibi ufak bir böceğin bana emir vermesi için daha binlerce yıl gerek. Anladın mı beni?''

Akira havadayken, kendisini boynundan kaldıran adama nefretle baktı. İlk defa böyle bir tepkiyle karşılaşıyordu ki, bu hiç görmediği bir muameleydi. Adam kendisine nefretle bakan gözleri gördüğünde, Akira'nın boynuna ufak bir güç uygulayarak sıkmaya başladı. Bunu yaptığı andaysa, Akira'nın vücudu titremeye başlamıştı. Yamalıya göre küçücük bir baskı olan bu güç, Akira için sanki boynunun kopacağını hissettirmişti. Yamalı, Akira'nın vücudunun titremesini gördüğünde bir anda onu yere bıraktı. Akira yerdeyken, sonunda rahat bir nefes alabildiği için derin bir nefes alırken, bir anda öksürüğe boğuldu. Fakat öksürürken bile yamalıya nefretle bakmayı ihmal etmemişti. Fakat yamalı bir anda bir kaç adım geri çekilerek, kel olana yol verdi.

   Kelin belindeki bez parçası, onun dizi ve beli arasındaki bölgeyi kapatıyordu. Akira bu şekilde giyinse hiçte rahat olmayacağını düşünse de, herkesin giyimi kendisine aitti değil mi? 

''Akira, efendi Kaos'un varisi olsan bile bize emir verebilecek konumda değilsin. Biz sadece efendimizden emir alırız ki, aslında sen tam olarak onun varisi olarak yerini kazanmadın. Hala efendimizin sınavını geçmek zorundasın. Eğer element ruhlarını - hemde tam olarak altısını da- kontrol edebilirsen, işte o zaman bize emir verebilecek kadar değerli olursun. Şimdi efendimiz zaten şuradaki aptala bizi çağırması için izin vermiş. Buraya bu yüzden geldik. Aslında o evrene sadece yarı tanrılar girebilse de, efendimiz senin girmeni istediği için bu yönde herhangi bir sorun olmayacaktır. Fakat efendimizin bize verdiği bazı özel emirler var. Senin silahlarına ve yüzüğüne el koyacağız. Bu sayede sadece kendi gücünle bir şeyler kazanabilecekken, bu ilahi eserler tarafından desteklenmeyeceksin. Özel durumundan haberdar olduğumuz için hala şu güçlenmeyi yapabilecek durumdasın. Bu yönden hiçbir şüphen olmasın. Ayrıyeten, orada sadece labirentin içinde insanları öldürebilirsin. Eğer dışarıda bir yarı tanrıya zarar bile verirsen, efendimizin bize verdiği izinle seni cezalandıracağız ki, bu  cezalar seni öldüremese de, ölmek için yalvaracak hale geleceksin. Tamamıyla element içeren bu cezalarda milyonlarca yarı tanrıyı infaz ettik. Sadece senin için ölümden bile beter bir acı getirecektir. Şimdi senden bazı şeyleri almak zorundayım.''

Kel bunları söyleyip, Akira'yı ufakta olsa bilgilendirirken, şunları söylemeye başladı.

''Ben, güneşin efendisi Ra.. Efendi Kaos'un izniyle bunları yapmaya muvaffak oldum!.  Senden unvanlarını, silahlarını ve yüzüğünü geri alıyorum. Yarı tanrıların olduğu evrende sen Soysuz olarak bilineceksin.. Herkesten aşağı olarak görüleceksin.. Ve herkesin hedefinde sen olacaksın.. Tamamıyla düşman tarafından çevreleneceksin. Ama bunlar olmadan önce ilk başta seni biz koruyucular, Kaos'tan ve onun iki imparator ortağından sonraki en iyi element kullanıcıları olarak seni birer gün boyunca 6 elementte de eğiteceğiz ki, adaletsizlik olmasın. Yarı tanrıların evreninde uyku uyumanı yasaklıyorum. Ölmeni yasaklıyorum. Ve labirent dışında seni öldürmeye gelen kişileri bile öldürmeni yasaklıyorum! 9 Katmanın koruyucusundan biri olan ben, efendimin bana bahşettiği ad olan Ra üzerine yemin ederim ki, bu kurallar ben ve Odin'den başka kimse tarafından değiştirilemez!''

-------------------------------------------—

Vay arkadaş.. Kitap nerelere gidiyor. Mısır ve İskandinav'lar da işin içine girdi. İki yıl kaç bölüm sürsün? Ona göre konuyu uzatıp, kısaltacağım. Herkese iyi akşamlar.

Kaos'un Varisi 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin