Yeni Tanışma - Son Konuşma

6.1K 168 0
                                    

Ertesi gün inanılmaz bir baş ağrısı ile uyandım. Sanki tüm dünya kafamın içinde gibiydi. Dün gece dinlediklerim sanki uyurken bile beynimin içinde dolaşıp durmuştu. Haftanın diğer günleri de pek farklı geçmedi. Kafamı dağıtmak için derslere tam gaz çalıştım, yetmedi hazırladığım yazı dizisine odaklandım. Ve kendime göre oldukça hızlı ve iyi ilerlemiştim. İşyerindekiler bayılacak. Özellikle Serdar Bey ne diyecek çok merak ediyorum. Orhan abiyi de seviyorum ama Serdar Beyin fikri benim için çok önemli.
Cuma günü işyerine gittiğimde herkesin inanılmaz yoğun olduğunu gördüm. Hazırladığım projeye kimse bakmadı bile. Kimsede bilgi vermedi. Aslında yoğunlukta vakitleri olmadı desem daha doğru olacaktır. Bilgisayarımda yazı dizime devam ettim. Mutfağa gittiğimde Vedat' ı gördüm. Son dönemde dışarda görevli olduğu için çok sık görüşmedik . Ayak üstü laflamaya başladık. O sırada içeri bir kadın girdi. Ama o kadınsa ben neyim? Yok böyle bir şey. Bele kadar hafif dalgalı kumral saçlar, upuzun boy, incecik bel, masmavi gözler. Bilmiyorum ama galiba hayatımda gördüğüm en güzel kadındı. Yani bir kadın olarak ben bunu söylüyorum düşünün artık. Acaba dedim magazin servisi ile mi karıştırdı, karşı binada ki fotoğraf ajansına mı geldi? Kesin öyledir yoksa bizim serviste - siyaset- adliye servisi – ne işi olur? O sırada kadın bize döndü :
- Affedersiniz Serdar Beyin odası nerede ?

Tabii ben kadına bakarken yanımda Vedat’ ı unuttum, bir baktım dili tutulmuş. Ben cevap verdim mecburen. Tarif ettim odayı. Salına salına gitti odaya girdi. Bilmiyorum o anda içim bir tuhaf oldu. Sevgilisi mı acaba ? İnsanın bu kadar güzel sevgilisi olursa gözü başkasını görmez herhalde. Keşke bende o kadar güzel olsam. Bunları düşünürken aklıma Murat geldi. Benimle Murat bile dalga geçmişken Serdar bey mi …..   aaaaa ne diyorum ben ya ! Uyarsanıza beni. Neler düşünüyorum Allah’ım. Yok artık Serdar Bey ile ben. Yok artık. Yani belki güzel olurdu, güvenilir, dürüst, güçlü, yakışıklı, koruyucu.... Ayyh susmam lazım.
Hemen masama döndüm, o kadını ve Serdar Beyi aklımdan çıkarmalıyım ne saçmalıyorsam. Hep Özlem yüzünden .Duygusal moda soktu beni. Nereden kalmıştık? Tam bunları düşünürken zııırrrr telefon çaldı. Bir baktım telefonun ekranında Serdar Bey in dahilisi gözüküyor. Hii hissetti mi acaba ? Yok artık . Yoksa kadın beni şikayet mi etti? Hainnnn… Yok artık. Mecbur açmam lazım telefonu:
- Alo, buyrun Serdar Bey
- Nurgül Hanım lütfen odama gelin
Hanım? Lütfen? Kesin bir şeyler oluyor.
Tın tın gittim odaya. İçeri girdim Serdar Bey masasında değil, masanın önündeki koltuğa oturmuş, karşısında da o güzel kadın. İlk defa O nu masası dışında birinin karşısında otururken görüyordum. Demek ki önemli birisi. Dikkatli baktığımı anlamasınlar diye bakışlarım yerde, yanlarına gittim. Serdar Bey:
- Proje ne durumda Nurgül?
- Proje ?
- Eskişehir ile ilgili bir proje hazırlıyordun diye hatırlıyorum.
- Evet o proje, oldukça ilerledim. Eksiklerim var ama bu hafta onları da tamamlarım.
- Acele etmene gerek yok. Hatta bir süre ara verebilirsin. Bazen ara vermek iyidir. Senden başka bir iş isteyeceğim.
- Elbette
- Dosya masanın üzerinde onu incele. Ön çalışmayı yap. Haftaya sahaya inip araştırmaya başla. Ah ne kabayım. Sizi tanıştırmadım. Oturur musun, Seval Hanım ile tanıştırayım. Seval, bu genç kadın stajyerimiz Nurgül Hanım.
- Memnun oldum Nurgül Hanım
- Bende memnun oldu.
- Çok gençsiniz. Okul bitti mi?
- Yok bitmedi, Anadolu Üniversitesi öğrencisi .
- Hımm , güzelmiş ama aksan var nerelisiniz?
- İstanbul’ dan geldim ama uzun yıllar Fransa’ da kaldım. Okul nedeniyle.
- Bende orada uzun süre kaldım.
- Aa çok güzel. Ortak nokta var aramızda.
- Öyle sayılır. Ama Amerika’ dan sonra alışamadım.
- Amerika’ da mı kaldınız?
- Evet Yale Üniversitesi Hukuk okudum. Yaklaşık 6 yıl kadar orada yaşadım.
- Yale? Harika. Siz Eskişehir’ de misiniz artık
- Hayır, şimdi İstanbul’ dayım. Hukuk Bürosu açmaya karar verdim. Uzmanlığıma danışmak isteyen çok insan var. Şimdiden telefonlarım susmuyor.  Ama işe başlamadan önce eski “dostum” Serdar’ ı görmek istedim. Çok özlemişim.
- Ne güzel(dostum derken niye bir garip dedi? Bana ne ya). İnsanlara yardım edeceksiniz ne güzel?
- Tabii yardım etmek güzel duygu. Yardımım için gerekli ödemeyi yaptıkları sürece hahaha.
- Elbette bedava iş değil
- Canım benim herhalde. Siz hangi bölüm?
- Fransızca öğretmenliği. Öğretmen olmak istiyor ben. Zaten iyi biliyor Fransızca. İlerde gençlere çocuklara öğretmenlik yapmak istedim hep.
- Hımm umarım olur. Zor ama yani akşama kadar nefesini yor, üç kuruşa talim et. Zor iş.
- Para önemli değil ( parayı bırak ben düşüneyim, sana ne )
- Ahh canım daha çok gençsin, ilerde hayatı öğrenirsin. Para , saygınlık, özgürlük inan bunlar önemli şeylerdir. İdealler, fakir ama gururlu olmak gibi romantik hayaller ömürden çalar. Neden öyle bakıyorsun Serdarcım? Lütfen ama yine gerçekçi olduğum için beni suçlama
- Senin gözden kaçırdığın çok şey var Seval, ben Nurgül’ ü anlıyorum. Ama sen bizi anlamıyorsun. Neyse konuyu kapatalım. Nurgül, sen dosyayı al. İster burada ister evde araştırmanı yap. Serbestsin oldu mu?
- Peki ( böyle kapak yaparlar Seval”ciiiiiiimmmmm”)


Garip bir mutlulukla odadan çıktım. Ahh ahh aslında orada diyecektim, kızıııımmmm senin gibi kaç adamı var babamın, önüne para atınca hazır ola geçiyorlar sen kimsin, ben o paraları teptim de geldim diye. Ama işte… neyse.

Dosyayı aldım, masamda inceledim. Orhan abiye haber verip çıkarken Sevalcik ile Serdar Bey’in da çıktığını gördüm. Takip ediyormuş gibi olmasın dedim ve biraz oyalanıp, merdivenlerden aşağı indim. Onlar benden önce çıkmışlardı elbette ama yine de tartıştıklarını o mesafeden bile anladım. Kim bu kadın? Ben bile bu kadar az tanımama rağmen Serdar Bey ile alakası olmadığını anladım. Çok ilginç bir adam bu Serdar Bey.
Çoookk sevgili yurduma döndüm. Odama geçtim. Projeme çalışmaya başladım.  Karnım alarm verene kadar çalıştım. yemek molasından sonra canım hiç bilgisayara falan bakmak istemedi. Annemle uzun zamandır konuşmadığımı fark ettim. Bir hafta olmuştur herhalde. Ben aramadığım sürece aramaz sevgili ailem. Ama param hep vardır. Hep. Mesaj attım “müsait misiniz?”
Yaklaşık yarım saat sonra çaldı telefonum. Annemin ismini telefonda görünce bir garip oldum. Sesini de çok özlemişim:
- Alo anne
- Noldu kızım
- Hiç sesini duymak istedim.
- Ha tamam , bende önemli bir şey oldu sandım.
- Yok önemli bişey(sesini özlemek önemsiz demek)
- Nasılsın, okul nasıl
- Güzel, dersler iyi (işten asla bahsetmemeliyim)
- Seni üzen , sıkan bir şey var mı?
- Yok. Babam nasıl
- İyi yoğun şu aralar
- Her zaman ki gibi
- Kızım , sana bir şey söylemem lazım
- Nedir ?
- Sen bize kızgınsın değil mi?
- Şeyyy , yoo , aslında..bilmiyorum
- Haklısın
- Efendim?
- Haklısın, seni çok ihmal ediyoruz. Ama bil ki önemli şeyler oluyor. Seni her zaman düşündüğümüzü bil. Bizim için çok değerlisin. Tek isteğimiz senin için güzel olan. Biz eğer hayatta olmazsak
- Anneee nereden çıktı bu?
- Dinle! Eğer olmazsak geleceğin güvence altında olacak. Mahir amcanı biliyorsun. Ona güven. Onu dinle. Gerekirse başka yere git. Bana söz ver, ne olursa olsun kendini güvende tutacaksın. Söz ver
- Söz ama bu ne saçma şeyler
- Hayat diyoruz buna kızım. Bu konuşmayı yüz yüze yapmak istedik. Ama olmadı. Abinden sonra sen bizim için her şey oldun. Abini hatırlıyor musun?
- Her zaman.
- Çok özledim onu
- Bende anne. Anne?
- Evet?
- Ne olur eskisi gibi olsak? Ben para istemiyor. Gidelim. Sen eskiden olduğu gibi bana sarıl, evimiz sobalı olsun. Mutfak buz gibi olsun. Babam gelsin elinde ekmekle. Abimde top oynamaktan gelsin. Yerde yemek yiyelim. Çok mu zor
- Zor kızım zor. Onların hepsi yok oldu. Ne baban aynı ne ben. Abin ….
- Anne lütfen ağlama…
- Seni seviyorum kızım. Yıllar oldu söylemeyeli. Böyle olmasını istemedik. Asla. Ama seni sevdiğimizi asla unutma. Babanda bende ne yaparsak seni düşünerek yaptık.
- Anne lütfen, hafta sonu gelirim. Konuşalım. Yeniden başlayalım
- Kapatmam lazım. Uçak hareket edecek. Seni seviyorum. Hoşça kal
- Hoşça kal anne. Bende sizi seviyorum. Çok seviyorum.
Ve telefon kapandı. Yanaklarım sırılsıklam olmuştu. Yatağıma yattım. İçimden çığlıkları ata ata ağladım. Kimsenin duyması umurumda değildi. Zaten herkes okuldaydı. Olmasa bile ne farkederdi ki? Katın tamamı bana ayrılmıştı. Kimse duyamazdı. Kimsede duymuyordu zaten.
Telefonu sımsıkı tutmaktan elim kızarmıştı. Attım yere. Sonra annem yine arar belki diye kalkıp aldım, şükür çalışıyor. Belki arar yeniden konuşuruz diye sesi sonuna kadar açıp yanıma koydum, belki uyurum diye yattım. Ama bir daha o beklediğim telefon gelmedi. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

NURGÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin