Akira bunları söylerken, en başından olduğu gibi ilgisiz bir tonda söyledi. Volkan hala şehre ölüm yağdırırken, eline Linda'yı alıp normal bir insan gibi yürümeye başladı. Bu yürüyüş oldukça garipti. Bu garipliğin sebebi ise, yıldız alemlerinde bulunan hiç kimse bu kadar yavaş yürüyemezdi. Her ne kadar kendisini yavaşlatanlar olsa da, vücutlarında dolaşan yıldız enerjisi, onların normal insanlardan çok daha hızlı olmalarını sağlardı. Fakat şuan da karşılarında normal bir insan var gibiydi. Yavaşça ilerlerken, bir anda subay ve askerleri onun önünü boşalttılar. Akira, önü açıldığında ilk başta fark ettiği ve öldürmediği büyücülerin, kendisine doğru ellerini uzatıp büyülerini hazır tuttuklarını gördü. Hepsinin ellerinde elementten yapılan mızraklar, büyü topları, lavlar, buz öbekleri bulunuyordu. Önleri açılıp kendisini gördükleri anda hepsi büyülerini fırlattı. Bir anda üstüne gelen 20 büyüyü gördüğünde normal kişilerin yapacağı savunma büyüleri yerine, Akira sadece Linda'yı savurarak çıkardığı rüzgar ile büyüleri etkisiz hale getirmekle kalmayıp, onları kendi vücuduna çekmeye başladı.
Daha önce böyle bir olay ile karşılaşmayan askerlerin yüzünde aynı ifade vardı. Korku!
''Bu kadar kötü büyüler ile bana zarar veremezsiniz. Fakat ben bu kılıç ile size zarar verebilirim.''
Akira bunu dediği anda bir anda askerlerin gözünden kayboldu. Aslında sadece gerçek hızını kullandığı için sanki bir anda görünmez olmuş gibiydi. Aralarındaki güç farkı düşünüldüğünde, savaştığı kişiler için görünmez gibi olmak onun için çocuk oyuncağıydı. Akira, hızı ile birlikte büyücülerin önüne geçtiğinde, daha kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Linda'yı tüm büyücülerin boyun hizasında savurduğunda, büyücüler öldüklerini bile fark etmeden hayata gözlerini yummuşlardı. Onların yaşamları ve bu güne kadar topladıkları yıldız enerjisi ise ilk önce Linda'nın kabzasında bulunan o tuhaf mücevhere, daha sonra ise Akira'nın dantianına giriyordu. 20 kişiden aldığı enerji onun dantianının %2 sini doldurmuştu. Kafalar, bağlandıkları bedenden ayrılırken yavaşça yere düştü. Bu düşüşten hemen sonra ise sanki bedenleri bir fıskiyeymiş gibi boyunlarından kanlar fışkıran bedenler ise geriye doğru çoktan düşmeye başladılar.
Savaşçılar ise bir anda ölen büyücüler karşısında bir kaç adım geriye çekildiler. Neler olduğunu anlayamıyorlardı. Bu adamın bu kadar hızlı, daha doğrusu güçlü olabileceğini kim bilebilirdi ki? Kendilerine fark ettirmeden, 20 büyücüyü bir anda öldürmek olacak iş değildi! Fakat şuan çok daha büyük sorunları vardı. O lanet olasıca adam, kendilerine doğru dönüp yine ilk başta yaptığı gibi yavaşça yürümeye başladı. Ama şöyle bir durum vardı ki, eskiden ilgisiz olan adamın yüzünde ufak bir tebessüme benzeyen bir mimik vardı.
''AKİRA!''
--------------------------------------------------------
''YALAN SÖYLÜYORSUN!''
Hemera, duydukları karşısında kendisini kaybettiği açıkça görülüyordu. Büyükbabasını her ne kadar sevse ve ondan korksa da, şuan bu umurunda değildi. Kaos, Hemera'nın kendisine bağırması karşısında sessizliğini koruyordu. Her ne kadar tanrıların tanrısı olsa bile, bundan çok daha önemli olarak Hemera'nın büyükbabasıydı. Buda şu demek oluyordu, torununun bağırışlarını dinlemek.
(Bu Kaos'ta çok merhametli. Ben dedeme böyle bağıracağım var ya, üff.. Yaşıma boyuma bakmaz, hayatımın aksiyonunu yaşatır bana. :D)
Hemera'nın bir süre daha çıldırmasına izin veren Kaos, bir süre sonra sesini yükselterek,
''Bu kadar sinir krizi geçirmen sana yeterli gelecek. Şimdi, bırak da cümlemi bitireyim. Akira'nın duygularını kaybetmesinin nedeni bir tanrının kalbini özümsemesi için kalbinin üzerindeki mührün kırılması. Linda'nın özelliğini sana söyledim. Onun öldürdüğü her kişinin yaşam gücü ile birlikte yıldız enerjisi alıyor. Fakat Akira'nın mührü kırıldığında, artık sadece bu ikilinin üzerine bir şey daha eklendi. Duygular. Eskiden kalbinde korku bulunurken, şimdi o duygu olmayacak. Bu büyüyü bunun için Linda'ya verdim. Kalbinde 2 duygu bulunacak. Nefret ve Sevgi. Sevginin kaynağı sen olurken, nefretin kaynağı ise canlılar olacak. Şuan kalbi nefretle dolarken, ufak bir kısmı ise sana karşı olan sevgisi bulunuyor. Şimdi bunu duyduğuna göre kocanın yanına git. Yoksa nefret kalbini doldurup, tüm canlılara savaş ilan edecek. Güzel bir eğlence, değil mi? HAHAHAHA....''
Kaos, kahkaha atarken ağzını açan Hemera'ya doğru elini sallayıp onu kocasının yanına yolladı. Varisinin kalbine iki duyguyu yerleştirmek istemesinin sebebi çok basitti. İçinde bulunan nefret ve evren elementleriydi. Bu iki element sadece iki duyguyla alakalıydı ki, onlarda nefret duygusu ve sevgi duygusuydu. Aynı kendi kalbinde olduğu gibi...
-----------------------------------------------------------------
Kendisini çağıran sesin geldiği yöne doğru kafasını döndüren Akira, havada duran kadını gördü. Kalbinde sadece iki duygunun çok az olmasına rağmen, bu kadını bu kadar sinirli gördüğünde başına gelenleri iyi hatırlıyordu ki, istemsizce yutkunmak zorunda kaldı. Askerler ise bir yukarıdaki ilahi güzellikte olan kadına, birde bu psikopata bakakalmışlardı. En ufak hareketlerinde, büyücüler gibi öleceklerini bildiklerinden dolayı nefes alırken bile sessiz olmaya çalışıyorlardı. Kadın aşağıya indiğinde toprakta göçük oluşturmuştu. Ve yüzündeki katil bakışlar ile, Akira'ya doğru ilerlerken, bastığı toprakta ayak izleri bırakıyordu.
''Heme-''
Çatt..
Akira, cümlesini bitiremeden yüzünde patlayan tokat ile olduğu yerden havalanmıştı bile. Askerlerin gözleri ise fal taşı gibi açılmıştı. Kendileri saldırırken, bir çizik bile atamadıkları adam, şuan gözlerinin önünde bir tokatla uçurtma olmuştu. Kendilerine bu tokat denk gelseydi, .oktan kafaları uçmuş olurdu. Akira, yediği tokatın etkisi ile çoktan 500 metreyi geçmişti ve hala uçmaya devam ediyordu. Yüzünün sağ tarafı karısının el şekline göre şişmeye başlamıştı. Hala uçmaya devam ederken, bir anda onu kolundan yakalayan Hemera, Akira'yı omuzlarından sarsarak,
''Seni gerizekâlı! İlk önce benim yanıma gelmelisin! Eğer bir daha böyle bir aptallığa kalkışırsan, Kaos'a yemin ederim ki, seni bundan çok daha kötü bir duruma sokarım!''
dedi. Akira şuan konuşmaya çalışsa, kesinlikle dilini ısıracağı için tepki bile veremiyordu. Şehre saldıran volkan ise çoktan yok edilmişti ki, bunu yapan kişi yine Hemera'ydı. Bir süre daha kocasını sarstıktan sonra, ona sarılan Hemera, sanki hiç ayrılmayacakmış gibi gitgide sıkarak bu sarılmaya devam etti. Bu sarılış Akira'ya ilk başlarda rahat ve güven verse de, ilerledikçe kemiklerinin acımaya başlaması ile yerini acıya bırakmıştı.
''He-Hemera, beni öldüreceksin!''
Hemera'nın en ufak dokunuşu bile Akira'nın kalbindeki sevgi duygusunu arttırırken, Bu sarılma ile eskisinden çok daha iyi olduğunu hissediyordu.
---------------------------------------------------------
Kaos, aşağıda gerçekleşen olayı izlerken resmen gülerken tepiniyordu. Duygusuz Akira, Hemera'nın öfkeli görüntüsü karşısında resmen geri adım atmakla kalmayıp, karısına duyduğu sevginin gerçek olduğunu ona kanıtlamıştı. Büyünün en zayıf noktası da işte buydu. Gerçek sevgi duyduğu kişi ortaya çıktığında, kalbi sevgiyle dolarken, eğer sevdiğine herhangi bir zarar gelirse veya en kötü ihtimalle ölürse, kesinlikle kalbi nefretle dolarken tüm canlıları yok edecekti. Böyle bir şey olması ihtimal dışı da olsa yine de ne olacağı belli olmazdı, değil mi?
-------------------------------------------------
Duygusuz Akira fikrini beğenmediğiniz için, bu dönüşü yaptım. Nasıl iyi mi? :D Kitaba yön verecek olanlar sizsiniz, arkadaşlar. Yine de sorayım, Duygusuz Akira'mı? Yoksa bu Akira'mı? Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim. Hepinize iyi günler dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos'un Varisi 1-2
FantastikAgalar kitap +15 dir. Tabi bu benim fikrim. Sapıklık var, komedi 128.bölüm de hat safhada , işkencesi cartı curtu da bölümlere serpiştirildi. Konu ne derseniz, adından da anlaşılacağı gibi Kaos adlı elemanın varisi. İlk bölümler sonradan banada tuha...