Buz gibi İstanbul’ un buz gibi havasında sıcak arabamın içinde oturmuş yağan yağmuru seyrediyorum. Arabada klima açık ama üşüyorum. Bu sabah aldığım telefon yüzünden yollardayız.
Çok sevdiğim çocukluk arkadaşım Leyla’ nın ismini sabah sabah telefonumda görünce oldukça şaşırdım doğrusu. Fakat şaşkınlığım telefonu açtığımda yabancı bir erkek sesini duyunca daha da arttı. Telefondaki kişi Leyla’ nın kuzeni olduğunu, Leyla’ nın erkek kardeşi Arif’ in vefat ettiğini söyledi. Bugün öğle namazından sonra cenazesi kaldırılacakmış. Leyla’ nın ailesi, benim ve ailemin adını vermiş, Leyla konuşamayacak durumdaymış, o yüzden kendisi aramış. Aşağı inip bizimkilere haber verdim hemen. Bilmiyorum cenazede ne yapılır, ne edilir, nasıl olur. Çocukluğumda yani ilkokula başlamadan evvel babaannemin cenazesini hatırlıyorum hayal meyal. Çok ağlamıştım. Kötü bir şey ölüm. Biliyorum bunu.
Haberi verdiğimde babamın ifadesiz bir yüzle oturduğunu farkettim. Ne düşünüyordu ? Onu hiç bilmiyorum işte. Annem kahvaltı yapmam için ısrarcı da olsa istemedim. Yiyecek durumda değildim. Hazırlanıp yola çıktık hemen.
Cenaze evine vardığımızda ağlama sesleri yüzünden bayılacak gibi olduğumu hissettim. Ama güçlü olmalıydım. Boğazımdan yükselen yumruyu zor tutup içeri girdim. Hemen girişte yerde oturan Leyla’ nın babası İhsan amcayı gördüm. Aman Allah’ ım nasıl değişmiş bu adam. O kahkahalar atan, yüzü ışıldayan adam gitmiş, dokunsan yıkılacak, yüzü çökmüş bir yabancı gelmiş.
İnsanaların girip çıktığı kapıdan iceri bakınca Leyla’ yı gördüm uzaktan. Benim can arkadaşım, canımdan öte arkadaşım ne olmuş sana böyle? Gözlerinin ışığı gitmiş, tülbentin içinde yüzü bile kaybolmuş. Can arkadaşım ne desem acın diner, ne yapsam gül yüzün güler. Ama beni görmüyor. Sanki ruh gibi. Evet evet ruh gibi. Bir an göz göze geldik. Kaçırdı hemen gözlerini. Neler oluyor?
Ben onu seyrederken yanımda kadınların konuşmalarına istemeden kulak misafiri oldum.
- Hep babasının yüzünden oldu sahip çıkamadı oğlana
- Adam netsin çocuk torbacıymış deyorlar
- Sanki adam peh temiz !! naptıysa babası yaptı üç kuruş kazancam deye ne işler yaptığı belli deel.
- Geçen Hatçe diyodu bu bubası ile oğlu tuhaf adamlarla geziyomuş, kocası demiş onada
- Heee bende gördüm geçen şu uzun uzun arabalar var ya lemüzün mü ne derler onlarla geliyorlar maalleye
- Limuzun gız o benim temizliğe gittiğim evin beyinde de var onlardan.
Yok artık ne oluyor cenaze evinde değil miyiz bu ne saçmalık ? kadınlara demek istediğim çok şey var ama Türkçe’ yi konuşamıyorum fazla, zaten dediklerinin çoğunu anlamadım bile. Anladıklarımla bile sinirden delirip içeri girdim.
Leyla’nın yanına yaklaşıp elini tutmak istedim:
- Leyla can arkadaşım, başın sağolsun
- …….
- Acın çok büyük biliyorum, yani senin hakkında ne yapabileceğimi bilm….
- DEFOL
Bu söz beynimde yankılandı bir süre. Gözlerine baktım Leyla’ nın, buz gibiydi. Nefretle bakıyordu. Ama ne olmuştu ona böyle. Çevremdeki tüm gözleri üstümde hissediyordum. Ama benim için önemli olan Leyla’ ydı. İlaç mı fazla verdiler acaba ya da ölüm acısı ağır olur derler kendinde mi değil ? ben bunları düşünürken Leyla’ nın sesi böldü bunları:
- Anlamadın galiba defol. Nefret ediyorum senden de ailenden de. Siz zenginlemek için bizim gibileri kullanırsınız. Ne safmışım. Yeni öğrendim her şeyi. Benim kardeşim toprağın altında çürürken sen kaz tüyü yastıklarda yat oldu mu? Bu muydu hayalin. Biz çırpınırken siz istediğinizi yapın. Biz ölürken siz yaşayın. Yazıklar olsun. DEFOL!!!
Kolumdan çeken beni oradan hızla çıkartan biri vardı. Ne olduğunu bilmiyorum. Insanların kınayan gözlerle beni seyrettiğini görünce kendime gelmeye başlıyorum. Kafamı çevirdiğimde beni dışarı çıkartan kişinin annem olduğunu anladım. Bir cevap bekliyorum ama nafile. Kaçarcasına çıkıyoruz. Suçlu gibi. Neler oluyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
ChickLitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?