''Efendim, bunu yapabileceğimi düşünmüyorum.''
Grey, kendisi ile bağlantı kuran kişinin Ma'at'ın ortağı olduğunu duyunca onun dediklerini dikkatli bir şekilde dinlemişti. Koruyucuların Liderlerinden birisi olan Ra'nın özel yeteneğini dinlerken, bir yandan da savaşıyordu. Artık savaşları çok daha zor geçiyordu. Gaia'nın ölmesi ile büyücü tanrılar da tehlikede olduklarını anlamıştı. Şuan 4 tanrı yok edilmişti. Eğer 8 tanesi daha ölürse, Savaş bu mücadeleye katılacak ve geriye kalan Ölümsüzlerin hiçbir şansları kalmayacaktı.
Grey bir anda kendisine gelen düzinelerce ok yüzünden savunma yapma durumunda kaldı.
''Güneşin Laneti!''
Düzinelerce oktan geriye kalan tek şey yükselen buharlardı. Grrey, kendisine ok fırlatan Apollon'a doğru hücuma geçerken,
''Yapabileceğini düşünmüyormuş. Sana verilen emirleri yerine getireceksin. Güneşin Mızrağını tamamen başar diyen yok. Zaten onu yapamazsın. Ama Hükümdarımız senin kendine has yeteneklerin olduğunu düşünüyor. Vücudun büyüleri kendisine göre ayarlıyor. Güneş'in Lanetini nasıl kullandığına bir baksana. Frey bunu toplu katliam için kullanır. Sense tamamen savunma için kullanıyorsun. Hala çok güçsüzsün, güçlendiğin zaman bu büyü ile bir orduya karşı bile tek başına durabilirsin. Aydınlıktan güç almayı öğrendin değil mi? Aynı o şekilde, güneşin ışınlarını hayal edeceksin ve onları gözünün önüne getireceksin. Eğer yetenekliysen, Güneş'in Mızrağını yapabilirsin. Fakat güçlü değilsen ki değilsin, bu büyüyü zayıf bir formasyonda yapacaksındır. Şimdi bu büyüyü yapana kadar Güneş'in Lanetini yapamazsın. Ne kadar hızlı olursan senin için o kadar iyidir.''
Grey daha ne olduğunu anlamadan, vücudunun etrafındaki lanet kalkmıştı. Tam o anda Apollon'a ulaşmıştı hemde! Ölümsüz'ler Apollon'un öleceğini düşünürken, kaçmaya devam ettiğini gördüklerinde ne olduğunu anlayamamışlardı. Tabii kulaklarına dolan bedensiz sesi duyana kadar.
''Frey oğlu Grey, şuandan itibaren Güneş'in Lanetini kullanmayacak. İşte şimdi adalet sağlandı.''
Ölümsüzler bunu duyduğunda gülümsemeye başlamışlardı.
----------------------------------------------------------------
''Daha ufak bir saldırıma bile karşı koyamıyorsun. Birde Koruyucu olmak mı istiyorsun, seni küçük böcek. Haddini bil!''
KÜT!
Elza aldığı darbe ile ayaklarının yerden kesilmesini engelleyememişti. Ancalgon adlı bu ejderha insan bedeninde bile çok güçlüydü. Aurasını dışarıya saldığında, Elza asla dayanamayacağını fark etmişti. Elinde beliren ateş mızrağının bu kadar sert olmasını bile beklemiyordu. Yıldız Büyüsü yaptığında hiçbir işe yaramamıştı. Her türlü büyü ve silahı yaratmıştı. Ama bir şey olmamıştı ki! Ancalgon sadece mızrağı ile büyülerini etkisiz hale getiriyor ve kendisini savunuyordu. Üstelik kendisini top gibi savuruyordu. Ufacık saldırı dediği şey, Elza'nın kol gücünü aşan bir mızrak savuruşuydu. Sopa gibi kullandığı ateş mızrağını, Elza'nın kaburgalarına doğru savururken yüzünde vahşi bir gülümseme vardı.
Elza'nın yıldız büyüsü kullandığını fark ettiğinde etkilense de, bunda daha yolun başında olduğunu görünce yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi oluşmuştu. Basit büyüler yapıyordu. Yıldız Kapanı, Yıldız Silahlar ve benzeri..
Kyo ise ifadesiz bir yüzle Elza'nın dayak yemesini izliyordu. Hükümdarı ondan habersiz bir şekilde, Ancalgon'u buraya getirmiş olmalıydı. Ki bu Elza'nın yenemeyeceği kadar güçlü bir rakipti. Hükümdarı Ma'at'ın gizli bir ortağıydı. Bu evrende baş muhafızlığı yapıyor ve Koruyucuların geçip geçmeyeceğine karar vermesi için 4 tane canavarı yetiştirmişti. Uzun ama çok uzun zamandır ortalıkta görülmezken, bir anda buğun burada ortaya çıkmıştı. Kesinlikle bu işin içinde bir bit eniği vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos'un Varisi 1-2
פנטזיהAgalar kitap +15 dir. Tabi bu benim fikrim. Sapıklık var, komedi 128.bölüm de hat safhada , işkencesi cartı curtu da bölümlere serpiştirildi. Konu ne derseniz, adından da anlaşılacağı gibi Kaos adlı elemanın varisi. İlk bölümler sonradan banada tuha...