Bir sonbahar çaresizliği 21 SEZON FİNALİ !!!

1K 199 29
                                    

   Selin'in arabasından indiğinden beri yaklaşık yarım saattir yürüyordu.
Eve henüz gelmemişti...

Nasıl bir gün geçirdiğinin muhasebesini yapmaya çalışıyordu. Sevinmesi gerektiğini düşündü. Hayalinde kurguladıklarının da ötesinde bir gün geçirmişti Selin ile. Bugün ilklerin günüydü. İlk kez baş başa kalmışlardı, ilk kez birlikte yalnız dışarı çıkmışlardı, ilk kez birlikte dershaneden farklı bir ortamda kahve içmişlerdi, ilk kez Selin Tarık'ın yüzüne dokunmuştu.
Bunlar çok muhteşem yaşanmışlıklardı lakin mutlu olması gerekirken içinde bir sıkıntı hissediyordu Tarık. Selin ile dünden beri olan konuşmalarını yüzlerce kez tekrar ediyor, bu kızın kendisini sevdiğine dair kesin bir delil bulmak istiyor, ancak bunu başaramıyordu.

Aralarındaki ilişkiyi –özellikle Selin'in tavrını- anlamlandıramıyor, bu ilişkiye bir ad koyamıyordu. Kendisini arafta kalmış, iki dünyanın arasında sıkışmış hissediyordu. Onu asıl karamsarlığa iten bu belirsizlikti. Aralarındaki konuşmalar, sarf edilen kelimeler onlarca incelemeden, analizden geçtikten sonra ne arkadaşlık kalıbına uyuyor ne de sevgililik sınırına ulaşıyordu.
Bu kız ne yapmaya çalışıyordu?
Ümit mi veriyordu,
Tarık kendi kendisine mi yaşıyordu?

Bu soruların cevabını eve geldiğinde de bulamamış, kafasında beynini kemiren soru işaretleriyle odasına girmişti.
Üzerini çıkartırken Selin'in dün dershane de söylediği söz geldi aklına.

"Bana bir daha küsme, benden uzaklaşma!"

Yatağına uzandı. Eline telefonu aldı. İstemsizce tuşlara bastı. İçinden gelen deli bir fikir zerrelerine kadar işlemeye başlamıştı.

    Bence mesaj atma. Şimdi cevap vermez ya da kısa bir cevap verir tüm bu moralin gider." dedi soluna bakan Tarık'a kötü sesin sahibi.

"Bence biraz bekle. O yazmazsa sen nasıl oldun, iyi misin gibi ilgilenici mesaj atabilirsin." dedi üçüncü sesin sahibi tam karşısından.

"Mesaj atmalısın, bugünün, bu sözün büyüsünü devam ettirmelisin. Unutulmasına engel olmalısın." dedi sağından iyi sesin sahibi.

       İnce bir sızı ile birlikte bir mutluluk hissediyordu Tarık. Kendisinden küsmemesini istiyordu, uzaklaşmamasını istiyordu. Kendisini açmasını, cesur olmasını söylüyordu. Bunu sadece seven bir insan mı söyleyebilirdi? Ne demekti?
Selin ne istemişti, ne beklemişti?

"İnsan neden birinin kendisinden uzaklaşmasını istemez ya da neden çok kapalısın, cesur ol der?" diye sordu kendisine Tarık.

Kendi üzerinden düşündü.

"Ben neden bir insana "benden uzaklaşma, derim!"

Hayalinde canlandırdı.

"O'na çok değer veriyorumdur."
dedi ve devam etti seçeneklere.

"O'nu seviyorumdur, yanımdan ayrılmasını istemiyorumdur, Onsuz zayıf olacağımı düşünüyorumdur." dedi Tarık önündeki yeşil badanalı duvarla konuşarak. 

"İnsan Onsuz yapamayacağı kişiye bu sözü söyler. Selin hem güzel hem çekici kız. Böyle bir kızın egosunu ayaklar altına alıp direk sevdiğini söylemesini bekleyemezsin Tarık. Buna rağmen kız sana açıkça söylemese de açıkça belli etmiş. Gerisini senden bekliyor!" dedi iyi sesin sahibi.

Gülümsedi, heyecanlandı, oturamadı...
Ayağa kalkıp daracık odada ileri geri gezinmeye başladı.
Gözleri kapalıydı.
İyi sesin sahibinin sözlerini hayalinde canlandırıyor, Selin'in kendisini sevdiğini, boynuna sarıldığını düşünerek yüzünün farkında olmadan gülümsüyordu.

"İki türlü olabilir." dedi üçüncü sesin sahibi.

"Ya duygusal açıdan söylemiştir, ya da dost ve yakın görmüştür. Ama her halükarda önemli olması gereken bir cümle..." 

Üçüncü sesin sahibine de gülümseyerek baktı Tarık. O her zaman temkinliydi. Gaza getirmezdi. Hep objektif gerçekçi yorumlar yapardı. Tarık, üçüncü sesin sahibinin sözlerine de sevindi. Çünkü bu her daim gerçekçi yorumlar yapan varlık, duygusal ihtimalini kabul etmişti ve seçenekler arasına sokmuştu.

"Bence duygusal bir ihtimal yok!" dedi kötü sesin sahibi.

"Seven kişi, bunu hareketleriyle gösterir; arıyor mu, mesaj atıyor mu, kıskanıyor mu?" dedi ve son zehrini Tarık'ın yüreğine bıraktı...

"Sen, O'nun için ihtiyacı olduğunda kullandığı malzemeden başka bir şey değilsin!"

   Nefret ediyordu Tarık kötü sesin sahibinden. Ne edebi, ne hayâsı vardı. Kibarlığı ve sevimliliği de yoktu. Morali bozulmuş bir şekilde soluna baktı:

"Senden nefret ediyorum, sen ne aşağılık bir şeysin!" dedi.

"Gerçeği söylüyorum, sana iyilik ediyorum, hayal kırıklığı yaşamanı istemiyorum!" dedi alaycı bir gülümsemeyle kötü sesin sahibi.

"Sen benim hayatımı mahvettin hep!" dedi Tarık sinirli bir ses tonuyla.

"O kadar korkaklığa ve değersizliğe ittin ki beni, bu yaşadıklarım kompleksler, aşağılık duyguları hep senin yüzünden. Sen benim düşmanımsın bundan sonra." 

"Ben senin varlığının bir parçasıyım. Beni silip atamazsın. Ölene kadar birlikteyiz." dedi kötü sesin sahibi."

"Sen benim mutsuzluğumdan ve yalnızlığımdan besleniyorsun. Benim umutsuzluklarım, hayal kırıklıklarım seni büyütüyor.
Ama yetti artık!
Yanlış benim yanlışım,
hata benim hatam!
Sen göreceksin bundan sonra!" dedi Tarık.

Eline çok kararlı bir şekilde telefonu aldı.
Derin derin nefes aldı birkaç kez.
Mesaj yaz bölümüne girdi.
Tuşlara nefesini tutmuş bir şekilde basmaya başladı.

"Ben artık yaşadığım bu belirsizliğe dayanamıyorum. Benim için bir şey ya vardır ya yoktur. Sevdiğim insanın kalbinde değilsem yanında olmam bana ölümdür.
Ben seni çok seviyorum.
Çooookkk...
Eğer bana karşı bir duygun yoksa özür dilerim ve anında hayatından çıkarım.
Selin, ben seni çılgınlar gibi, deliler gibi seviyorum.
Senden bir karşılıkta beklemiyorum.
Sadece bil yeter..."

Nefes alışverişleri hızlanmıştı. Boğazı tıkanmak üzereydi. Gözü öylesine bir kararmıştı ki önünü arkasını hesaplayamamış, hesaplamak istememişti.

"Ne kaybedebilirim ki... Şu saatten sonra!" dedi ve parmağı telefon ekranının altında ortada duran "ok" tuşuna gitti. Hayatının en önemli, en riskli kararını bu ufak tuşa basınca verecekti. 

Sağına baktı. Hüzünlü ve heyecanlı gözlerle takip ediyordu iyi sesin sahibi kendisini. Dili tutulmuştu. Soluna baktı nefret ve kin dolu gözlerle:

"Ne oldu, sesin neden çıkmıyor!" dedi kötü sesin sahibine.

Meraklı bakışlarla, şaşkınlıkla kendisini izliyordu kötü sesin sahibi.

"O'nun oyununa gelme, sakin ol!" dedi üçüncü sesin sahibi olgun ve ciddi bir tavırla...

"Sen kaybedersen, çökersen O kazanacak, büyüyecek!" diye ilave etti.

   Tarık gözlerini yumdu. Başını havaya kaldırdı. O tuşa basacak parmağına bir cesaret rüzgârı esmesini bekledi. Ve o rüzgâr esti...

   Tarık tuşa basar basmaz, telefonu yatağın üzerine fırlattığı anda çift "dıtt" sesi duydu. "iletim raporudur." dedi, telefonu eline aldı. Mesajı açtı. Yüreği yerinden sökülecek gibi oldu. Mesaj gönderen kişiye tekrar tekrar baktı. Ağzından korkuyla mesajdaki cümleler mırıltı halinde döküldü:

"Bir daha Selin ile yakınlık kurmanı, birlikte oturmanızı istemiyorum. Hareketlerine dikkat et. Senin için iyi olmaz.
Ahmet HOCA!"

...

BİR YÜREĞİN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜ RAFLARDA!!  (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin