BİLİNÇ KAPALI 3

2.3K 512 234
                                    

Yoğun ve gri bulutların kapladığı gökyüzü adeta güneş ışınlarına geçit vermeye pek yanaşmayarak gecenin karanlığının devam etmesinden yanaydı.
Pazar sabahının yarattığı durgun, hareketsiz bir sabaha saatin kulak tırmalayıcı sesiyle uyandı Selin. Geçirdiği kötü gecenin etkisiyle göz kapakları ağırlaşmış, vücudu bütün enerjisini yitirmişti. Hararetten yangın yerine dönen vücudunun üzerindeki yorganı ayağıyla duvara doğru itti. Eliyle beyaz, tül geceliğini, ardından belinin yan ve üst taraflarını yokladı.

Ne kadar terlemişti...

Başını yastığının biraz soluna çevirdi. Gündüz olmasına rağmen pencereden giren aydınlıkla odadaki karanlığın kavga ettiğini gördü. Loş odası havasız kalmıştı. Yanı başındaki saate bakmak istedi. Saatin gece yere düştüğünü korkarak hatırladı.

"Aman Allah'ım, nasıl bir geceydi!" dedi.

Yatağının hemen önünde duran dil çıkarmış köpek başı biçimindeki terliğini giydi. Pencereye doğru iki adım attı. Yorgun kollarını zorlayarak elini beyaz tül perdenin altından geçirerek perdeyi açtı. İçeri serin ve nemli bir havayla doldu.

Yüzüne çarpan serin rüzgâr ona hayat öpücüğü gibi geldi...

Eliyle saçlarını geri iterek yüzünü pencereye iyice yaklaştırdı. Gözlerini kapattı, başını hafifçe yukarı kaldırdı ve bir müddet serin havanın, içindeki dün geceden kalan kötü etkileri yok etmesini bekledi. Sonra ardına döndü ve pencerenin sağ tarafında yatağının tam karşısındaki çalışma masasının üzerindeki aynaya baktı.

Yüzünde yastığın kırmızı izini gördü. Çevresi morarmıştı, kana esir düşen gözbebeklerini süzdü. Kâbus gibi bir rüyadan uyandığını hatırladı. Sonra dikkatini kapağı açık kalmış ilaç kutusuna verdi. Yere düşmüş ve içindeki haplar misket gibi dağılmıştı. Geçirdiği gecenin şiddetini bir kez daha anladı.

Tekrar aynada yüzüne baktı...

Düz, kumral renkli saçlarının örttüğü buğday tenini seyretti bir müddet. Hafifçe gülümsedi. Gamzeleri sanki bu anı bekliyormuş gibi olanca tatlılığıyla göründü. Fındık gibi burnunun üzerindeki kapkara gözlerine baktı. Yüz mimiklerinin inadına rağmen zoraki gülümsedi yine. 
      Ahmet en çok gülümsemesini severdi...

Kendiliğinden ve iki yanında virgül gibi açan iki gamzesi onu hem tatlı hem de çekici bir cadıya dönüştürürdü.

"Sevimli cadım benim" diye saçlarını okşar, gözlerini gözlerine dikerek saatlerce, birbirlerine sözcükleri kullanmadan,
dünyaları anlatırlardı. 
     Aynanın karşısında hayallere dalan Selin'i, boynuna inen gözleri birden ürpertti!

"Bu nee?" dedi. 

Çenesinin alt boyun kısmında sanki bir sıkılma hissi veren kızarıklık vardı. Birden vücudundan ter boşandı!

"Allah'ım!" dedi. 

Aklını mı kaybediyordu?
Aklından mantıklı bir neden bulmaya çalıştıkça iyice batıyordu mantığı.
İşte kızarıklık boynunda, çenesinin altında duruyordu!

Birden kolunda bir acı hissetti. Sağ kol bileğinin üzerinde nokta şeklinde kızarıklıklar vardı. Sanki biri orayı iğneyle oymuş gibiydi.

Evet evet...
Aklını kaybediyordu galiba...

Aynaya baktı. Gözleri bir anda parladı. Beyni ihtiyacı olan bilgiyi aklına göndermişti.
Evet, bunlar muhtemelen böcek ya da sivrisinek ısırıkları olabilirdi. Zaten yaz sonu değil miydi? Normaldi bu durum. Boynu da muhtemelen aşırı terlemenin verdiği bir şeydi.

BİR YÜREĞİN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜ RAFLARDA!!  (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin