Sınav sonrasında o hafta okula gitmedim. Vize sonrası çoğu kişi memleketine gitmiş. Eskişehir’ de olanlarda kimse yok diye gelmedi. Zaten soğukta ne gerek var dışarı çıkmaya. Kar yağmıyor ama inanılmaz bir soğuk var.
Önceki hafta Cuma günü son sınavım vardı. Ne yazdım nasıl yaptım bilmiyorum? Fransızca aklıma ne geldiyse yazdım. Yazdıklarım konuyla alakalı mıydı onu bile bilmiyorum. Çıkınca Özlem’ le buluştuk. Daha doğrusu beni bekliyormuş kantinde. Tam çıkışta yakaladı beni. Hadi dedi gezelim. Dedim bu havada ne gezmesi? Espark a gidelim bir şeyler yeriz dedi tuttu kolumdan tramvaya kadar bırakmadı. Sanki yemek yiyecek moral vardı bende. O gün akşama kadar ayrılmadı yanımdan. Çıkışta onunla evlerine gittik o akşam orada kaldım.
Herkes odalarına çekilip ortalık sessizleştiğinde Özlem’ le bizde odaya geçtik. Oturduk yatağına. Özlem sarıldı bana elleriyle yanaklarımı tuttu:
- Gül hadi biraz gül! İnan bana o buna değmez
- Canım acıyor Özlem. Neden? Erkeklerin huyu mu bu?
- Şimdi erkekler böyledir şöyledir muhabbeti yapamam sana. Bu biraz kişilik sorunu. Bunun kadını erkeği de yok. Seni uyarmak istedim ama o kadar başka dünyadaydın ki. Ve açıkçası seninle birkaç ay olduk tanışalı. Ben çok insanla arkadaş oldum. Yani nasıl tepki vereceğini bilemedim. Zaten Murat konusu sınavdan önceki hafta ortaya çıktı. Ben işi anlayana kadar sen çoktan kapılmıştın.
- Yani ben anlamadı o geldi beni o buldu. Sohbet dedi güzelsin dedi. Ne yaptı ben bunun için?
- Hiç bir şey. Bir şey yapmana da gerek yoktu. Senin suçun yok. Bazı insanlar kötüdür. Sen onlara inanmayı seçersin, kötü yönlerini görmezsin. Hayalinde biri yaratırsın. Anlayışlı, sevecen, romantik bunun gibi şeyler işte. Sanırsın ki o, aşık olduğun adam, kafandaki hayalindeki insandır. İşte bu aşktır. Sonra tanıdıkça farklı şeyler olur. Senin hayalindeki tepkileri vermez mesela. Düşündüğün gibi, beklediğin gibi davranmaz sana karşı. Bir yerde anlarsın ki o aklındaki aslında bambaşka bir ruh. Başka bir bedene ait. Ama aşık olduğun kişi ise bambaşka bir ruh. O da başka bir bedende. Hayal kırıklığı budur. Vazgeçmek zorunda kalırsın. Kalbine anlatırsın durumu. Kalp ise küçük çocuk gibidir. Anlamaz, ısrarcıdır. Zaten onca zaman ne anlattıysan hepsine inanmıştır. Bu yüzden vazgeçemez o hayalden. Yeni duyduklarına inanmaz. Bir inansa hayal olduğuna inancı yok olacaktır. Oysa kolay inanır kalp çünkü inanmaya ihtiyaç duyar. İnandığında da vazgeçemez. Yaşayamaz yoksa. Kalbine anlat durumu, küçük bir çocuğa anlatır gibi şefkatle anlat sarıl ona. O ağlarsa sende ağla. Bırak dökülsün yaşlarınız. Tutmayın. Yağmur yağdığında toprakta havada temizlenir, pislik gider. Aşk bazen kirlidir, akıp gitmesi gerekir bedenden.
- Ne güzel anlattın sen. Son birkaç gecedir düşünür oldum, bak diyorum yalan çıktı işte. O an sol yan acıyor benim. Bir ses ya diyor değişirse ya yanlış anladıysan. Ama her şeyi gördü ben.
- O ses, sol yanındaki yaramaz çocuk işte. Israr ediyor. İlla ki istediği olacak. Bende aşık oldum ama..
- Aa sende mi ? Noldu ?
- Ne olsun. Geçti gitti.
- Can yandı senin?
- Elbette. Bende aynı şeyleri hissettim. Biraz farklıydı bizim olayımız senden. Ama olsun.
- Hiç demedi sen bana? Kimdi?
- Boş ver. Belki anlatırım bir gün.
- Peki, sen nasıl derse.
- Nurgül, klasik olacak ama her şey geçecek. Merak etme.
- Benim can çok yandı ama. Ben bir daha sevemez kimse. Güvenemez ben.
- Güvenirsin merak etme. İnsan önce aşık olur, ölür biter, deli divane olur. Der ki bu sefer başka, kimseleri sevemem ben böyle, kimse de benim gibi sevemez, var mıdır dünyada ben gibi aşık, yok tabii, onsuz nefes alamam, başkasıyla paylaşamam, görmediğim an özlüyorum…………. Sonra biter o aşk, öldüm dersin ölmezsin, gün doğmayacak sanırsın ama inatla güneş her gün tekrar doğar ve hayata yeniden şans tanıdığın an yine aşık olursun. Bu sefer ötekinden daha çok seviyorum dersin. Senin de öyle olacak inan.
- Emin misin?
- Herkes en büyük aşkın kendisine ait olduğunu iddia eder. Hepimiz insanız, dünyanın diğer ucunda da olsa tüm insanlar aynı şekilde acı çeker, aynı şekilde mutlu olur sonuçta değil mi? Eminim. Ve şundan da eminim, gün gelecek öyle biri çıkacak ki karşına işte o zaman ne ilk olmuş ne son, ne de dünyada daha büyük aşk olup olmadığına bakacaksın.
- Bilmiyor ben, bu söylediklerin anlamıyor aklım.
- Yakında anlarsın merak etme. Hadi film izleyelim komedi ya da korku sen seç
- İçinde aşk olmasın ne olursa olsun
- Tamam o zaman korku izliyoruz, ışıkları kapatıp geliyorum.
O akşam adını bilmediğim bir korku filmi izledik. Filmdeki sevgililer bana Aynur’ la Murat’ ı hatırlattı. Katil onları da katletti de rahatladım azcık. Özlem o sahnelerde çığlık atıp yorganın altına sığındı : ) Bende keyifle filmimi izledim : )
Saat o kadar geç olmuştu ki sızdım resmen o gece. Ne gördüm rüyamda hatırlamıyorum ama çok karışıktı. Sürekli olarak bir şeyleri aradım, bir yerlere geç kaldım. Sabah geç saatte uyandığımda ilk başta boş boş baktım tavana : neredeyim, tarih ne ? hiçbir şey yoktu aklımda. Ama inanılmaz sakindim. Beş saniye ancak sürdü bu rahatlık. Sonra her şey aklıma akın etti. İki sabahtır böyle uyanıyorum. O her şeyi hatırlama anı var ya sanki dev bir barajın kapakları açılmış tüm su üstüme geliyormuş gibi bir his. Eziliyormuşum gibi sanki. O anda keşke hiç uyanmasaydım diyormuş insan bunu anladım. Geri dönsem saçma rüyalarıma.
Ama ne gezer Özlem’ enerjisi hiç bitmez. Ben öyle yatağın içinde hayallere dalmak üzereyken fırladı yatağından. “GÜNAYYYYYYDIIIIINNNNNN” diye bir bağırışı var ki anlatamam sizlere. Bu kızın nasıl bir yaşam enerjisi var, trafosu mu var nedir. Aynı gün bana da aydı ben niye böyle olamıyorum acaba : D
O günü orada geçirip ayrıldım. Ama bütün bir hafta Özlem beni yalnız bırakmadı. Soğuğa rağmen hala kalabalık olan Eskişehir sokaklarında, Espark’ ta falan dolandık, sinemaya gittik. Bol bol Fransız sineması izledik. Ne aşklar var be dünyada. O dünyada bir ben yokum. Benim dünyam arkada karanlıkta kalan küçük dünya. Beklerim buyurun gelin.
Bu arada farketmediğim bir şeyi farkettim. Param azalmış. Ne parası demeyin ama diyebilirsiniz siz bilirsiniz tabii haberiniz yok ne de olsa. Ben bizimkilere tavırlı olduğum için hala onların yolladığı parayı almıyorum. O hesaba hiç dokunmadım. Diyebilirsiniz o zaman yurt nasıl oldu, oraya paran nasıl yetti diye. O kadar kendime güvenemedim mecbur kabul ettim. Taviz vermem gerekti yani. İlk fırsatta çaresine bakacağım. Kendi ayaklarımın üzerinde durabileceğimi herkese göstereceğim ama önce ayağıma ayakkabı alacak param olmalı : (
Hemen ilanlara bakmaya başladım:
1- Pazarlamacılık: yok olmaz Türkçe konuşamıyorum ne satacağım
2- Reklamcılık : ı – ıhh
3- Çocuk bakıcılığı : kim? Ben?
4- Hasta bakıcılığı : sağlam adamı hasta ederim olmaz
5- Tezgahtarlık : Türkçe ? cıks
6- Garsonluk – part time – düğünlerde : hah bu olur : )
Hemen aradım telefonla, Doktorlar Caddesinde bir büro adresi verdiler. Kalkıp gittim. Eski bir binanın içinde ufacık bir ofis. Halil isminde birisine aitmiş. Halil Bey kendini anlattı, işi anlattı. Günlük 100 liraymış. Düğün, organizasyon falan düzenliyorlarmış. Manken, garson, müzisyen, pasta, araba ne gerekiyorsa her şeyi yapıyorlarmış. Tamam dedim olsun. Çarşamba akşamı gel dediler. Adresi yazdılar. Bende bir heyecan bir heyecan. Sanki plazada işe başlayacağım. Özlem’ e anlattım o da çok sevindi.
Çarşamba oldu gittim akşam 16:00 da. Salona girdim bomboştu. Halil Beyi gördüm, gittim yanına hemen ne yapacağımı anlattı bana. İşe başladım hemen. Bardakları düzenle, masaları hazırla derken misafirler gelmeye başladılar. Bardakları taşı, boşları topla derken gece yarısı oldu. En sonunda 100 lira verip evime bıraktılar. O akşam Özlem’ in evinde kalmak istemiştim. Birlikte parama bakarken ikimizde anlamsızca gülüyorduk:
- Özlem ben para kazandı : )
- Güle güle harca
- Beraber harcarız yarın yemekler benden : )
- Ne gerek var harcama, evde yeriz.
- Ama bu benim ilk param
- O yüzden kolay harcama işte. Değerli o para.
- Değerli o yüzden birlikte harcayalım istiyorum : )
- Ya sen cansın ya
Sarıldık birbirimize : ) iyi ki varsın Özlem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
Chick-LitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?