Pelin' i bir daha ne zaman görürüm hiç düşünmeden bastım gaza. İzmir yazan tabelaları görene kadar hala kaçıyormuşum hissi vardı. Sonunda tabelalarla bu his yok oldu sanki içimde. Öğleden sonra Alacatı ya geldiğimde üzerimde anlamsız bir hissizlik vardı. Başka bir boyuta geçmiş gibi hissediyordum kendimi. Ilık hava, deniz veya başka bir şey buna sebep. Bilemiyorum.
Kolayca buldum evi. Sahile bakan tarafta iki katlı büyük bir bahçe içinde kır evi tarzında bir evdi bulduğum. İlk görüşte bayıldım eve. Arabayı park edip bavulumu aldım ve eve girdim.
Sonraki günlerim oldukça rutin geçti. Sürekli olarak geleceğimi nerede olmak istediğimi, ne yapmam gerektiğini düşündüm. Bu zamana kadar geçen hayatım için yapabileceğim bir şey yoktu. Bundan sonrası benim hazinemdi. Bol bol okudum. Dostoyevski, Tolstoy, Nietzsche, Yasar Kemal ve üstat denilecek kim varsa hepsinin bulduğum kitaplarını okudum. Nasıl ihtiyacım varmış bu büyük ustaların benimle konuşmasına. Anna ile duygulandım, İnce Memet le hüzünlendim. Sonra üniversiteyi girişleri araştırdım. Neden olmasın? Bulabildiğim tüm kaynakları topladım.
Sonra bir gün bir şey oldu. Dışarda hava almaya çıktığım bir gün vitrinlere bakarken arkada ciddi bir adamın beni izlediğini farkettim. Normalde alışkınım Fransa' da olsun İstanbul' da olsun birileri olurdu peşimde. Ama burada kimsenin haberi yokken Alaçatıda kim takip edebilir beni? Acaba tanışmak isteyen biri mi diyeceğim de adam oldukça büyük benden. Sapık mı yoksa? Hiiiii yandım napicam ben !!! Kimseyi tanımam polise gitsem ailem duyar !!!! Koş kızım Nurgül eve koş! Run Nurgül run !!
Nefes nefese eve geldim. Hemen camı pencereyi bacayı kilitledim. O stresle bacayı da kilitledim evet. Yaptım oldu.
O gün sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Pelin’ in kardeşinin odasında bulduğum beyzbol sopasını yanıma aldım. Çaktırmadan camdan dışarıyı gozetledim. Sabaha karşı uykuya dalmışım.
Sabah yoldan geçen bir arabanın korna sesiyle fırladım yataktan. Aslında kanapeden. Korkudan odama bile gidememiştim. Tekrar kontrol ettim dışarıyı. Ohh şükür kimseler yok derken zııırrrrr zil çaldı iyi mi? Nasıl sıçradım anlatamam. Kanapenin altına girip saklanacaktım az daha. Denedim dersem gülmeyin ama olur mu? Denemedim elbette dener miyim hiç? Aşk olsun siz ne sandınız beni zaten kafam bile girmedi. Cıkks kesinlikle denemedim.
Beyzbol sopasını aldım kapıya doğru ilerledim. Adamın elinde bıçak veya tabanca varsa bende de sopa var. Daha etkili . dank diye indirdim mi iş biter. Silah neymiş pehhh… bu gazla kapıya gidip delikten sışarıya baktım. Galiba yanlış gördüm tekrar baktım. Yok olmadı kesin gözleri bozdum ben. Tekrar deliğe baktığımda gözlerimin sağlam olduğunu anladım. Kesin kafamda sorun var. Annemi gördüğümü sandım. Ayyy nasıl özledim ya her yerde onu görüyorum. Canım anam kadın anam garip anam. İnce Memet’ e fazla mı kaptırdım. Galiba.
Kapıyı aralayıp aslında gördüğüm şeyin gerçekte ne olduğuna bakmak istedim. Baktım anam…veee bonusu babam. Hadi evlat kokusu unutulmaz derlerdi de bu kadar mı ya!! İstanbul’ dan buraya gelip evi nasıl buldunuz?
Ben bunları düşünürken bir yandan kapıyı açtım. Otomatiğe bağladıysam demek ki. Kapıda kim var: anne-baba . tamam aç kapıyı. Hooppp. Komutlar böyle işliyor olmalı.
Bizimkiler girin bile demeden daldılar içeri.
- Bi dakka burası benim evim ne oluyoooorrrr allloooo hişşşt saaa diyom
Diyemedim tabii. Kolaysa buyrun siz deyin. Rahat rahat geçtiler içeri tek kelime etmeden. Kuzu kuzu peşlerinden de ben. Aile saadeti içinde boncuk gibi dizildik kanapelere. Elbette dizilirken fazla yer seçeneğimiz yoktu annemle babam tek boş yer olan ikili kanapeye sığıştılar. Daracık kanapede çok gariplerdi doğrusu. Gülmek istesemde gülemedim : D bende hırka kazak ve bilimum kıyafetimin bana izin verdiği bir köşeye sığıştım. Anlayacağınız üzere tek başıma kalmanın suyunu epeyce çıkarmıştım. Yerde gezen kitaplar, kanapeden sarkan kolundan anladığım kadarıyla hırkam olduğunu tahmin ettiğim bir şey, köşede tabağın içinde “ kurtarın beni” diye boynunu bükmüş yarım muz. Dağınık değilim asla özgür ruh diyoruz buna Fransa’ da. Yedin mi? Ye bir zahmet : D asla eleştiriye gelemem demiş miydim? Tamam bunu da dedim.
Benimkiler tuhaf tuhaf evin özgür ruhlu dekorasyonunu incelerken bende onları izlemekle meşguldüm. Nasıl oldu da buldular? Tabii yaaa Pelin! E be güzelim güvendik sana ilk sıkıştırmada öttün mü? Yok hemen gelmediklerine göre ilk sıkıştırmada değil epey sıkıştırmış olmalılar kızı. Yoksa işkence mi yaptınız kıza ? ahh kara bahtım babam bunu yaptı mı yoksa.
Ben tuhaf tuhaf bakarken babamla göz göze geldik. Baktım gülüyor. Kıza işkence yap gel burda gül. Korkmalı mıyım acaba?
Sonra baktım babam rahat :
- Nasıl rahatın kaç aydır?
- Nasıl olsun baba gayet iyiyim. Tek başıma da ayakta kalabiliyorum gördüğünüz gibi.
- Hımmm belli. Gelirken belediye ekiplerini kovaladık kapıdan
- Ne alaka niye gelmişler?
- E kızım çöp ev sanmışlar eve baksana
- Hiçte bile baba biraz dağınık sadece. Akşam biraz yorgundum toplamadım.
- Hımm tabii tabii.
- Ben gayet güzel idare edebiliyorum. Yemeğimi yiyorum, kendime bakabiliyorum. Sandığınız o ufak kız değilim ben. Ayaklarımın üzerinde durabiliyorum artık gördüğünüz üzere
Burada ara vermem gerek. Doğrusu kendimle gurur duydum. Böyle bir havalar bir camdan dışarı cool bakışlar falan. Havam bin beşyüz. Heyytt be ne sandınız beni. Beş kuruş para istemedim sizden. Yakında iş bile bulurum ben. Süper maaşlı. Arta kalan zamanda da ders çalışıp üniversiteyi tutturursam görün o zaman beni. Boğaziçi üniversitesini kazanacağım görün bak. En yüksek puanla gireceğim o zaman beni yine beğenmeyecek misiniz acaba? Hııhh derken babam soruyu sordu:
- Kaç lira bu evin elektrik su faturası.
- ??
- Geliyordur elbette düzenli.
- El ell elbette geliyor baba( geliyordur yani de nereye acaba ? kapının altından atan olmadı. Gidip bir yerden mi alınıyor acaba ? aa evet faturabanklar görmüştüm oradan alınıyor olmalı faturalar, bir ara uğrayayım bari)
- Hımmm elektrik faturası çok mu bari?
- 5-6 lira bişey geldi bu ay..
- ooo çokmuş kızım bu kadar müsrif olma !
- Kasım ayında elektrikle ısınıyorsun 5-6 lira baba olacak o kadar( Çok mu attım acaba? 2-3 lira dese miydim?)
- Kızım doğru konuş!!!
- Dddoo doğğru konuşşuyorum bababn !!(konuşma iptal bende elbette. O bakışı görse Trump susardı yani)
- Kaç aydır fatura ödemiyorsun ? hiç mi aklına gelmedi kesecekleri?
- Öderim baba nolucak kaçıyor muyuz sanki? Faturabank var karşıda gider alırım faturaları sonra gider öderim
- Nereden ödenir fatura?
- Şeyy herkes nereden ödüyorsa oradan.. her mahalleli öder elbette faturasını( her mahallede ne olur ? düşün Nurgül düşün! Hah buldum) muhtarlar ne güne duruyor(resmi işlemlere muhtarlar bakar sonuçta ne akıllıyım heyytt baba sen benle başa çıkabilir misin pratik zekamı seveyim)
- Toplan kızım toplan eve dönüyoruz
- Ne toplanması baba! Ben ayaklarımın üzerinde durabiliyorum( bunu söylerken heyecanlanıp ayağa kalkınca peluş ayıcığa takılmayaydım daha havalı olacaktım ya neyse)
- Ne ayaklarının üzerinde durmasından bahsediyorsun sen ? kaç aydır buradasın ? bir tane bile fatura ödememişsin onu geçtim 5-6 lira fatura var diyorsun. Haberin yok dünyadan sadece geçen ay 630 lira elektrik faturası ödendi !!
- …..
- Suss sen ancak sus kabahatli olduğunu bil sus. 5-6 lira ha !!
Annem nihayet konuya girebildi:
- O sabah sen kalktığında nasıl deliye döndüm biliyor musun? Evin her tarafını aradık. Başına bir şey geldi sandık. Sonra arabayı göremeyince akşam sinirlendiğin için gezmeye gittiğini düşündük.
- Peki anne asıl soruyu sorabilir miyim?
- Elbette
- Burada olduğumu Pelin’ den nasıl öğrendiniz?
- Pelin ne alaka kızım?
- Burada olduğumu tek bilen Pelin çünkü saf değilim.
- Saf değilsin kızım ama galiba dünyadan haberin yok.
- Ne alaka? Takip mi ettiriyorsunuz beni? Etrafta dolaşan ajanlarınız mı ihbar etti beni. Vayy gizli organizasyonlar haa! Beni artık küçük görmeyi bırakın.
- Küçük görmüyoruz ama senin için endişeleniyoruz. Arabanda uydu takip sistemi olduğundan bile haberin yok.
- !!!! (tıssss)
İşte o an benim bittiğim andı. Ben burada ailemden kaçtım diye takılırken meğer ailem beni adım adım izlemiş. Hayır o uydu denilen cihaz nedir nasıl anlaşılır bilmiyorum ki ! arabaya bin bas gaza git sağdan sağdan. Benim bildiğim bu. Bir insanın arabası niye takip edilir ki hiççç yani
Neyse misafirdir başımın üstünde yeridir dedim ağırladım bizimkileri. Hı hı evet ağırladım çok iyi. Annem eşyaları topladı, mutfağa girip yemek pişirdi. Babam klasik görevini icra etti : beni eleştirdi. Kendi kafama göre hareket etmemem gerektiği, hayatın gerçekleri, vermemiz gereken tavizler vs vs. her insanın kendi iradesi olduğu falan .
Sadece dinledim. O kadar çaresiz hissettim ki o an. Kimdim ki ben? Özgür olduğumu, ayaklarımın üzerinde durabileceğimi sanmıştım. İçimde patlayan özgüven yerini akan çamurlu sellere bırakmıştı sanki. Ne varsa alıp götüren bir sel: umuda yeşeren taze fideleri, her şeyi kirleten çöpleri ve elbette beni. Babam konuşurken sanki o selin içinde hiçbir şeye karşı koymadan sürükleniyordum. Ne nereye gittiğim umurumdaydı ne her tarafıma bulaşan çamur. Ne yorgunluk vardı ne bıkkınlık ne umut ne direnme. Her tarafımdan akan tertemiz olmasını umduğum su, pislik içindeydi, akıyordu ruhumun en temiz noktalarına. Sanki yıllarca saklandığım kabuğum çatlıyor gibiydi. Hayat bu muydu? Gerçekler? Basit bir insan olmayı diledim bir an. Evde can sıkıntısından patlamayı mesela. Akşam olunca babamın gelmesini. Kardeşlerim olsaydı keşke dedim bir anlığına her şeyi unutup. Sofrayı kavga döğüş hazırlardık. Sonra ekmek kavgası yapardık. Beni kandırıp yemeğimi çalardı mesela abim. Nefret ederdim ondan. Çatalı batırırdım dizine. Babam gözlerini kocaman kocaman açar bağırırdı. Ağlardım bir köşede. Aç bile uyurdum belki. Sonra sabah kalkınca unuturdum veya küçük bir intikam hissi olurdu içimde. Çayını çalardım abimin. Ohh canıma değsin. Ama bir şeye ihtiyacı olsa mesela hemen suç ortağı olurdum. Sevdiği kıza mektup götürürdüm. Karşılıklı tabii. O da bana sevdiğim ayakkabıları almam için kendi harçlığından para verirdi. Nereden mi biliyorum? Kimbilir belki çok eski bir masalda görmüşümdür bunları. Evet okumadım gördüm. Mutluluğun çok eski bir masalı vardı bir zamanlar………
Şimdi binlerce metrekare üzerine kurulu, helikopter sahası olan, özel gölü olan, dolaplar dolusu giysiler olan o hayatı değil o masalı özlüyorum ben………….
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
ChickLitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?