Grey 5 gündür bir tane tanrı bile öldürememişti. Bunun nedeniyse artık Güneş'in Lanetini kullanamamasıydı. Gyo'nun söylediklerini yapsa da, bir türlü yeni büyüyü başaramadı. Ve her geçen saatle, yukarıda kendisini izleyen Savaş sinirleniyor ve çok daha yüksek sesle bağırmaya başlıyordu.
''YİNE Mİ!? GREY, 5 GÜNDÜR TEK BİR ÖLÜMSÜZ ÖLDÜREMEDİN! SENİN BU YAVAŞLIĞIN YÜZÜNDEN HÜKÜMDARIMIZ BEKLİYOR! TAMI TAMINA 5 GÜNDÜR! ŞU LANET BÜYÜYÜ YA YAPARSIN, YA DA AİLENE VEDA EDERSİN!''
Savaş'ın tehdidini duyan Grey kendisini çok daha fazla zorlamaya başladı. Kendisine yapılacak herhangi bir şey umurunda değildi. Fakat iş ailesine gelince.. İşte o zaman tüm gücünü kullanırdı. Ölümsüzlerin saldırılarından kaçarken, bir yandan da nerede hata yaptığını düşünmeye başladı. Gyo onun hayal etmesini söylemişti ki, bunu aynen yapmıştı. Ama bir türlü hissedemiyordu! Sanki kendisine tam anlatmamış gibiydi. Grey bir kaç saat bunun üzerinde düşünürken, sürekli olarak savunma yapmak durumundaydı.
Ölümsüzler ise sistemli bir şekilde saldırıyorlardı. Bu sürenin çok değerli olduğunu bildikleri için bir kısmı saldırırken, diğer kısmı enerji topluyordu. Bu sayede hiçbiri tamamen gafil avlanmıyor ve güçsüz düşmüyorlardı.
Grey aurasını etrafına yayarak hayal etmeyi düşündü. Sonuçta güneş ışınlarını hissetmesi gerekiyordu. İlk başta hiçbir şey olmadı. Grey aurasını kalınlaştırmak için kendi etrafına çekti ve öyle hissetmeye çalıştığındaysa, ilk güneş ışığını hissetti.
''Güneş ışığını yakala şimdi.''
Aklında duyduğu ses ile ilk önce irkilse de, tanrıların saldırılarını umursamayıp hızla elini hareket ettirdi. Ve elinde ufacık bir güneş ışığı vardı. Yaklaşık 20 santim boyundaydı ve bir iğne gibi incecikti.
''Demek kapasiten bu kadarmış. Neyse bu ışık bile bir tanrıyı şaşırtabilir, hatta iyi bir noktaya denk gelirse öldürebilir. Fırlat!''
Grey kendisine sürekli uzaktan hasar veren Apollon'a hedef alarak elindeki ışığı fırlattı. Daha elinden çıkarken bir anda görünmez olmuştu. Bu yüzden diğer tanrılar ne olduğunu bile anlayamamıştı. Apollon boğazından giren ışık ile bir anda dizlerinin üzerine çöktüğünde tüm tanrılar şaşkınlıkla ona baktılar. Ne olduğunu anlamamışlardı bile. Yarı tanrı bir şey fırlatıyormuş gibi yapmıştı ve Apollon bir anda diz çöküp, boğazına sarılmıştı.
Grey, diz çöken Apollon'un yanına hızla ilerledi. Kendisini engellemeye çalışan tanrıların büyülerinden ise ustalıkla kaçıyordu. Sürekli olarak onlarla savaştığı için neredeyse tüm büyülerini biliyordu. Kronos'un zamanı yavaşlatması bile artık onun için pek bir anlam ifade etmiyordu.
Grey, Apollon'un kalbini yüzüğüne koyduğunda artık bu işi bitirmesi gerektiğine karar verdi. Yine eline aldığı güneş ışığı aynı boyuttaydı. 20 santim.. Bu sefer Kronos'u hedef aldığı gibi fırlattı. Göremediği bir şeyden kaçamayan Kronos, aynı Apollon gibi boğazını tutarak diz çökmüştü. Grey Kronos'un kalbini aldığında, ilk defa ardı ardına 2 tanrı kalbi göndermişti.
''Artık büyüyü öğrendiğine göre Güneş'in Laneti'ni de kullanabilirsin. Hızlı ol ve 6 tanrı daha öldür. Tanrı Katili olduğunda senin için özel hediyeler olacak.''
-----------------------------------------------------
''Demek 20 santim ha.. Neyse buda bir başarıdır Gyo. Michi'ye yeni bir görevim var. Loki onu eğittiğine göre bu evrende Suikastçılar Birliği açacak. Diğer Suikastçıları etrafında toplasın. Gelecekte oldukça işime yarayabilirler.''
Akira, Grey'in büyüyü yine kendine özgü kullanmasından etkilenmişti. Eline aldığı ışığı, fırlattığında görünmez olması oldukça iyi bir avantajdı. Bunu kendisinin de kullanması gerektiğini biliyordu. Hatta aklında çok güzel bir büyü belirmişti. Fakat bunu şuan yapmayacaktı. Kaos'a karşı kullanırken, o yaşlı bunağın yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyordu. Elza ve Ancalgon'u ortak yapmıştı. Michi'ye birlik kurma görevi vermişti. Kıtlık ve Sahtekar hala son evreni temizliyordu. Kendisi ise tanrı kalplerini bekliyordu. Biraz daha beklemesi gerektiğini bilse de, savaşın yaklaştığını biliyordu. Kaos şuan kendisini oldukça güçlendirmeye uğraşıyordu. Bundan emindi.
--------------------------------------------------------
''Hükümdarımız sana gerçekten değer veriyor olmalı Elza.''
Ancalgon, Elza'nın omzunda dururken durduk yere bunu söylemişti. Ma'at'ın ortaklarından biriydi. Fakat şimdi Elza'nın ortağı olmuştu. Aslında efendisi başka birisini önerse kesinlikle reddederdi. Fakat yaratıcı yolunda ilerleyen bu küçük kızın geleceği parlaktı.
''Ne demezsin! Değer verdiği için beni ölüme yolladı, değil mi?''
Elza hala korkuyordu. Ancalgon'un kendisine karşı tutumu değişse de, onun gücünü ilk elden görmüştü. Hatta tamamını bile görmemişti. Yine de kendisini uçurtma gibi oradan oraya fırlatmıştı.
''AHAHAHA... Seni ölüme yollamak mı? Aptal çocuk, daha neler olduğundan haberin bile yok. Hükümdarımız senin sabrını denemek istediği için benimle karşılaştın. Eğer seni ölüme yollamış olsaydı, kendimi tutmaz ve auramla seni yok ederdim. Yaratıcı yolunda ilerlemek için hayal gücü ve zeka gerekir. Fakat şuan sende bu ikisi de çok az miktarda bulunuyor. Neyse, seni küçük aptal. Şimdi benim ortağım olduğuna göre, böyle paçavralarla dolaşmamalısın. Şunu giy bakalım.''
Elza, Ancalgon'un kendisini bir anda aşağılamasına şaşırsa da, önünde beliren zırhla birlikte çok daha büyük bir şaşkınlığa uğradı.
''Güzel değil mi? Hükümdarımızın eski zırhlarından birisidir. Benim pullarımdan yapılan bir zırhtır. Her zarar gördüğünde çok daha güçlü bir halde yenileniyor. Yani yok edilmesi imkansızdır. Tabii Hükümdarımız yok edebilir, ama neyse! Bu önemli değil. Bunu giy ve seninle Koruyucular Merkezine gidelim. Ama şu Yıldız bölgesinden geçmen gerekiyor. Hadi hızlı ol biraz. Koruyucularla dalga geçmek istiyorum!''
Elza, zırhın eskiden Akira'ya ait olduğunu duyunca etkilenmişti. Üstelik zarar gördükçe güçlenmesi gibi bir özelliğinin olması.. İşte bu mükemmeldi! Elza, Ancalgon'un omzundan ayrılması için bir süre beklese de, onun gitmeyeceğini anladığında neredeyse paramparça olmuş cüppesini çıkardı. Şaşırtıcı bir biçimde iç çamaşırlarında herhangi bir zarar yoktu.
''Yuh, bu vücut ne be böyle! Elza, bence sen Koruyucu olma, vücudun üzerinden fena para kaldırırız. Vay arkadaş, böyle koca göğüslü bir insan var mıydı!? Höh be, senin göğüslerinin silah sınıfına sokulması gerekiyor! Vay arkadaş, milyarlarca yıl yaşadım, fakat böyle göğüs görmemiştim. Elza sen neler saklıyormuşsun ya.. Hükümdarımızın çocuğu yaşadı desene. Bende neden seninle evlendirecek diyorum çocuğu.. Böyle göğüslü bir karısı olursa, harbiden yataktan çıkmaz. AHAHAHA...''
Elza yüzünün kıpkırmızı kesildiğini biliyordu. Ancalgon, aynı Akira gibi sapık çıkmıştı. Hızlıca zırhı alıp giydiğinde, yüzünün hala kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordu.
''Ka-kapa çeneni! Sen-seni sapık kertenkele!''
''Ney, ben mi sapığım!? Bu arada bir şey soracağım. Bu göğüslere sahip olmak için kaç kadın öldürdün? Daha 151 yaşındasın, ama nazar değmesin de böyle vücuda sahip olman haksızlık. Annen nasıldır acaba? Neyse onu da görürüm bir ara.''
Ancalgon'un konuşmasından sonra Elza'nın yüzü hala kızarmış olsa da, annesinin nerede olduğunu kendisi de merak ediyordu. Kyo'nun söylediğine göre Ölüm'le 9 katmanı geziyordu. Annesi ile evleneceğini duyduğu Ölüm'e karşı çıkmak istese de, Kyo'nun dediklerini hatırlıyordu. Annesinin mutlaka onunla evleneceğini ve kendisinin de buna destek çıkması gerektiğini belirtmişti.
''Demek Ölüm ile annen evlenecek ha!? Neyse Elza bir şey olmaz. Ölüm'ün böyle duyguları olduğunu bile bilmiyordum ben. Demek ki annen ile aralarında kadim bağ oluşmuş. Neyse, şimdi annelerini salla gitsin de, şu yıldız bölgesinden geç bakalım. Yaratıcılıkta ne kadar ustasın görelim. Herhalde başarabilirsin.''
Elza, Ancalgon'un düşüncelerini işittiğini anlamıştı. Bunu çok garipsemedi, şuan üstünde bulunan zırhı, sanki bir elbiseymiş gibiydi. Oldukça rahat ve hafifti. Vücut hatlarını belli etse de, çok fazla sıkmadığı için kendisini rahat hissediyordu. Yıldız bölgesine adımını atarken, vücudunda yıldız enerjisini dolaştırmaya başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos'un Varisi 1-2
FantasyAgalar kitap +15 dir. Tabi bu benim fikrim. Sapıklık var, komedi 128.bölüm de hat safhada , işkencesi cartı curtu da bölümlere serpiştirildi. Konu ne derseniz, adından da anlaşılacağı gibi Kaos adlı elemanın varisi. İlk bölümler sonradan banada tuha...