Bölüm 115

6K 488 129
                                    

Odin ve Ra Elza Anka ve Minos'u almak için evrenler arası geçişi yaptıklarında karşılarında kendilerini bekleyen bir grup ile karşılaştılar. Arc ve Erc yanlarında Hemera, Elza ve Minos ile bekliyorlardı. Anlaşılan Kaos, evren arası geçişi hemen fark etmişti. Üstelik bu geçişin sebebini de anlamış olmalıydı ki, torununu, canavarı ve Elza'yı ortakları ile birlikte göndermişti. Odin ve Ra daha ağzını açamadan, Hemera konuşmaya başladı.

''Büyükbabam benim yerimin eşimin yanı olduğunu söyledi. Tabii eşimin karakteri değişti ama olsun. Bir kere birbirimize aşık olduk sonuçta. Bu ikisini de benim isteğimle yanıma verdi.''

Odin ve Ra, efendilerinin bu kadına nasıl sevgi beslediğini anlayamasalar da, yapabilecekleri bir şey yoktu. Evli olan eşleri kimse ayırmamalıydı. Bu kadim bir yasaydı. Üstelik bu kadın onlardan çok daha güçsüz olmasına rağmen, sanki bir dayanağı varmış gibi emir veren bir tonda konuşuyordu ki, efendilerini anımsatmıştı. Bela belayı çekerdi değil mi? Hemera, şaşkın bir şekilde duran Odin ve Ra'ya doğru ilerlerken, arkasındaki Minos ve Elza'da ilerlemeye başladı. Kıpkızıl saçlar ve çok çekici bir vücudu olan Elza şuan En Unvanlı Zaidan Aleminin 5. seviyesindeydi. Tabii her seviye artışında vücudun gitgide güzelleşmesiyle birlikte Elza çok daha güzel olmuştu, orası ayrı. Odin ve Ra bile sapık düşüncelere girmişlerdi. 

''O sapık gözlerinizi uzak tutun. Akira bunu öğrenirse sizi hadım eder. Benden söylemesi. Hahaha...''

Hemera'nın böyle konuşulduğu duyulmuş bir şey değildi. Fakat şuan böyle davranmasının sebebi Ra ve Odin'in gözlerinde gördüğü sapık bakışlardı. Sırf Elza'yı kurtarmak için Akira'nın emrini geçersiz kılmıştı. Bu yöntem çok kullanılmasa da, eşler arasında uygulanabilen bir durumdu. Tabii her durum için geçerli değildi. Fakat Akira'nın Minos'a verdiği emri Hemera sonradan değiştirebilmişti. Elza'yı gizlice yanına almışken, annesini ise Akira'dan uzak tutmuş ve böylece iki kadını kurtarmıştı. Akira bunu duysa sinirlenebilirdi, fakat karısının neden yaptığını kısa sürede anlayacağı için çokta sorun olmazdı. Eşler arasında ortaklar işte bu yüzden çok sıkıntıydı. Bazen bir tarafı memnun ederken, diğer tarafı kesinlikle kızdırıyorlardı ki, efendileri de sinirlerini onlardan çıkarıyorlardı. Bu yüzden Minos, Hemera'nın yanında kalmak istemişti. Fakat kaderinden kaçamamıştı ve şuan gerçek efendisinin yanına dönüyordu. Bu yüzden kıllı yüzünde, attığı her adımla daha çok ortaya çıkan bir korku ifadesi vardı. Hemera, Elza ve Minos kendilerini bekleyen Odin ve Ra'nın yanına gittikleri anda, Labirent Evreninde Koruyucuların Merkezine gitmek için ortadan yok olmuşlardı.

-------------------------------------------------------------------

Akira şuan karşısında duran yüzlerce yarı tanrıya bakıyordu. Rahatlıkla 1. katı temizlemişti ve binlerce yaratığı öldürmesine rağmen dantianının sadece %0,008'i dolmuştu. Fakat buda bir gelişimdi. Zaten ilk başta böyle olacağını tahmin ettiği için hayal kırıklığına uğramamıştı. Şuan için asıl kaynağı, bu aptallar olacaktı. Lugal Unvanlı Seishin Alemi 1. seviyede ki gücüyle hepsine karşı rahatça savaşabileceğinden emindi. Aralarından sadece iki kişi onunla aynı seviyedeydi, fakat bu onun için kötü bir durumda değildi. Akira'yı güçlü yapan sadece seviyesi değil, aynı zamanda milyonlarca yıllık savaş tecrübesiydi. Binlerce kadim büyüye sahipti ki, bu kadim büyülerin neredeyse hepsini alemleri aştıktan sonra kullanabilecekti. Fakat bir tanesi onun için önemliydi. Tamamen insanların yeteneklerini ve vücut hareketlerini ( Naruto Shippuuden Sharingan'dan aldım.) inceleyebilen bir göz. Bu aslında kadim bir büyü değildi, fakat kendisinden başka yapan bir kişi olmadığı için Akira bu büyüye kadim büyü deyip geçiyordu. Kullanımı ise çok basitti. En azından kendisine göre..

Dört elementi - Ateş, Toprak, Hava ve Su - gözlerine gönderiyordu. Her element karşısındaki kişinin bir özelliğini görmesini sağlıyordu. Toprak, hızını ve ayak hareketlerini, hava ise insanın gövde hareketlerini, su insanın zayıf noktasını, ateş ise karşısındaki kişinin büyüsünü nasıl yaptığını. Bu büyünün dezavantajı ise şuydu;

Gözleri, kullandığı dört element ile dört farklı ışık yaydığı için, rakibi çok daha tedbirli yaklaşıyordu. Üstelik tek dezavantaj bununla kalsa iyiydi. Eğer dikkatli olmazsa, gözleri kör olabilirdi ki, diğerlerinin bu büyüyü yapmaması işte bu yüzdendi. Fakat Akira geçmişinde binlerce defa bu büyüyü yaptığı için çokta sıkıntı yaşayacağını düşünmüyordu.

(Bu göz büyüsüne ne ad verelim? Valla düşündüm de hiçbir şey çıkmadı. Yorumlarda güzel bir isim olursa onu koyalım.)

Fakat bu büyüyü yapmadan önce savaşın başlamasını istiyordu. Aurasını saldığı anda 98 kişi ölecekti. Fakat Akira'nın isteği bu değildi. İlk önce seviyesini Ensi Unvanlı olarak göstererek, kimlerin kalacağını görecekti. Bu sayede hem seviyesi açığa çıkmamış olacaktı, hemde yarın kendisini öldürmek isteyecek olan yarı tanrılar çok daha fazla olacaktı. Bu yüzden aura gücünü Ensi Unvanlı Zaidan Alemi 1. seviyeye çekti ve dışarıya doğru, kimseyi hedef almadan saldı. Bir çoğunun yüzü bembeyaz olsa da, bir kısmında gülücükler açmıştı. Bu aurayı hisseden 60 kişi odadan hızlıca çıkmaya başlamıştı. Kendilerinin hiçbir şansı olmadıklarını biliyordu, bu yüzden akıllı bir seçim yapmışlardı. Fakat hala 40 kişi vardı ve Akira'nın anladığı kadarıyla bunlar yaydığı aura ile eşit ve daha üstün seviyedeydiler. İçlerinde 10 kişi Ensi Unvanlı Zaidan Alemi 1. seviyesindeyken, 10 kişi Ensi Unvanlı Daichi ve Tengoku, 5 kişi Ensi Unvanlı Chiji ve Rida, 13 kişi ise Ensi Unvanlı Kötei Alemindeydiler. Geriye kalan 2 kişiyse grubun içinde en güçlü olan Lugal Unvanlı Seishin Aleminin 1. seviyesindeydiler. Üstelik hedeflerinin kendilerinden 1 unvan daha düşük olması ile ikisi de havaya girmişti. Fakat şöyle bir durum vardı ki, ilk önce bu eziği - Akira'ya - kim saldıracaktı. Sadece onu öldüren kişi ödüle kavuşacaktı. Birbirlerine saldırmaları ise yasaklanmıştı. Fakat bu sorunu yine Akira halletti.

''Güçsüzden güçlüye doğru saldırın. İlk önce en güçsüz 10 kişi saldırsın da, onları ortadan kaldırayım.''

Bunları söylerken kendisine ne kadar güvendiği belli oluyordu. Bunu fark eden kişilerin gözleri kısılırken, bir çoğu gülmüştü. Seviyesi düşük olduğu için rahatça öldürüleceğini düşünüyordu. Fakat kendisi av olduğu için kiminle savaşacağını seçebilirdi. Zaten 1. katın patron odası son derece genişti. 200 metre genişliğe, 400 metre uzunluğa ve 150 metre yüksekliğe sahip müthiş bir odaydı. İçindeki son canavarı Akira sadece aurasıyla öldürmüş ve sadece para istemişti. Zaten ekipman vesaire gibi şeylere ihtiyacı yoktu. Kendisine ait savaş ekipmanları hala mevcuttu, sadece onları şuan için giyemiyordu.

Akira eliyle işaret ettiğinde grubun içinden 10 kişi çıktı. İlk önce aralarından kimin saldıracağına karar vermeye çalıştılar.

''Hepiniz aynı anda saldırın. En azından böylesi çok daha hızlı olur.''

Akira hızlıca bu işi bitirmek istiyordu. Diğerlerinin gerçek gücünü görseler bile buradan çıkmalarına izin vermeyecekti, fakat yine de biraz eğlenmek için kendi gücünü de Ensi Unvanlı Zaidan Alemi 1. seviyeye indirdi. Bu sayede hem eğlenmiş olacak hemde, kendisi ile eşit seviyedeki kişiler ile nasıl savaştığını görecekti. Yarı tanrılar, tanrı olan ebeveynlerinden yetenek  aldığı için kendisinden bir kaç seviye daha üstü yenebilecek kadar potansiyele sahiptiler. Akira ise kadim bir varlıktı. Düzeni temsil ediyor ve herkese adaletli davranıyordu. 

---------------—-----------------------------------

Elza'nın durumu bana ters geldiği için değiştirdim. Elza'yı hikayede çok daha fazla göreceğiz. Akira'nın öğrencisi yapmayı düşünüyorum. Ne dersiniz? Bu arada şu göz yeteneğinin ( Sharingan) ismini ne koyalım? Aklınıza gelen güzel isim varsa yorumlarda belirtirseniz sevinirim. Hepinize iyi ve hayırlı günler dilerim.

Kaos'un Varisi 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin