Elza bu küçük küp parçasını oluşturan yıldız enerjisinin, kendisini 2 unvan üste nasıl taşıyacağını anlamamıştı. Fakat açıkçası Akira'nın dediklerini de yapmaktan başka bir çaresi olmadığı açıktı. Fakat tek bir soru soracaktı.
''Şey.. Akira, bunu nasıl özümseyeceğim?''
Bunu yapmayı cidden bilmiyordu. Daha önce çekirdek kullanmıştı, fakat ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıyaydı. Bu yüzden sorma ihtiyacı duydu. Yanında açılan geçitten Odin çıktığında, Akira beklediği cevabı verdi.
'' Çok basit. Dikkatini küpe ver. Bırak geri kalan işi vücudun yapsın. Kafanın tamamen boş olması gerekiyor, kendini dış dünyaya kapat. Seni bu yüzden buradan gönderiyorum. Meditasyonunun mutlak olması gerekiyor, sadece 1 salise bile dikkatin dağılırsa çektiğin yıldız enerjisi vücudunu yok eder. Bunu özümseyince tekrar yanıma geleceksin, bende sana öncekine göre çok daha etkili bir küre vereceğim. Lugal Unvanlı Alemlerin zirvesine çıktığında, seni büyüler konusunda eğiteceğim. Daha sonraysa 2 sınava sokacağım.''
Akira bunları dedikten sonra arkasında yutkunan Elza'yı bırakıp, ikinci koridora doğru yürümeye başladı. Şuan arkasında 7 tane küre şeklinde farklı elementler duruyordu. Normalde bu büyüyü yapan birisi 5 dakika bile dayansa mükemmel olduğunu söylerlerdi. Çünkü bu büyü her saniye kullanıcısından muazzam miktarda yıldız enerjisi çekiyordu. Fakat Akira normal bir kişi değildi. İlk iki canlıdan bir tanesiydi. Yani onun dantianı ile normal bir kişininkini kıyaslamak aptallık olur. Her saniye dantianından yıldız enerjisi gitse de, ilk bir kaç saat zorlanmayacağını oda biliyordu. Zaten kendini geliştirme yöntemi ile sürekli olarak enerjisini yeniliyordu. Seviye atlamasına yardımcı olan enerji vücuduna işlendiği için o bitse bile, hiçbir zararı dokunmuyordu. Akira ikinci koridora girdiğinde önünde L-U (Artık Lugal Unvanlıyı bu şekilde belirteceğim.) Rida Alemi 6. seviyede bir yaratık ortaya çıkmıştı. Yaratık diyorum çünkü sadece bir canavar vardı.
Chimera, en tehlikeli yaratıklardan biriydi. Fiziksel saldırı gücü muazzam olsa da, sadece bu özelliği yoktu. Ateş ve Su elementlerini taşımasından dolayı resmen büyücü-savaşçı bir karışım gibiydi. Uzun kuyruğunu bir kırbaç gibi kullanabiliyordu. Derisi en sağlam çelikten bile daha sağlamdı. Bunun anlamı ise şuydu, Akira'nın başı dertteydi. Aslında bu kadar erken tek canavarlı koridorlara girmeyeceğini uman Akira, yanıldığını anlamıştı. Fakat bu canavarın çok daha zayıf olan bölgelerini çok iyi biliyordu. Anüs, göz ve ağzının içi bu canavarı öldürmek için en uygun noktalardı. Tabii anüsü kuyruğunun altında olduğu için oraya ulaşmak için zaman kaybetmeyeceğini bilen Akira için geriye iki seçenek kalıyordu. Ağzı ve gözleri.
Akira canavarı incelerken, hiç ummadığı bir şey oldu. Canavar bir anda ona doğru ateş elementi ile saldırdı. Daha koridordan içeri girmeyen Akira bir an neye uğradığını şaşırsa da, Elemental Küreler hayatını kurtarmıştı. Daha kendisi tepki bile veremeyecek kadar şaşkın bir durumdayken, arkasında havada duran su küresinden ufak bir parça çıkarak, Akira'nın önünde belirdi ve gayzer gibi Chimera'ya doğru patladı. Ateş ve Su elementi bir araya geldiğinde suyun kaybolması gerekirken, sadece birbirlerini itmeye çalıştıklarını fark eden Akira, biraz daha güç uygulamaya karar verdi. Elemental Kürelerin hayatını kurtardığını oda biliyordu. Bilinçsiz bir şekilde önüne geçen su elementine kendi enerjisinden biraz daha vererek onun çok daha güçlü olmasını sağlamıştı. İlk başta bir işe yaramasa da, geneç her saniye ile adım adım ateş elementinin gerilemeye başladığını fark etmişti. Bunu kendisinin fark ettiği gibi Chimera'da fark etmiş olmalıydı ki, ateş elementinin gücünü arttırmaya başlamıştı. Kendisinden 5 alem daha üstte bulunan bir yaratıkla yıldız enerjisi boyunda ölçüşemeyeceğini bilen Akira'nın çok daha farklı bir planı vardı. Toprak küresinden çok ufak, kum gibi bir parça çıkararak, duvarların kenarından Chimera'ya doğru ilerlemesini sağladı. Bu arada kendi gayzerine eskisine göre çok daha fazla yıldız enerjisi göndermeyi de ihmal etmemişti. O her ne kadar gönderse de, yapabildiği tek şeyin ateş sütununun ilerlemesini yavaşlatıyor olduğunun bilincindeydi. Eskisine göre daha güçlü ateş sütunuysa her saniye Akira'ya doğru ufakta olsa ilerlemeye devam ediyordu.
Akira bir süre dayandıktan sonra, dikkat çekmemesi için yavaşça gönderdiği kumların Chimera'nın etrafında olduğunu gördü. Büyüsü çok basitti. Kumlar bir anda bir araya gelerek, Chimera'nın gözlerinden içeriye girecek ve beynini dağıtacaktı. Bunu yapmak için konsantrasyon olduğu anda etrafını hiç kontrol etmediği için başının belaya girmesini sağlayacak bir olay oldu.
Chimera'da aynı onun gibi sinsi bir saldırı planlamıştı. Ateş elementi ile onu zorlarken, Su elementini zeminden Akira'ya doğru götürmüştü. Yerden bir anda çıkan buz dikitleri, Akira'nın tepki veremeyeceği kadar hızlı bir şekilde ortaya çıkıyordu. Fakat Chimera'nın bilmediği şey Elemental Kürelerin kullanıcısını her duruma karşı koruduğuydu. Bu nedenle kullanıcısından sürekli olarak yıldız enerjisi çekiyorlar ve gerektiği anda kendi başlarına kullanıyorlardı. Buz dikitleri Akira'ya doğru yükselirken, Ateş elementi bir anda öne çıkarak Akira'nın daha önce yapamadığı kadar yüksek bir sıcaklık ile buz dikitlerini eritti. Akira bu fırsatı değerlendirmeyi başararak, şaşkın Chimera'nın gözüne girmesi için kum tanelerini sıkıştırıp, iki adet kazık elde etti ve bir anda Chimera'ya doğru ilerletti. Chimera daha ne olduğunu anlayamadan kafasının üzerinden çıkan iki kazık ile ölmüştü. Yıldız enerjisi Akira'ya doğru gelirken, Akira bir elini havaya kaldırarak, bunun Elza'ya verdiği küp şekline girmesini sağlayıp kürelerin durduğu arkasına atarak, onunda orada durmasını sağladı.
Artık katların ilk iki koridorundan elde ettiği enerjiyi bu küreye koyacakken, son iki katındaki enerjiyi kendisine alacaktı. Bu sayede hem kendi gelişimini engellememiş olacak, hemde Elza'nın seviyesini çok daha kolay bir şekilde yükseltecekti. Tüm Elemental Küreleri kendisini yenilerken Akira'nın enerjisi gitgide daha azalsa da, diğer koridoru da temizleyeceğini düşünüyordu.
-----------------------------------------------------------
''Bu odada meditasyon yapabilirsin. Elindeki küp bittiğinde yanında otomatikman geçit açılacak, ondan geçip efendi Akira'nın yanına dönebilirsin.''
Odin Elza'yı bir odaya koyduğunda arkasını dönüp çıkacakken, arkasından gelen ses ile durdu.
''Efendi Odin, Akira ne kadar zamandır yaşıyor?''
Odin bu soruyu daha önce Hemera'ya cevaplamıştı. Bu yüzden Elza'ya da cevaplayabileceğini düşünerek,
''Hiç bir fikrim yok. Ben yaklaşık 10 milyon yaşındayım. Fakat o benden bile daha yaşlı bir kişi, üstelik beni yaratan kişinin ta kendisidir. Sadece beni değil, Ra'yı da yaratan kişi o. Senin büyükbabanın ismini aldığı kişiyi. Güneşin yegane efendisi. Sizin evreninizde olan tanrılar ve titanlar bizim yanımızda tamamen çöp gibidirler. Onların hayal dahi edemeyeceği kadar güçlüyüz, işte bu yüzden Kaos ve Akira arasında antlaşma var. Biz onlara saldırmıyorken, onlarda bize saldırmıyor. Efendi Akira, kısa sürede alemlerin geçerek gerçek gücüne kavuşacak. Bu yenildiğinden beri hiç omadı, şuan eski yaşamlarına göre çok daha güçlü bir ilerleme gösteriyor. Senin sorunun cevabıysa şu, Efendi Akira kaotik bir canlıdır. Düzenin Efendisi olsa da, canı istediğinde canlıları yok eden bir kişidir. Özelliği gereği bunu yapmak zorunda. O bizim gibi meditasyon ile gelişemez, canlıların özleri ile gelişir. Alemlerin üstündeki gücü mühürlü bir halde bekliyor. Şuan sana çok güçlü gibi gelse de, alemleri geçtiğinde Kaos ve Akira'nın savaşı başlayacak. İşte o zaman kıyameti göreceksin. Şimdi meditasyonuna başla, ne kadar hızlı olursan o kadar iyi olur.''
-----------------------------------------------------------
Bugün boş vaktim olduğu için rahatça bölüm yazabiliyorum. Diğer bölüme daha başlamadım ama neyse 😁 Herkese iyi ve hayırlı günler dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos'un Varisi 1-2
FantasyAgalar kitap +15 dir. Tabi bu benim fikrim. Sapıklık var, komedi 128.bölüm de hat safhada , işkencesi cartı curtu da bölümlere serpiştirildi. Konu ne derseniz, adından da anlaşılacağı gibi Kaos adlı elemanın varisi. İlk bölümler sonradan banada tuha...