"Duygularını anlıyorum ama sana karşı böyle bir şey düşünmedim ve hissetmedim, hissetmiyorum. Kusura bakma!"
Bu mesaj aklına geldikçe alt dudaklarını ısırıyor, kırılan gururunun ve yıkılan onurunun acısını bu kızdan çıkarmak istiyordu.
O'na artık önemsiz olduğunu, kendisinin hiçbir şeyi olmadığını, artık onunla muhatap bile olmayarak kendisini –nasıl bir insanı kaybettiğini- göstermek istiyor bunun için adeta yanıp tutuşuyordu."Şerefsiz adi!" dedi yavaş yavaş çiseleyen ince kar zerrelerinin altında yürürken.
Çarşıyı ve mahallesini ayıran tren yolundan geçiyordu. Yüzü buza kesmiş ve hissizleşmişti. Ama eve gitmeyi ağırdan almak istercesine adımlarını gittikçe daha yavaş atıyor, eksi derecelere düşen ve ellerini, yüzünü donduran havanın soğuktan uyuşturduğu bedeninin hissizliğinin tadını çıkarmaya çalışıyordu.
"Alçak!" dedi tekrar alt dudağını ısırarak.
"Gözümün önünde Ahmet denilen kişiyle berabersin, aşk yaşıyorsun; beni kullanıyorsun. Duygularımın, hayallerimin, en temiz hislerle örülen aşkımın katili oluyorsun."
Teklif ettiği akşam nasıl ağladığını düşündü. Sabahlara kadar başının zonklaması içerisinde uykusuz geçen gecesini, içindeki kötü sesin sazı eline alıp kendisine nasıl saldırdığını hatırladı. O an imanı olmasa ölebilirdi.
İnsanların duygularıyla oynamak, kullanmak ne kadar aşağılık, şerefsizce bir şeydi.
İhanetti,
hem de insanlığa karşı,
aşka karşı,
güzel duygulara karşı en büyük terbiyesizlikti. Ahlaksızlıktı.
Hele sevdiğini söyledikten sonra soğuk bir mesajla cevap almak...
Üzerine hiç aranıp sorulmamak...
Daha o akşamın bir gün öncesinde kendisine:"Bana bir daha küsme, benden uzaklaşma!"
Söylenmişken.Bu sözün değeri bu kadar mıydı?
Gözleri doldu Tarık'ın. O an hissettiği nefretin altında adına aşk denen bir kor hala yanıyordu. Bunu hissedebiliyordu. Refleks olarak eli telefonuna her gittiğinde ya da her mesaj geldiğinde "Allah'ım ne olur Selin'den olsun!" diye yüreğinin kurduğu cümleyi duyabiliyordu.
Bazı zamanlarda Selin'in kendisine bir tatlı söz söylese yüreğini kaplayan buz tabakasının aniden kayarak eriyeceğini düşünüyordu. Dün gece de uyuyamadığı yatağından kalkıp secdeye yatarak "Allahım ne olur! Ya Selin'i bana ver ya da yüreğimi kavuran aşkını kalbimden sil. Dayanamıyorum, canım yanıyor, canım!" diyerek bir saate yakın ağlamıştı.
Kendisini dışarıda çay içmeye davet eden okulundan sınıf arkadaşı Özlem'de bunu fark etmiş ve sebebini öğrenmek için bayağı sıkıştırmıştı Tarık'ı.
Aşağılık kompleksinin kaynağı olan okulda da her şey Tarık için güzele gidiyordu artık. O kendisini çektikçe, yalnızlaştırdıkça insanlar O'nun etrafında daire oluşturmaya başlıyordu sanki. Bir yıl öncesinde O'nu dışlayan kızlar yanına oturuyor, koluna girip bahçeye gezintiye çıkıyorlardı.
"Küllerimden doğuyorum!" dedi Tarık ilk defa gülümseyerek.
Evinin bahçe kapısından içeri girdi. Ağaçlar aralık ayının bu soğuk gecesinde, karanlığın içinde kupkuru, çıplak bir hayalete dönmüşlerdi adeta.
Kapıyı çaldı."Gel oğlum!" dedi annesi. Eliyle oğlunun yüzüne dokundu.
"Üşümüşsün yavrum, donmuşsun! Gel içeri sobanın başına ısın çabucak!" diye ilave etti.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YÜREĞİN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜ RAFLARDA!! (RAFLARDA)
RomanceHayatının anlamını yüklediği kişi tarafından aldatılan bir kız... 18 yıllık hayatında aşağılık komplekslerinin altında ezilmiş, umursanmamış, özgüvensiz, kendini ve 'Ben'liğini arayan bir genç... Her ikisinin de karşısına dikilen bir örgüt mensubu d...