Kış ruhları da öldürür 18

970 122 17
                                    

Tarık, oradan ayrıldığında hala şaşkın ama çok mutlu hissediyordu kendini. Huzurluydu. Allah'ını yeniden tanımış ve bu kez doğru tanımış olmanın hazzını yaşıyordu. O'na güveniyordu. Sıkıntıları geldi aklına ve dilinden şu sözler döküldü: 

"Korkma, Allah benimle beraberdir ve ."

        Aralık ayının ortalarına doğru kendini iyice gösteren kış ve işbirlikçisi, beyaza yakın gri gökyüzü şehri güneşe hasret bırakmıştı. Ağaçların sararan ve düşen altın rengindeki yapraklarının üzerine bir kat çamur tabakası örtülmüş, üzerinde bulunduğu toprak son nefesini vermişti. Islak sokaklar ve sokaklarda bir yandan yürüyen diğer yandan yürürken ciğerlerindeki sıcak havayı dışarıya beyaz bir duman şeklinde çıkartan tek tük insanlar... Gökyüzünün şehrin üzerine beyaz bir kar örtüsü örtmeye hazırlanan beyaz tabakasına, evlerin bacalarından gönderilen siyah dumanlar... 

   Tarık, ağır ağır ilerleyen otobüsten sonunda indi. Montunun içinden boğazına doladığı atkısını burun hizasına kadar çekti. Islak asfaltın üzerinde yürümeye başladı. Sağ tarafında bakkalın önünde akşamın sıcacık ekmeğini bekleyen mahalleliyi gördü. Selam verdi ve geçti. Bir dakikaya varmadan bahçeli, tek katlı evinin bahçe giriş kapısına vardı. Kapıyı açtı. Bahçe duvarına sıfır eski kömürlük tarafından içeri girdi. Solundaki dut ağacına baktı. Kupkuruydu. On adım attı. Kömürlüğün arkasında ve çatısı kömürlüğe bitiştirilmiş, birbirleriyle uyumsuz eskimiş tahtalardan örülmüş, çatısı kiremitle örtülmüş garajın önünden geçerek yaşı, evinkiyle eşdeğer olan kayısı ağacına baktı. Çoktan ruhunu teslim etmiş olduğunu anladı. Bir hayat belirtisi aradı bahçede lakin bulamadı. 

   Sabah ki sert soğuk yerini yumuşak ve tatlı bir havaya bırakmıştı. Tarık bu havanın karın habercisi olduğunu biliyordu. Zira bir iki dakika içinde gökten iri, bembeyaz kar taneleri yoğun bir şekilde ölü toprağın, ruhsuz evlerin, sessiz asfaltın üzerine inmeye başladı.

Yeryüzüne inen kar tanelerinin ince çıtırtıları haricinde her yer derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sema, ruhunu teslim eden yeryüzünün üzerine beyaz kefenini giydiriyordu. 

   Sokak lambaları artık akşam olduğunu hatırlayıp ışık vermeye başlayınca Tarık karın ne kadar yoğun ve şiddetli yağdığını anladı. Lambanın aydınlattığı bölgeden sanki binlerce beyaz mermi, ışık hızıyla toprağı vuruyordu. Kar, birkaç dakika içerisinde yere örtüsünü sermeyi başarmıştı.

Tarık, başına, saçlarına, yüzüne yağan bu kardan zevk almıştı. Üzeri bembeyaz bir renk almasına rağmen eve girmek istemedi. Evin arka tarafına, ailesinin göremeyeceği bir yere geçti. Sırtını evin duvarına dayadı, dizleri üzerine çöktü. Bir sigara yaktı yağan karın altında. Başını evin çatısı bir nebze koruyordu lakin dizleri, ayakkabısı bembeyaz görünüyordu.

Dumanı ciğerlerine kadar çekti, beyazın aydınlattığı karanlığa bıraktı sonra. Kar yağışını çok seviyordu.
Kar, acılarla kavrulan; aşkla yanan kalplere serin bir şifa idi. 

    Bahçenin tahtadan yapılmış ahşap kapısının beton üzerinde sürünürken çıkardığı sesi işitti. Babasının gelmiş olduğunu anladı. Sonra arabanın motor sesini duydu. Babası arabayı dar bahçe kapısından sokup garajın içerisine park etmişti. Oturduğu köşeye iyice sıkıştı. Görünmemek için tedbir almıştı. Babası elinde poşetlerle karların üstünden yürüyerek eve girdi. Tarık birkaç dakika bekledi ve O'da üstü bembeyaz bir şekilde eve girdi.
Girişteki salon denilen yere üstündeki karları savurarak montunu, atkısını ve pantolonunu çıkardı. Çorapları yaş olmuştu. Onları da çıkardı ve daha sonra sobası yanacak odasının sıcak yerine bırakmak için idareten salondaki kanepenin üzerine koydu. Dizindeki örme siyah renkli yün dizliğiyle oturma odasına girdi. Sofra hazırdı. Annesi ve babası kendisini güler yüzle karşılamışlardı.

Babası kendisine hediye verir gibi az önce
taşıdığı poşetlerden birini verdi. Tarık eline tutuşturulan poşetin içine baktı. Babası en sevdiği meyveyi almıştı. Muzdu poşettekiler. Boynuna sarıldı, elini öptü. Tüm bunların üniversite sınavı için olduğunu biliyordu. İlkokul mezunu anne ve babası kendisine bu şekilde destek olmaya çalışıyorlardı. 

   Yemekler yendikten sonra babası tekrar paltosunu giydi. Tarık'ın odasındaki sobanın kapağını açıp içinde kül biriken kovayı aldı. Bahçenin ortasına, iyice kalınlaşan karların üzerine döktü. Arka kömürlüğe gitti. Yarısına kadar kömür doldurduktan sonra üzerine bir odun duvarı ördü. Getirdi, kapağı açık bekleyen sobanın içine koydu kovayı. Eline bir çıra aldı. Çakmakla ucunu tutuşturduktan sonra çırayı daha önce örülmüş olan odun duvarının ortasındaki boşluğa bıraktı. Ateşin üzerine de bez parçalarını koydu. Yavaş yavaş parlayan ateş kısa sürede kovanın her yerine yayıldı. Babası sobanın kapağını kapattı. Üzerine su dolu güğümü yerleştirdi. On dakika içinde oda aynen bir hamamı andırıyordu. 

   Tarık, soğuk tuvalet ve banyoda bir müddet kaldıktan sonra üşüyen ayaklarını hızlıca hareket ettirip doğru odasının yolunu tuttu. Odasının kapısını açar açmaz gürül gürül yanan sobanın sesini duydu, odanın sıcaklığının ötesinde hararetini hissetti. Sobanın yanına geldi. İlkönce ön tarafını ardından bedeninin arka kısmını sobaya doğru çevirdi. Vücudundaki üşümenin etkisi aşırı sıcak karşısında sızlayarak kırılıyordu. 

    Sobanın yanında serili olan yatağına baktı. Annesi düzenlemişti. Yorgan, yastık kısmına kadar düzenli bir şekilde çekilmişti. Aklına yağan kar geldi. Pencereye yöneldi. Sokak lambasına doğru baktı. Kar yağışı yoğunluğunu artırmıştı. Bir heyecan fırtınası geçti içinden. 

"Böyle yağarsa inşallah tatil yarına..." dedi.

Bu sıcak ve huzurlu odasında ders çalışmak, ardından sıcacık yatağının içine girip uyuyana kadar Esra ile mesajlaşmak, sonra da sabaha kadar erken kalkma derdi olmadan doya doya bir uyku çekmek istiyordu. Saat kurmadan uykuya dalmaya hasret kalmıştı. Hafta içi okul, hafta sonları dershane uykuya hasret bırakmıştı kendisini. Yorulmuştu. Dinlenmek istiyordu. 

   Masanın başına oturdu. 3 numaralı deneme sınavını açtı önüne. Yanına saatinin kronometresini yüz yirmi dakikaya ayarlayıp koydu. Ve onlarca kez kendini denediği bu kitapçıklara bir kez daha daldı. Türkçe paragraf sorularını okurken sessize aldığı telefonunun üst sol tarafında bir mesaj ikonu belirdi. Esra'dan geldiğini tahmin ettiği mesaja kayıtsız kaldı sonra cevap veririm düşüncesiyle. Tarih sorularını cevaplarken gelen mesaj ikonunun önünde iki rakamı oluştu. 

"Dur biraz Esra, bekle!" dedi mesaj ikonunun önündeki rakam 3 olduğunda. Bir taraftan dikkatini sorulara vermeye çalışıyor, diğer taraftan mutlu hissediyordu Tarık kendisini. Kendisine de bir güzel kız mesaj çekiyor devamlı, açıkça söylemese de sevdiğini belli ediyordu. Tarık'ın adımını görmek ister gibiydi. Adı konulmamış bir ilişki yaşıyorlardı Esra ile.

O günün Çarşamba olduğunu aklına getirdi. Esra'yı en son Pazar günü dershane çıkışında görmüştü. Üç gün olmuştu Esra'yı görmeyeli. Bu üç günde aralarında onlarca mesaj gidip gelmişti. İkisi de defalarca duyguları ima etmişler, itiraf aşamasında ise topu karşıya atmışlardı. Ama Tarık artık Esra'nın elinden tutmak istiyordu. El ele gezen çiftleri
her gördüğünde imrenirdi onlara. Şimdi O'nun hayatında da bir kız vardı ve çevresinde sevgilisi olan birçok erkeğin kız arkadaşlarından daha güzeldi.

Tarık gururlandı o an. Önündeki matematik sorusuyla uğraşırken yüzünde bir gülümseme belirmişti. 

   Birden elinden kalemi bıraktı. Esra'nın varlığının kendisi için ne derece önemli olduğunu hatırladı. Bu geç cevap vermelerden alınabileceğini, kendisinden soğuyabileceğini düşündü. Telefonun tuş kilidini açtı. Mesajlara girdi. Yanılmamıştı. Arka arkaya gelen üç mesajda Esra'ya aitti. Sırayla okudu mesajları.

"Kar yağıyor canımmm 😍😍 /Esra"

"Şşştt, orda mısın? / Esra"

" 😔😔😢 /Esra" 

Son mesajdaki üzgün suratlar Tarık'ın az önceki düşüncelerini haklı çıkarabilirdi. Hemen mesaja sarıldı. Öyle bir mesaj yazmalıydı ki Esra, içindekileri daha rahat söylesin, hem de kendisine daha bağlı hale gelsin. Bir fikir şimşek gibi geçti aklından. Ürperdi. Kararsız kaldı.

"Neyi bekliyorsun ki... Sevdiğini söyle kıza. Duymak istediğin sözcükleri duy, o elleri tut, o dudaklardan öp!" dedi iyi sesin sahibi...

...

BİR YÜREĞİN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜ RAFLARDA!!  (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin