ya şimdi ya hiç

6.1K 187 0
                                    

O gün ve sonrasında hep o anı  düşündüm. Neden neden ne yaptım ? Ailem ne yapmış olabilir. Aklımda bin bir düşünce vardı. Ailem meyve sebze satıcısı. Ne yapmış olabilirler Arif in ölümüne sebep olabilecek ? Usulsüzlük mu yaptılar ne ? Bunu konuşmam lazım.
Akşam zor oldu o gün. Dışarıya yağan yağmurun sesi tüm sinirlerimi alt üst ediyordu. Oysa ne severdim daha düne kadar yağmuru, yağmurun sesini.
Nihayet saatler geçti ben delirmeden. Yemek saati geldiğinde sanki bir şey olmamış gibi toplandık yemek masasında. Herkesin yüzünden düşen bin parça. Yediğim, yemek değildi sanki. Alışılmış ağız hareketleriyle çorba denilen  sıcak sıvıyı yutuyordum. O kadardı yemek yemek benim için.
Bir ara bizimkiler hiç bir şey olmamış gibi sohbet etmeye başladılar. Bu kadarı da fazlaydı artık. Bu nedir ? İnsanın balığı ölse üzülür. Ben üzülmüştüm yani küçükken. Şimdiki acı daha büyük.
Dayanamadım. Kaşığı sert bir şekilde masaya vurdum. Bir anda keskin bakışlar bana dondu elbette. Babamın sesi sinirini belirtmeye yeterdi :
- Hayırdır küçük hanım ? Çorbayı mı beğenmediniz ? Tarhana, Fransız çorbalarına benzemez ama onlardan da iyidir bence.
- Senin yemek fikirlerini merak etmiyorum baba
Acımı, sinirlendiğimi bilmesine rağmen böyle alaya alması delirtti beni.
- Nasıl bu kadar rahatsınız ? Bugün gencecik bir çocuk öldü. Ailesi bizi evden kovdu. Neler oluyor bilmek istiyorum.
- Bir şey olduğu yok, aile fazla hassas sadece.
- İyi ama neden biz ?
- Görmedin mi yaşadıkları evi. Keşke arabayla kapının önüne gitmeseydik.
- Ne yani bu mu sebep ? Kapının onu araba kaynıyordu. GERÇEĞİ BİLMEK İSTİYORUM !!!
Babamın öfkeli gözleri içimi delecekmiş gibi üzerimdeydi. O anda annem girdi araya :
- Kızım artık çocuk değilsin. Sanırım konuşmamız lazım.
- Dinliyorum anne. Evet artık çocuk değilim. Siz beni önemsemeseniz bile ben hala bir cevap bekliyorum.


Babam kendisinden beklemedigim bir sakinlikle konuşmaya basladi o anda  :
- Nurgül, kızım ne iş yapıyoruz bilgin var mı?
- Meyve sebze ithalat ihracat bilmem nesi işte
- O kadar mi ?iki kasa portakal mı tum herşey ?
- Ne olacaktı haaa bir kasa mandalina birde di mi baba ?
- Kızım ciddi olmamızı istedin sende ol. Şimdi sen tüm bunların, arkanda gezen korumaların, yurtdışında okumalarının sebebinin zengin olmak mı olduğunu sanıyorsun?
- Başka ne olacak, yapmayın lütfen? Tabii tabii özel korumaya alınmış devlet ajanı mıyım, uzaydan falan geldim de farkedilmemem mi lazım???



Lan yoksa???


Ahhaa hayallerim gerçek oluyor. Doğru olsun lütfen doğru olsun, mesela ben devletlerin özel bir canlı silahı olayım aynı anda 50 kişiyi falan indireyim. Özel proje çocuk olayım ben ya da gelecekte insanlığı  kurtaracak insan olayım, beni gelecekten bırakıp gitmiş olsunlar buraya. Tabii ya yoksa o kadar fakirken nasıl zengin olduk bu kadar ? hehhhheyytt benim sayemde. Tonla para vermişlerdir bizimkilere. O cadı Josephine’ in karşısına çıkardım önce havası sönsün. Bu arada farkettim de ne çabuk ruh halim değişiyor ne çabuk gaza geliyorum arkadaş. 

Ben böyle düşünüp hayallere dalmışken babamın sesi tüm hayallerimi yıktı. Yok yok uzaylı falan değilmişim. Özel proje??? Alakası bile yok. Hayallerimin artık değişmesi gereken noktaydı galiba. Saflığın bittiği nokta:
- Bak kızım artık büyüdün. Yıllarca yurtdışında kaldın, gözlerden uzak olmanı istedik. Çünkü insanların sana zarar vermesini istemiyoruz. Bu arada elbette dilimizi unutmanı istedik. Çünkü haberleri okuman senin için iyi olmazdı. Bizim hayatımız silahların gölgesinde. Ve bundan sonra da bu değişmeyecek. Ticaret yapıyoruz. Ama normal bir ticaret değil. Senin etrafta gördüğün Soydan Ticaret bilmem ne firması öyle portakal muz satmaz. Yani bu sadece çerezlik bir iş bizim için.asıl işimiz çok farklı. Dünya sürekli bir kaos halinde. Bu kaosun en büyük malzemesi nedir bilirsin ?
- Hayır
- Silahtır kızım. İnsanlar silah alır haklarını savunur, güçlenir
- Birbirlerini öldürüler yani baba
- Ama haklarını almak için, kim güçlüyse diğerini ezer. Şimdi haksız insanlar ne yapsın di mi ama ?

Bu arada öyle bir gülüşü vardı ki kalkıp masayı devirmek geçti içimden. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi. İnsanlar katil oluyordu ve bu sayede biz zengindik.
- Ama insanlar birbirini o silahla öldürür baba!!! Haklı olan güçlü değildir, parası olan güçlüdür demek bu.
- Ohhooo sen şimdiden bu tatlı su entelliğine başladıysan işimiz var. Biz tüccarız kızım. Biz satarız insanlar talep eder alır. Ne amaçla kullanacakları bizi ilgilendirmez. Mesela o bıçak. Bıçakla ekmekte kesilir, adamda. Kullanımdan biz sorumlu değiliz.
- Tüm o yurtdışı seyahatleriniz yeni satış için miydi baba??
- Hayır işimizin diğer kısmı için. Biz aynı zamanda dünya eğlence sektörüne yön veriyoruz.
- Eğlence mi ?
- Evet eğlenmek güzeldir. Yaşıtların sever eğlenmeyi.
- Napıyorsunuz baba ? Silahlı eğlenceler mi düzenliyorsunuz ?
- Yookkk yoookk. Olur mu hiç ? Sadece yan ürünlerin satışı.
- İçki?
- Sadece içki yetmez.
Sinir bozucu gülüşü iyice delirtti beni.
- Baba açık konuş. Ben çocuk değilim oyun oynama benimle.
- Bazı kimyasallarla daha keyif almalarını sağlıyoruz.
- Uyuşturucu yani !
- Ben olsam öyle demem. Grip olunca ilaç almıyor musun ? Sonra uyuyorsun değil mi ?
- Aynı şey mi baba ? İnsanlar ölüyor !
- Hayır fazla kullandıkları için ölebilirler. İlaçları da fazla kullanınca ölür insanlar.
- BABA YETER! Nasıl bu kadar rahatsın? O sattıklarını çok kullandın galiba ne dediğini bilmiyorsun.
- Asıl sen kendine gel. Bu yaşa kadar yedin içtin. İstediğin neyse en pahalısı alındı. Para içinde yüzüyorsun. Nankör! Elma şekeri için sabaha kadar ağladığın günleri unuttun galiba. Şimdi bu lüks içinde sen ne dediğini bilmiyorsun. Senin bu hayatın için gerekirse canimizi ortaya koyduk.
Anneme bakıyorum o anda. Neden sessiz ? Annem, beni taşıyan kadın, doğuran, emziren annem bu ölümü, ölümleri destekliyor mu yani ?
- Anne bisey söyle.
Sessizlik...
Babamın dediği kafama dank ediyor o anda
- Canimizi ortaya koyduk derken ? Siz beraber mi çalışıyorsunuz?
Annem ilk kez kafasını kaldırdı:
- Evlilikte işler müşterektir kızım. Babanın vekaleti bende. Koca imparatorluğu kime devredecekti baban ?
O anda nefesim kesiliyor. Dünya mi dönüyor yoksa durdu mu her şey ? Bu nedir Allah' ım ? Allah' ım ailem katil. Ve belki de daha kötüsü bunu normal karşılıyorlar. Arif ' i sormak istiyorum ama gücüm yok. Masadan kalkıp odama koşuyorum. Babam arkamdan bağırıyor bir şeyler diyor ama anlamıyorum. Duymakta istemiyorum.
Odama koşup yatağa uzanıyorum. Gözümdeki yaşlar o kadar arsız ki etrafı görmüyorum. Yatağıma giderken bu yüzden birkaç şeye çarpıp düşürüyorum. Yere düşen şeylerin sesini duyuyorum.
Yatağa yattığımda nefes bile alamadığımı farkediyorum.
Ailem katil. Her gün haberlerde çıkan o gençlerin katili. O savaşlarda insanları öldüren silahları satan insanlar benim ailem. Olmaz ! Olmamalı !
Leyla’nın sözleri geliyor aklıma:
-Benim kardeşim toprağın altında çürürken sen kaz tüyü yastıklarda yat oldu mu?
Fırlayarak çıkıyorum yataktan. Odanın köşesine büzülüp yatağa bakıyorum. Gözlerimi alamıyorum yataktan. Sonra odaya bakıp dehşete düşüyorum. Olamaz duvarlardan kan akıyor. Ama nasıl olabilir ?
Ağlıyorum deli gibi. Sesimi çıkaramıyorum yoksa katil ailem gelecek ve ben onları asla görmek istemiyorum.
Sonrasını bilmiyorum. Saatler mi geçti gunler mi ? Uyuyakalmışım duvarın köşesinde.  Gözlerimdeki yaslar kurumuş belli ki.
  Kendime gelmeliyim. Camı açıyorum. Temiz hava iyi gibi. Ama ayakta duracak gücüm yok. Yığılıyorum yere. Tekrar gözlerim yatağa takılıyor. Dun gece kabus olsa keşke. Ama bilincim o kadar açık ki.
Arif' in çocukluğu geliyor aklıma. Küçük kara boncuk gözleri. Arif' in ölü bedeni toprağın altındayken ben bu yatakta yatamam. Her yerinden kan akan bu evde duramam.
Zorla tutunup balkona çıkıyorum. Gün doğuyor. İşte kararımı o anda veriyorum. Ya şimdi ya hiç

NURGÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin