Si-Hia Krallığının tamamı 5 gün sonra ele geçirilmişti. Generalleri, Akira'nın istediği gibi şehirlerde ki tüm soyluları etkisiz hale getirmişti ve eğittikleri çocukların öldürmelerini sağlamışlardı. Krallığı tamamen ele geçirdikten sonra Lamalas ve Azog Krallıkta düzeni kurmak ve Akira onların yerine vali atayana kadar bölgede kalmışlardı. Samira, Giges, askerler ve ailelerini yanlarına alarak Underhill'e götürüyorlardı. Kızıl Şehirde ise yas tutuluyordu. Halk savaşta krallarını, prensesini ve bir çok askerini kaybetmişti. Akira Kızıl Şehire geldiğinde beş günlük bir yas ilan etti ve bugün yas bitmişti. Kral Elfward'ın hayatta kalan tek varisi olduğu için yeni kral oydu. Balkon konuşması yapması gerekiyordu. Tüm şehir halkı sokaklarda toplanmıştı ve onu bekliyordu. Akira ise çok gergindi.
"U-us-usta ne yapacağım! Daha önce böyle bir şey yapmadım!"
"Daha kıytırık bir kralken böyle gerginsen ileride ne yapacaksın? Kendine güven, Elfward ve Helena'nın ölümü için duyduğun üzüntüden bahset. Kral olmak bu kadar basittir. Rol yapacaksın."
Akira ustasının dediklerini kısmen anlamıştı. Fakat kral olmanın sadece rol yapmak olmadığını düşünüyordu. Yinede ustasını dinledi. Derin bir nefes alıp saray balkonuna giriş yaptı. İki yanında Samira ve Giges hazır bir şekilde bekliyordu. Halk ise yeni krallarını gördüğünde sessizce beklemeye devam ettiler.
"Ben, Kral Elfward'ın damadı, güzeller güzeli Prenses Helena'nın kocası, Si-Hia Krallığının fetheden Kral Akira! Babam ve karım alçak bir şekilde öldürüldüler. Bunu gördükten sonra ise onların hatrına Si-Hia Krallığının tüm soylularını yok ettim. Artık huzur içinde yatabilirler. Onları huzura kavuşturduğuma göre artık savaşı kazandığımız için şenliklere başlayabiliriz!"
Akira bunları söylerken ciddi değildi. Kendisi en başından Elfward ve Helena'nın ölümünü planlamıştı. Şimdi sırada kendisinin güvendiği Ra'yı sağ kolu yapmaktı. Sonuçta kral olmadığı halde onu sağ kolu yapıp kendisinden ve generallerinden sonra Krallıkta ki en yetkili kişi yapacaktı. Konuşmadan sonra içeriye giren Akira, taht salonuna doğru gitti. Salonda 80 soylu vardı. Neredeyse yarısı savaşta ölmüştü. Akira arkasında iki generali ile birlikte salona girdiğinde herkes saygıyla eğildi. Tahta oturduğunda bir süre gözleri ile Ra'yı aradı. Onu gördüğünde ise arka kısımlarda bekliyordu. Her ne kadar Jigoku Aleminde olsa dahi soylu olmadığı için arkalarda beklemek zorundaydı.
"Ra, buraya gel."
Soylular bu cümleyi duyduğunda Ra'nın, Atum'un pes etmesi yüzünden cezalandırılacağını düşünüyorlardı. Ra, Akira'nın önüne gelip, saygıyla selamladı.
"Evet Kralım."
Ra, Akira'ya sadakat yemini ettiği için kral olmakla ilgilenmiyordu. Sadece o aptal oğlu yüzünden utanıyordu. Akira'nın onu öldürmesine sevinmişti fakat aynı kandan oldukları için oda cezalandırılabilirdi.
"Artık sağ kolumsun. Senin çocuğunu savaşta teslim olduğu için öldürdüm."
Salondaki herkes nefesini tutmuştu. Kralın sağ kolu olmak demek, sadece Krala hesap vermek demekti. Soylular kral meşgul olduğunda sağ koluna hesap verirdi. Ra ise böyle bir ödülü duyduğunda yüzü sevincinden ışık saçıyordu.
" Sağolun Kralım. Bana olan güveninizi boşa çıkarmayacağıma yemin ederim."
Akira yeminini kabul ettikten sonra onun biraz sağ tarafının aşağısında olan boş tahta oturdu. Akira, soyluların tamamına hitap ederek,
"Sizleri rahat bırakıyorum. Hepiniz şehirlerinize dönün. Ordunuzu güçlendirin. Şimdi çıkabilirsiniz."
Soylulara cevap verme şanslarının olmadığını belirterek onları kışkışlamıştı. Odada dört kişi kaldıktan sonra ise
"Ra, en güvendiğin insanları çağır. Yeni şehirlere yöneticiler atamam gerekiyor."
Ra bunu duyduğunda hızla selam verip klanına doğru gitti.
"Underhill'in kontrolünü sana veriyorum Samira. Sonuçta o surları sen yaptın. Hem generalimsin hemde şehir yöneticim. Benim ordumun zırhlarını ve silahlarını sadece sen yapacaksın. Krallığın resmi demirciside sensin. Giges sen ise Şeytan'a haber ver Abra ile buraya gelsin. Ona bir teklifim var.''dedikten sonra Samira hızlıca Underhill'e doğru yola çıktı. Samira çok mutlu olmuştu. Ailesinden intikamını Akira sayesinde alabilmişti ve yine efendisi ona çok büyük bir ödül veriyordu. Bir şehir, hem de bu şehir diğer şehirler gibi değildi! Efsanevi Underhill'in yöneticisi olacaktı. Yöneticiliği zaten mağaza zinciriyle öğrenmişti. Üstelik sadece bu kadarla da kalmamıştı. Kendisi baş demirci olmuştu. Bu cüceler arasında büyük bir onurdu. Giges ise Şeytan'a ulaşıp Akira'nın dediklerini iletti.
Yaklaşık bir saat sonra Abra sayesinde Şeytan hızlıca başkent Kızıl Şehrine gelmişti. Giges onu saray kapısında karşıladı ve sorunsuzca Akira'nın yanına gitmeyi başardılar. Akira ikisinin yanına gelmesini bekledi ve,
''Hoş geldin. Senden istediğim gibi Underhill'i korudun Şeytan. Sana vadettiğim ödülü vereceğim. Fakat ilk önce bir şey sormak istiyorum. Benim adıma çalışmak ister misiniz?''
Şeytan böyle bir teklif beklemiyordu. Suikastçılar Merkezi her zaman kanun dışı olarak görülmüştü ve hep gizli işler ile kendilerini devam ettirmişlerdi. Şuan karşısında açık bir teklif vardı. Akira'nın ne kadar bonkör olacağını kendisi görmüştü. Merkezi bir krallığa yaymak mükemmel olabilirdi. Sadece görev sırasında ölme riskleri olurdu. Yinede bu teklife balıklama atlamak çok saçmaydı. İlk önce antlaşmanın maddelerini duyması gerekiyordu. Bunun için,
''Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?''
''Sana Karakurum şehrini vereceğim. Oranın yöneticisi sen olacaksın ve Suikastçılar Merkezi bu krallıkta meşru bir klan olacak. Sadece senin tüm merkez adına bana bağlılık yemini etmeni istiyorum.''
Şeytan duyduğu şeylerle gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Giges'te aynı Şeytan gibi çok şaşırmıştı. Suikastçılar Merkezinin meşru olması demek artık saklanmalarına gerek olmadıkları anlamına geliyordu. Üstelik krala sadakat yemini ederse hiç kimse merkeze dokunamazdı bile. Bunlarda yetmezmiş gibi kendisine eskiden Si-Hia krallığının başkentini veriyordu.
''Ben, Şeytan, Suikastçılar Merkezinin 2 bin yıllık lideri, siz Kral Akira'ya sadakat yemini ediyorum.''
Akira'nın yüzünde hiç bir gülümseme yoktu. Fakat içinden sevinç çığlıkları atıyordu. Eline çok büyük bir koz gelmişti. Şeytan'ı kullanarak her krallığı kışkırtabilir ve ele geçirebilirdi.
''Bundan böyle Suikastçılar Merkezi, Pendragon Krallığının meşru klanıdır. Kim ona saldırmaya kalkarsa, onu yok edeceğiz.''
diyerek Şeytan'a Karakurum'u verdiğini gösteren belge ile meşru klan olduğunu kanıtlayan belgeyi verdi. Şeytan saygıyla Akira'nın önünde eğildi ve Karakurum'a gitmek üzere salondan çıktı. Şeytan'ın salondan çıkmasından kısa bir süre sonra ise Ra ve arkasında bir çok kişi gelmişti.
''Kralım, istediğiniz gibi en çok güvendiğim kişileri çağırdım.''
Akira kendisinin önünde saygıyla eğilip bekleyen kişileri incelemeye başladı. Atlas, Ares, Afrodit'i tanıyordu zaten. Gerisinin ise önemi yoktu.
''Sizi buraya neden çağırdığımı Ra zaten söylemiştir. Si-Hia Krallığını ele geçirdiğim için çok büyük bir yönetim boşluğu var. Eski soylulara toprak vermeyeceğim. Ra, Karakurum ve Underhill hariç yerleri sen dağıt."
Akira'nın kendisine bu kadar güvenmesini takdir etti. Hızlıca şehirleri dağıtmaya başladı. Toplamda 50 şehir 100 kasaba dağıttı. Akira ise bu sırada Linda'yı dinliyordu.
"Akira, bir krallığın neredeyse hepsini Anka Klanına vermen mantıklı mı? Ya ileride sana isyan etmeye kalkarlarsa?"
"Hele bir denesinler. Bir çok kozum var. Örneğin sen, Abra, Ruin, generallerim hatta Suikastçılar Merkezi. Bana isyan etmeleri için en azından Rida Alemi 1. Seviyede bir destekleri olması gerekiyor."
"Sadece onlara mı bel bağlıyorsun Akira! Uzun zamandır seviye atlamak için çaba sarf etmedin. İşleri bir süre general dediğin çocuklara teslim et. Ölüm Ormanına gideceksin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos'un Varisi 1-2
FantastikAgalar kitap +15 dir. Tabi bu benim fikrim. Sapıklık var, komedi 128.bölüm de hat safhada , işkencesi cartı curtu da bölümlere serpiştirildi. Konu ne derseniz, adından da anlaşılacağı gibi Kaos adlı elemanın varisi. İlk bölümler sonradan banada tuha...