Derin derin nefes almaya çalışıyorum. Neden neden bilmiyorum. Basit bir açıklaması vardır elbette. Belki benim iyiliğimi istiyor olamazlar mı? “İdare” ediyorlar işte.
Yavaşça köşeyi dönüp arabayla geldiğimde geçmem gereken yöne ilerliyorum. Tarık abi şaşkın şaşkın bakıyor. Keşke Tarık abinin kızı olsaydım. O hep ailesinin yanında nasılsa. Eminim çok mutludur. Başka ne ister insan bu hayatta, ailesinden başka? taşlı yoldan ilerleyip masaya yaklaşıyorum. Bizimkiler şaşkın şaşkın yüzüme bakınca gülesim geldi birden. “rahatsız etmedim ya” diyerek baktım yüzlerine. Annem ayağa fırladı hemen:
- Yok kızım olur mu hiç öyle şey bizde seni bekliyorduk. Gel sıcacık çayını iç. Bu saatte serin olur buralar. Kaç kere dedim sana hırkanı al diye bak yine incecik giyinmişsin. Dur ben içeriden şal getireyim hemen.
Koşturdu içeri doğru. Neydi şimdi bu? Vicdanını rahatlatmak mı? Ben mi yanlış düşünüyorum? Kulaklarımı mı temizletmeliyim yoksa psikolog mu arasam kendime? Sandalyeye otururken babamın gülümseyerek bana baktığını görüyorum:
- Hayırdır kızım geç mi yattın yoksa deniz havası mı çarptı? Sen buraya gelmedin değil mi daha önce? 3 yıl önce yaptırdık burayı. Annen ozellikle planları ile ilgilendi. Üst kata güzel bir oda yaptırdık senin için. Uyanınca deniz gözlerinin önünde olacak. Hatırlıyor musun küçükken hep denize gidelim, orada uyumak istiyorum ben diye tuttururdun. Birde ağlardın yetmezmiş gibi. Gidince de çıkmazdın denizden kale yapardın kalenin havuzuna su taşırdın kendince.
Gülümsemesine takılıyorum. Gülmeli miyim yoksa avazım çıktığı kadar bağırmalı mıyım? Keşke küçükken o denizde kalsaydım hiç olmasaydı buralar. Reyhan teyze çayımı getirirken üşüdüğümü farkediyorum ama bu çay yeterli mi bana? Üşüyorum içim titriyor resmen. Küçüklüğümü hatırlıyorum. Ama denizi değil. Kışları sobanın başında anılarım geliyor aklıma. Karda oynamaktan ayaklarım sırılsıklam oluyordu. Elbette çıplak ayak değildim. Botlarım eski olduğu için su alırdı hep. Annem hep kızardı karla oynamama ama kaçardım ben gizlice. Sonra annem yakalayıp içeri sokardı. Üstümü değiştirir, çoraplarımı çıkartır, babaannemin ördüğü patikleri zorla giydirirdi. Sonra ısınayım diye üzerime battaniye örter, sobaya odun kömür atardı. Sobanın üstündeki güğümün sesiyle uykuya dalardım. Ben denizi değil o günleri özledim galiba.
Annem örgü şalı omuzlarıma atınca daldığımı farkediyorum. Babam farkında değil. Annemin yüzüne bakıyorum. Gülümsüyor bana. Reçel koyuyor tabağıma.
- Hava ısınır birazdan sahile ineriz beraber. İstersen denize de girersin.
- Yok anne sağolasın girmem herhalde pek canım istemiyor gibi.
- Mayon yok diye üzülüyorsan getirtiriz sorun olmaz
- Bilmiyorum anne bugün başka planlarım var gibi
- Peki sen bilirsin canın ne zaman isterse gel yaz uzun, daha yeni başlıyor. Hatta arkadaşlarını da çağır. Sahil bize özel zaten rahat rahat denize girersiniz.
- Daha yaz uzun anne haklısın, daha yaz uzun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
ChickLitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?