Kış ruhları da öldürür 23 SEZON FİNALİ!!!..:

996 117 29
                                    

Korkuyla gözlerini açtı Tarık karlı bir kış sabahının odayı aydınlatan loş ışığına.

İçinde en ufak bir yaşama isteği yoktu. Bir ölüden farksızdı. Mümkün olsa bu yataktan hiç kalkmayacak, burada ruhunu teslim edecekti. Ne için bu yataktan kalkacaktı ki? Onu mutlu edecek bir sebep mi vardı? Hayalleri, umutları mı kalmıştı? Bugün doğum günüydü. Acı bir tebessümle hatırladı. 

"Şu doğum günümdeki halime bak!" dedi içinden. Ne kadar kötüydü, insanın doğduğu günün ölümden beter olması. 

"Ben doğarken ölmüşüm!" dedi ve ekledi:

"Ne güzel demiş Ferdi Baba: 
  Ne anladım şu dünyadan,
  Ölsem de bir kalsam da bir
  Nefret ettim yaşamaktan,
  Ölsem de bir kalsam da bir...

   Ne olur hiç doğmasaydım,
  Bu dünyaya gelmeseydim,
  Bunca kahrı çekmeseydim,
Ölsem de bir kalsam da bir!"

Dudaklarından mısralar dökülürken gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü. 
Dalgınlığını salondan gelen ağlama sesleri bozdu. 

"Allah Allah" dedi. Heyecanlandı. Korktu. Ağlayan seslere dikkat etti. İkisini tanıdı. Annesi ve ablası ağlıyordu, ağlamak ne kelime hıçkırıyorlardı adeta. Korkuyla ve merakla hemen yerinden doğrulup kalkmak istedi, ayağını, kollarını, vücudunu hareket ettiremedi. 

"Allah'ım ne oluyor?" dedi. Dün gece
yaşadıkları devam mı ediyordu?

"Allah'ım yardım et!" dedi.

"Anne!" dedi, sesi çıkmadı.

"Baba!" diye uzunca, avazı çıktığı kadar bağırdı. Ağzından çıkan sesi kulakları işitmiyordu. 

"Allah'ım ne oldum ben, yardım et bana?"

Son bir hamle ile doğrulmak istedi, vücudu demir gibi idi. Bu isteğine cevap vermedi hiçbir organı. Birden acı gerçeği fark etti. Göğsünü yokladı. Kalbi atmıyordu. Nefes almıyordu. Solundan bir ses işitti:

"Buraya kadar!" dedi kötü sesin sahibi.

Odasının kapısına doğru ağlama sesleri yaklaştı. Kapı açıldı. Annesini gördü, gözleri kızarmıştı. Eli, yanakları su damlaları içindeydi. Ardından ablası girdi. Onunda annesinden kalır bir tarafı yoktu.

  Yastığının başucuna oturdular. Annesinin elini yüzünde hissetti. Bu mübarek elin sıcaklığını hissetmişti. 

"Oğlum!" dedi annesi.

Bu sözün gerisi hıçkırıklarla çıktı dudaklarının arasından.

"Canım, aslan oğlum!" 

Gözleri doldu Tarık'ın. Ne yani, ölmüş müydü şimdi? Bu mübarek elleri, bu cennet kokulu tombul yanakları doya doya öpemeden, bu şefkat dolu bedene yeterince sarılamadan?

"Anne! Annem" demek istedi, ses çıkmadı boğazından. Sarılmak istedi, yanaklarından öpmek bir daha bırakmamak istedi. Yapamadı...

  Ablası, ağlayarak üzerindeki battaniyeyi yüzüne doğru çekti. Kapkaranlık olmuştu dünyası. Annesinin feryadını ve geriye doğru yıkılışını duydu.

Ardından ablasının: "kolonya getirin, çabuk!" şeklindeki hıçkırık dolu bağırışını işitti.

Birkaç kişinin ayak sesini duydu Tarık. Panikleyenlerin ayak seslerini işitiyordu. 

"Allah'ım!" dedi Tarık. 

"Hani ölüm her şeyin sonuydu! Ama ben duyuyorum, işitiyorum, ağlıyorum, acı çekiyorum! Ama bir şey yapamıyorum, cevap veremiyorum, sevdiklerime sarılamıyorum!" 

İki kuvvetli elin kendisini sıkıca sardığını hissetti. Battaniyeyi tıpkı bir kundak gibi vücuduna sıkıca doladılar. Sonra iki kuvvetli el kendisini ve karanlık dünyasını havaya kaldırdı. İşte götürüyorlardı demek. On dokuz yıllık yaşamı böyle mi bitiyordu. Annesine doyamadan, babasının yüzünü güldüremeden, üniversite hayallerine kavuşamadan, aşkı yaşayamadan, sevilme duygusunu tadamadan. Ne için doğmuştu, ne için yaşamıştı, bu nasıl bir ölümdü?

    İşte şimdi musalla taşının üzerindeydi. Yıkamıştı bedenini kaynar suyla az önce imam efendi. Dar bir kutunun içerisinde gibiydi. Dünyası karanlık içerisindeydi. Bunalmıştı. Gökyüzünü, o maviliği görmek istiyordu. Önceki gün kar yağdığını hatırladı. Bu soğukta, buzun içinde mi toprağa vereceklerdi kendisini? Nasıl bırakacaktı annesi, babası oğullarını toprağa, o buz gibi kapkaranlık dünyaya?

   "Haklarınızı helal ediyor musunuz?

   "Helal olsun!"

   "Helal ediyor musunuz?"

   "Helal olsun!"

   "Helal ediyor musunuz?"

   "Helal olsun!"

"Buraya kadarmış dedi Tarık. Gözleri ağırlaşmıştı. Artık tek hükmedebildiği gözleri de kendisini terk ediyordu. Demek ki ölüm denen sonsuzluk buradan başlıyordu.

"Ah annem!" dedi. 

"Ah annem!"

"Ah anne..."

"Ah an..."

"Ah ..."

Kulaklarında çok sevdiği, kendisini bulduğu şarkının sözleri kaldı son olarak:

"Baharım solmadan, eskidi ömrüm,
Çıkmaz bir sokağa benzedi gönlüm,
Leyla'sı olmayan Mecnun'a döndüm,
Olsan içmez miydin benim yerimde..."

************************************************************************ ***************

SEZON FİNALİ

BİR YÜREĞİN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜ RAFLARDA!!  (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin