Kaos'un Varisi 1-2

Bölüm 117

Duvardan içeriye doğru sokulan mızraklarını çıkaran yarı tanrılar, silahlarının kan ile kaplandığını gördüklerinde hepsi kimin ödülü alacağını merak etmişlerdi. Verilen bilgiye göre öldüren kişi anında Koruyucuların Merkezine gönderilecekti. Fakat hepsi etrafına baktığında kimsenin kaybolmadığını görmüşlerdi. Tek bir kişi hariç, toprak büyücüsü. Hepsi onun öldürdüğünü düşündüğünde, yapılanın adaletsiz olduğunu söylemeye başlayacaklardı ki,  duydukları ses ile dikkatleri tamamen dağıldı.

''Beni sadece sıkıştırıp, mızraklarınızı saplayarak mı öldürmeyi düşündünüz? Yahu siz ciddi misiniz?''

Toprak duvarın etrafını saran 9 yarı tanrı hızla yine Phalanx düzenine geçerken, odanın kenarında bekleyen 20 kişiyse şaşkınlıkla ortaya çıkan Akira'ya bakıyorlardı. Kendilerinden en az 4 alem düşüktü, üstelik Lugal Unvanlı Seishin Aleminin başında olan kişiler bile onu konuşana kadar hissedememişlerdi. 

''Sizin öldürdüğünüz o toprak büyücüsü. Gaia çocuğunun böyle güçsüz bir şey olacağını hiç düşünmemiş herhalde. Hahaha...''

Akira sözlerini bitirdiğinde, sanki dünyanın en iyi esprisini yapmış gibi gülmeye başlamıştı. Karşısında Phalanx hattı kuran yarı tanrıları hiç önemsemiyordu. Zaten en ufak bi el hareketiyle bile onları yok edebilirdi. Fakat gerçek gücünü en sona sakladığı için bu sefer hattın zayıf notkasını kullanmaya karar verdi. 9 kişi sadece ona doğru bir hat kurmuştu. Kimse arka taraflarından gelecek saldırıyı beklemiyordu ki, bu onların sonu olacaktı. Hala gülmeye devam ederken, bir adım atarak ortadan kayboldu. Hattaki kişiler ne olduğunu bile görememişlerdi, fakat kenarda bekleyen 20 kişi açıkça neler olduğunu görmüştü. Akira bir adımı attığında hattı kuran kişilerin kafasıyla birlikte onların arkasında belirmişti. Üstelik 9 kafayı ellerinde taşırken, vücutları hızla çürüyor ve yıldız enerjisi gözle görülecek kadar yoğun bir hal alarak, Akira'ya doğru akıyordu. ( Skyrim, Dragon Ruhu'nu kazanmayı düşünün.) Akira diğer kata geçmek istediği için artık oyun oynamaktan sıkılmıştı. Zaten 2. katın patronunu yok ettiğinde isteyeceği şey aklına gelmişti bile. Kendisine çok daha fazla yıldız enerjisi ve yaşam gücü kazandıracak bir plan..

Akira seviyesini hızlı Lugal Unvanlı Seishin Alemi 1. seviyeye çıkarıp gücünü yaymaya başladı. Bu gücü hisseden tüm yarı tanrılar şok olmuşlardı. Çünkü daha iki saniye önce kendilerinden 4 alem daha düşük seviyede olduğunu düşündüğü bu kişi, şimdi gruptaki en güçlü 2 kişiyle aynı seviyedeydi. Üstelik aurası kendi seviyesinden çok daha üstün bir durumdaydı ki, bunun nedenini tüm yarı tanrılar biliyordu. Bu adam kendilerinden belki de binlerce defa daha öldürmüştü ve aurasında kan istediği anlaşılıyordu. 

''İlk önce şu aptalları öldüreyim.''

Akira elini birbirine vurup, yeni gücüyle ve eski bilgisiyle şuan için yaratabildiği en güçlü canavarı yaratmaya başladı.

''Dört Element Golemi!''

Bu yaratık Lugal Unvanlı alemlerdeydi, üstelik Labirent Evreninde de bulunuyordu. Sorun şuydu ki, daha önce hiç bu kata gelmemişti ve yarı tanrılar bu yaratığı sadece bilgilendirmeden biliyorlardı. Ne onunla dövüşmüşlerdi ne de görmüşlerdi. Labirentin üst katlarında bir çok yarı tanrı bu yaratığın elinde ölmüştü. Dört ayrı elementi kullanabiliyor olması zaten çok sıkıntıydı, ama tek sorun bu değildi. Oldukça dayanıklıydı. Onu yok etmenin tek yolu elementlerden oluşan vücuduna ters elementler ile saldırmalarıydı ki, buda neredeyse imkansızdı. Çünkü bu yaratıklar sürekli olarak elementlerinin yerlerini değiştirdikleri için yok edilemez kabul edilmişlerdi. 

''Şu ikisi dışındakileri öldür.''

Akira, kendisi ile aynı seviyede olanları ayırmıştı. Onlarla o oynayacaktı, zaten yaratığı kendisi yarattığı için yaşam ve yıldız enerjileri onun olacaktı. Bu yüzden herhangi bir sorun görmemişti. Yaratık kükreyerek 18 kişiye saldırırken, Akira iki kişinin odaların farklı uçlarına doğru gittiklerini gördü. İlk önce parlak zırh giymiş olanın peşine düşmeye karar verdi. Zaten şuan oda mühürlü olduğu için hiçbiri çıkamazdı.