Salona geçiyorum sessizce. Dev salon ıssız bir çöl gibi. İçeri dolan güneş ışığı salonun her köşesini ayrı aydınlatıyor. Eskiden, yani küçükken burası inanılmaz büyük gelirdi bana, kaybolacağımı sanırdım. Pelin ve Aylin’ le saklambaç oynardık kış günlerinde. Salonun arka camına yaklaşıp arka bahçede ağaçların arasına saklanmış havuza bakıyorum. Terk edilmiş bir dünyadayım sanki. Havuzun masmavi suyu, sessiz şezlonglar, sanki yıllardır kimse uğramamış gibi.
Büyük kapıya gidip yemek salonuna bakıyorum. Dev mermer masa gözden kaçacak gibi değil. Pencereden görülen göl manzarası karşısında yemek yemek güzel olmalı.
Odadan çıkıp ön tarafa doğru ilerliyorum. Terastan görülen gölü seyrediyorum. Annem anlatmıştı 5 yıl kadar önceki ziyaretinde. Evin ön tarafındaki eski fabrika alanını almış babam. Yıkıp bir şeyler yapacak diyordu. Muhtemelen göl olacak demişti o zaman. Hayal etmiştim ama bu kadar büyük ve güzel olacağını düşünmemiştim. Etrafındaki salkım söğütler gölü korunaklı hale getirmiş. Evin önünde ki araziden başlayan iskele gölün ortasına doğru genişleyerek ilerliyordu. Sol tarafta çiçek bahçesinin bir kolu göle doğru arsızca hücum etmiş gibiydi. Renkler suya vurdukça oluşan cümbüş göz alıcı. İleride gözüken şey küçük bir tekne olmalı. Epey çaba harcanmış belli.
Tekrar içeri girip seyrediyorum salonu. Tablolar, şömine, her şey değişmiş. İçim sıkılıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
ChickLitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?